Toplumsal hafızaya kendini bu sefer 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle hatırlatan ‘cuntacı zihniyet’e karşı edebiyatın tanıklığını, edebiyatçının darbelere bakışını ve 15 Temmuz darbe girişimini yazarlara sorduk.
Edebiyatın toplum hayatındaki değişim ve dönüşümlere şahitliği toplumsal hafızanın gelecek nesillere aktarılması açısından büyük önem taşıyor. Ülkemiz demokrasisi neredeyse her on yılda bir darbeler veya buna benzer antidemokratik girişimlerle sekteye uğradı. Ülkemiz insanının hayatında köklü değişimlere neden olan ve Türkiye’yi her seferinde onlarca yıl geriye götüren bu darbelere edebiyatın ve edebiyatçının bakışı çoğu zaman tartışma konusu oldu. Sosyal hayatımızı kökünden değiştiren darbelerin romanlarımıza yansımasından da anlaşılacağı üzere edebiyatımızın henüz bu acı ve sancılı dönemlere gereken ilgiyi ve değeri gösterdiğini söylemek zor. 27 Mayıs’ı konu edinen romanların sayısı 19, 12 Mart’ı 37, 12 Eylül’ü 72 ve 28 Şubat’ı konu edinen romanların sayısını 22… Toplumsal hafızaya kendini bu sefer 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle hatırlatan bu ‘cuntacı zihniyet’e karşı edebiyatın tanıklığını, edebiyatçının darbelere bakışını ve tavrını yazarlara sorduk.
HAYDAR ERGÜLEN (ŞAİR)
HALKIMIZIN KARARLI TUTUMU TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNİ KURTARMIŞTIR
İlk 'darbe'sini 14 yaşını yeni bitirmiş bir lise öğrencisi olarak, 1971'de almış biriyim. Elbette, sadece kişisel hikâyemden dolayı değil ama hem dünya görüşüm gereği hem insani ve vicdani açıdan her türlü darbeye her zaman karşı oldum. Çünkü ülkemde demokrasi içinde yaşamak, eksiklerini yanlışlarını yine demokratik seçimler yoluyla değiştirmek ve bu kültürün gelişmesine katkıda bulunmak hem hakkım hem görevim. Bu nedenle darbe kim tarafından ve kime karşı yapılmış olursa olsun, öncelikle Türkiye'ye, demokrasiye, parlamenter rejime karşı yapılmıştır ve bunun adı faşizmdir. 15 Temmuz darbe girişimi ise, yarıda kalmış haliyle bile korkunçtur. Başta TBMM olmak üzere pek çok kamu kuruluşunun bombalanması, darbeye direnen halkın katledilmesi, gerçekleşseydi ne olurdu sorusunun yanıtını yeterince ortaya koyuyor. Bu bakımdan başta halkın kararlı tutumu olmak üzere önlendiği için sevinç duyuyorum.
BEŞİR AYVAZOĞLU (YAZAR)
CUMHURBAŞKANIMIZIN DİK DURUŞU EDEBİYATIMIZDA İŞLENECEKTİR
Aydınların darbelere yeterince tepki verdiği kanaatinde değilim. 1960 darbesinden itibaren irili ufaklı çok sayıda darbe yaşadığımız halde, bunlar Türk romanında yeterince ele alınmış değildir. Aslolan, aydınların -hangi taraftan gelirse gelsin- bütün darbelere prensip olarak karşı durmalarıdır. 15 Temmuz darbesi, son derece ince ve karmaşık metotlarla çalışan ve takındığı güler yüz maskesiyle hemen hepimizi uzun süre aldatmayı başaran bir terör örgütünün yıllar boyunca ince ince dokuduğu, başarıldığı takdirde Türkiye’yi bölünüp yok olma eşiğine getirecek bir teşebbüstü. Ülkemizi ve milletimizi Allah korudu. Meclisimizin, cumhurbaşkanımızın, başbakanımızın, medyanın, vatansever asker ve polislerin dik duruşu ve elbette halkımızın destani direnişi sayesinde Cumhuriyet tarihinin en büyük badiresini büyük ölçüde atlattık. Eminim, bu alçakça kalkışmaya karşı gerçekleştirilen büyük direniş, ileride edebiyatımız tarafından işlenecektir.
CEMAL ŞAKAR (YAZAR)
DARBELER HER ZAMAN HALKA KARŞI YAPILDI
Savaş, terör, darbe gibi şoklar toplumsal hayatın akışını parçalar, derin bir kopuş meydana getirir. Edebiyatın kesinlikle bu parçalanmayı, kopuşu sırtlanması gerekir. Böyle bir şey olmamış gibi davranamaz, davranırsa gevezeliğe dönüşür. Ülkemizde uzun yılardır yaygın olarak geveze, mızmız bir edebiyatın yaygın olmasına bakarak, darbelerin edebiyatımıza yeteri kadar yansımadığını söyleyebiliriz. Ediplerin eline sürekli olarak bir altın terazi tutuşturulup ‘aman ha’ deniyor. Terazinin bir kefesinde saf edebiyat, diğerinde güdümlü edebiyat… Hal böyle olunca kimse yazdıklarının güdümlü olmasını istemiyor. Edebiyat tartışmalarını daha sahih bir zemine çekmedikçe, sahih kavramlar üretmedikçe toplumsal şoklar onun konusu olmamaya devam edecek gibi. Gücü elinde bulunduran elitler, aydın, aydınlanmış, halksa gerici değerlerin temsilcisi olarak tanımlandığı için elitlere her zaman halkı aydınlatmak görevi düşmüştür. Darbe de bu göreve dâhildir. 15 Temmuz’da da halkın iradesine darbe vurulmaya kalkılmıştır; üstelik uçaklarla, helikopterlerle, tanklarla… Olayların edebiyatın konusu olması için ‘estetik bir mesafe’yeihtiyaç olduğu söylenir. O mesafe oluştuğunda edipler yine ellerinde altın teraziyi hissedeceklerdir. Yıllar sonra torunlarımız benzer bir soruşturmada atalarının darbeleri yeteri kadar edebiyatın meselesi haline getirmediklerini tespit edeceklerdir.
SADIK YALSIZUÇANLAR (YAZAR)
15 TEMMUZ KANLI DARBESİNİ HALK BOŞA ÇIKARDI
Türkiye’nin, maalesef siyasî rejimi darbelerle malul. 1876’da Sultan Abdulaziz’e yapılan kanlı darbeden sonra, 2. Meclis’e yapılan gizli darbe, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ve nihayet 15 Temmuz kanlı darbeleri… Ama artık bu süreç tümüyle kapandı. 1950’lerden itibaren bir ‘Halk İhtilali’ yaşanıyordu. Bu süreç de tamamlandı 15 Temmuz ile. Artık Türkiye’de askerî darbelerden söz edilemez. Bu hikâyenin Türk edebiyatına yeterince yansıdığını söylemek zor. 12 Eylül dışında bahsi geçen darbeleri konu edinen öykü ve roman çok az. Hugo, “Devrim için halk gerekir” der. Gezi’nin darbe girişimi olduğu bu kaziyyeden anlaşılabilir. 15 Temmuz ise, ABD derin devletinin yönettiği bir FETÖ’cü darbe teşebbüsü. Halk boşa çıkardı. Türkiye, bu habis urdan tümüyle temizlenmeli…
AHMET TURGUT (YAZAR)
DARBELERLE HESAPLAŞMAK İÇİN KÜLTÜREL-SANATSAL AÇILIMLAR ŞART
Edebiyatımız darbeleri yeterince konu edinmedi maalesef. Buna rağmen birçok edebiyatçımız darbe karşıtlığı adına beyanlarda bulunuyorlar. Yeterli mi? Asla... Zira hikâyesi olmayan bir davanın, kitleleri etkileyemeyeceği açık. Akademisyenler anlatınca vakıalar bilinebilir ama anlaşılabilmesi için ille de edebiyatçıların omuz vermesi gerekir. 15 Temmuz'da gerçekleşen hain ve kanlı cuntacı kalkışmayı da dâhil ederek diyebiliriz ki; darbeler ve darbecilikle sosyal-siyasi hesaplaşmanın başarıya ulaşabilmesi için kültürel-sanatsal açılımlar şart. Böylesi açılımların en önemli iki enstrümanı ise senaryolar ve romanlar. İlk enstrümanı kullanarak darbeler ve darbeciliğe karşı elim kalem tutmuştu çok şükür. İnşallah sözlü ve yazılı edebiyatımız da darbeleri-darbeciliği konu edinen eserler ortaya koyabilir ve böylelikle aynı delikten defalarca ısırılma gafletinden artık kurtuluruz. Allah hepimizi kitaptan ayırmasın!..
SEVİNÇ ÇOKUM (YAZAR)
15 TEMMUZ İNSANÎ DUYGULARIN YİTİRİLDİĞİ BİR ÇILGINLIKTIR
27 Mayıs 1960'tan beri darbelerin içinde yetişmiş birisi olarak toplumda iyileşmez izler bırakan dönemlerden geçtim. Tanıklıklarım, gözlemlerim bana bu konularda da romanlar yazdırdı. Karanlığa Direnen Yıldız, Deli, Zamanlar, Arada Kalmış tebessüm ve Kırmalı Etekler... Ülkeleri geriye götüren, dostluğu alıp yerine kin ve düşmanlığı koyan zamanlardır... Sustuğunuz, söyleyemediğini, yazamadığınız bir kaçış veya saklanmadır. İdamlar oldu; o zaman "oh olsun!" diyenler, 30-40 yıl sonra "Yahu yazık oldu!" dediler. Hep böyledir. Ancak darbeler, bireyi yok etme veya istediği biçime sokma yöntemleriyle can bulur. Yaşananlar geçmiştekilerden eylem ve acımasızlıklar açısından daha derin ve geniş boyutlu. Savaşa benziyor. "Demokrasi ve özgürlükler" derken bilgisayar oyunları gibi bombalar yağdırıyor. Müthiş bir kin ve intikam duygusu...15 Temmuz iç içe girmiş yün yumaklarıdır. Hangi ucun nereden çıkacağını zaman gösterecek belki. Çok acı...