EN BÜYÜK SERVETİYDİ
Belediyede işçi olarak çalışan Halil’in oğlu kansere yakalanmıştı. Kağıthane’den Çapa’ya tedaviye gitmeye zorlanıyorlardı zaman zaman. Çocukları kemoterapi görüyordu. Bir arabaya ihtiyaçları vardı. Bulup buluşturdular. 7 bin liraya bir araba aldılar. Sevinç gözlerinden okunuyordu. Artık çocuklarını rahat rahat hastaneye götürebileceklerdi. O günde hastaneden gelmişlerdi. Arabayı her zamanki gibi evlerinin önüne park ettiler.
HAYALLERİ YIKILMIŞTI
Halil sabah kalktığında camdan baktı. O binbir zorlukla aldığı aracı yerinde yoktu. Belki başka yere mi park etmiştim diyerek dışarı çıktı bir umutla. Hayalleri yıkılmıştı. Arabası çalınmıştı. Bugün oğlunu hastaneye nasıl götürecekti? Önce karakola giderek çalıntı müracaatı yaptı. Umudu çok azdı. Günler geçti ama emniyetten arayan yoktu.
AĞLAYARAK DİNLEDİLER
Halil Gayrettepe’de bulunan Oto Hırsızlık Büro Amirliği’ne gitti. Onu komiser Erkan ve polis memuru Ömer dinledi. “Çocuğumu kemoterapiye götürüyordumo arabayla” diyerek gözyaşlarına boğuldu. Komiser Erkan ve Ömer yutkunmakta zorluk çektiler. Tam bir dramla karşı karşıyalardı. Çalınan onlarca aracın peşindelerdi. Ama bu başka bir şeydi. Yüreklerine dokunmuştu Halil’in arabası. “İmkânımız olsa da biz bir araba alsak” diye geçirdi içlerinden polisler.
ŞEREF MESELESİ
Oto Hırsızlık uzmanı Ömer çok duygulanmıştı. Yemin ettiler o arabayı bulacaklardı. Artık bu operasyon onların şeref ve namus meselesiydi. Ömer vakit kaybetmeden etraftaki kameraları toplattırdı. Yürüyüşünden hırsızı tanıyabilecek kadar uzmandı. Tüm Oto Hırsızlık Bürosu polisleri o araba için seferber oldu. Hem kendilerine hem Halil’e hem de amirlerine
YÜRÜYÜŞÜNDEN TANIDI
Polis memuru Ömer günlerce didik didik ederek kameraları izledi. Gece olması nedeniyle görüntü iyi değildi. Yürüyüşünden hırsızı tanıdı. Bu hırsızlıktan kaydı bulunan Serkiz Yoğurtçu’ydu. Hemen komiser Erkan’a bilgiyi verdi. Biz bu hırsızı buluruz diyerek şubeden çıktı. Ekipler birçok yere baskın düzenleyerek Serkiz Yoğurtçu’yu kısa sürede yakaladılar. Şaşkındı hırsız. “Ben n'aptım yine” diyordu. Ama polislerin gözünden çıkan alevi de fark etmişti. Hemen emniyete getirildi.
ONDA KALP NE ARARDI
Akşam saatlerinde sorgusu başladı. Ömer, kamera kayıtlarını Serkiz’e gösterdi. “Ben çalmadım” dedi önce. Ömer sinirliydi. O kanser hastası çocuk hiç aklından çıkmıyordu. Acaba bugün hastaneye gidebildi mi onu düşünüyordu. “Kanser hastası bir çocuğun tedaviye gittiği aracı çaldın” diye haykırdı polisler sorguda. Serkiz de kalp ne arardı. Yüzlerce insanın aracını çalarak canını yakan acımasız bir hırsızdı o. Önce inkâr etti ama sonra aracın yerini söyledi.
YA PARÇALANDIYSA?
Oto hırsızlık bürosundan bir ekip hızla Sersiz’in söylediği adrese doğru yola çıktılar. Korkuyorlardı bir taraftan. Ya bu şerefsiz hırsızlar aracı parçaladıysa. 2 saat sonra aracı buldular. Daha parçalanmamıştı. Ellerinde örnekleri vardı. Çete bu tür ucuz araçları çalıp parçalarını satıyordu. Arabayı alarak Gayrettepe’ye getirdiler. Şubede herkes sevinçten ağlayacak gibiydi.
"HALİL HEMEN GEL"
Polisler Halil’i beraber aramaya karar verdiler. Komiser Erkan, Halil’i arayarak hemen emniyete gelmesini istedi. 2 saat sonra Halil o masum yüz ifadesi ve saygısıyla komiser Erkan’ın odasına girdi. “İnşallah hayırlı haberler vardır amirim” dedi. Sonra Ömer de geldi oraya. Büyük emek vermişlerdi. Halil’i camın kenarına çağırarak aşağıya bakmalarını söylediler. Gözleri doldu, arkaya dönerek polislere sarıldı.
POLİSLER ÇOK MUTLUYDU
Erkan ve Ömer de ağlamamak için kendilerini zor tutuyordu. Halil ise hıçkıra hıçkıra ağlıyordu sevinçten. “Evladım bulunmuş gibi sevindim” dedi. Arabasını alarak emniyetten ayrıldı Halil. Polisler ise çok mutluydu. Acılı bir babayı çok mutlu etmişlerdi. O gece evlerine gidince ilk kez bu kadar uzun uyudu polisler. Ama sabah zorlu dosyalar masada onları bekliyordu.