sibel.ates@aksam.com.tr
Samsun’un Ayvacık İlçesi’nde yaşayan Nurten Akkuş’un adını eminim pek çoğunuz duymuşsunuzdur. Hani ‘Eğitim Nobel’i olarak da bilinen Küresel Öğretmen Ödülü’nü almaya hak kazanan finalistlerden biri. İşte mesleğine âşık bu eğitim sevdalısı öğretmeni bulduk ve kendisini yakından tanıdık.
İlk öğretmenlik deneyiminizi anlatır mısınız?
İlk görev yerim bir köy okuluydu. Üniversite yıllarında köy stajı yaptığım için çok şanslı hissediyordum. Okul bitince köy okuluna atandım. Buradaki çocukların bizlere çok ihtiyacı vardı, ben de yeni umutlar, heyecanlar, hayaller… Okulumu 2.likle bitirmiştim ve öğrencilerim için iyi bir gelecek hazırlayacağıma, onları donanımlı yetiştireceğime inancım çoktu. Sınıfa ilk girdiğim gün öğrencilerimin şaşkın bakışlarını gördüm. Onlar da heyecanlılardı. Onların da benden umutları çoktu. Ama bu umutlu bakışların ilk sebebi benim daha önce köy stajında dahi fark etmediğim bir sebepti. Sobanın yanması. Hiç soba yakmamıştım daha önce ve öğretmenliğin zihinlerinden önce minicik ellerini ısıtmanın olduğunu, öğretmenin ilk işinin hayata dokunmak olduğunu keşfettim. Odun da taşıdım, soba da yaktım. Benim için öğretmenlik ilk günden itibaren çok daha başka bir anlama bürünmüştü. Ve o günlerin kazanımları bana birçok insanın yaşamına dokunabilmemi sağladı.
Çocukların yaptıkları sizi hayrete düşürüyor mu?
Her çocuk o kadar özel ki. Yorumları, ifadeleri, bakış açısı, enerjisi ve sevgisi… İnanın en çok hayranlık duyduğum onlar. Binlerce öğrencimiz oldu ve her birinin o kadar ayrı bir yeri var ki, asla kıyaslayamam bile. Yorumlama güçleri ve hayal dünyaları o kadar geniş ki. İşte bizlerin çocukları keşfetmesi için tam zamanı. Her yıl öğrencilerimizin büyük çoğunluğu mezun oluyor ve yeni öğrenciler geliyor. Fakat bir şey hiç değişmiyor. Sıcacık sevgileri, gülüşleri, içten sarılışları… Her birinde bu sevgiyi o kadar çok hissediyorum ki. Bu duygu bana her gün “İyi ki Öğretmenim” dedirtiyor.
ODUN DA TAŞIRIM, EŞYA DA
Okul müdürlüğü sürecini anlatır mısınız?
Okulumda tek idareciyim ve okulumun müdürü, memuru, proje sorumlusu gibi birçok vazifem var. Yeri geldiğinde eşya da taşırım, odun da, boya da yaparım… Yeter ki çocuklarımız iyi bir geleceğe, mutlu yarınlara sahip olsun. Her görev benim için geleceğimiz olan çocuklarımıza açılan bir kapı. Velilerimizle de birebir ilgilenmeyi çok seviyorum. Halkla iç içeyim. Ayrıca köylerimizdeki anasınıflarımıza destek olmaya çalışıyorum. Bunun dışında ilçemizdeki aileler, kadınlar, yaşlılarımız, engellilerimiz, ihtiyaç sahibi ailelerin desteklenmesi, ilçenin gelişimi ve doğal güzelliklerinin, kültürünün tanıtımı gibi birçok alanda da çalışmalar yapıyorum. Benim için okul müdürlüğü sadece okuldan ibaret olmadı hiç.
Genç müdür olmak nasıl bir duygu?
Türkiye’nin en genç okul yöneticilerinden biri olarak göreve başladım. Gören hakikaten çok şaşırıyordu. Ve ben kurucu müdür olarak göreve başlamıştım üstelik. Sıfırdan teslim aldığım ve ilçenin ilk anaokulu olan bu okulda kurucu müdürlük yaptım. Hem bu okulumuzu kısıtlı imkânlarla en iyi şekilde kurup geliştirmemiz hem ilçede öğretmen arkadaşlarımla okul öncesi eğitime öğrencilerimizi kazandırmamız ve hem de genç yaşta başladığım bu görevi en iyi şekilde yaparak örnek olmam gerekiyordu. Bunun için de çok çalışmalıydım… Çok çalıştım, araştırdım, okudum, uyguladım. Farklı yorumlamaya özen gösterdim. Kısa bir süre sonra genç yaşıma rağmen yöneticilik alanında da eğitimler vermeye başladım, yılın en sıra dışı eğitim yöneticisi gibi halk oylamasıyla ulusal ödüller de aldım.
Eğer kazanırsanız aldığınız parayla neler yapmayı planlıyorsunuz?
Ödül 10 yılda, vakıf tarafından koordine edilerek ve projelere destek olarak verilecek. Hem projelerimin yaygınlaştırılması hem de dünya genelindeki dezavantajlı şartlara sahip çocukların yaşamı ve okula erişimleri için gerçekleştireceğim projelerde değerlendireceğim. Dünyayı mutlu çocukların değiştireceğine inanıyorum.
BABA BANA BİR MASAL ANLAT
“Baba Bana Bir Masal Anlat” projenizi anlatır mısınız?
“Baba Bana Bir Masal Anlat” Projesi, Türkiye’de babaların okul öncesi eğitimine katılımını arttırmak ve baba – çocuk ilişkisinin geliştirilmesinde farkındalık oluşturmak için yazdığım ve yaygınlaştırdığım bir proje. Proje, eğitimde sadece kadın ve anne figürünün olamaması gerektiğine de farkındalık oluşturdu. Bu çalışmayla PDRDER tarafından “Türkiye Empati Ödülü”ne aday gösterildim. Üniversiteler tarafından araştırma konusu yapıldı ve farklı illerdeki kurumlarca örnek uygulama olarak gösterildi. Ulusal çapta baba-çocuk ilişkisini geliştirmeye en iyi örnek olarak gösterildi, ulusal basın ve uluslararası basında da yer aldı. Bu projesi şu an 45 ilde uygulanıyor.
DAHA İYİ BİR GELECEK İÇİN…
Çevrenizdeki babalar çocuklarıyla ilgili mi?
Babalar ve çocuklar birbirlerini çok seviyor. Fakat her yörede farklı sebepler babanın biraz daha seviyeli davrandığınıgösteriyor. İşte benim yaptığım da aralarındaki o duvarları yıkmalarını sağlamaktı. Şu an bulunduğum çevrede baba-çocuk ilişkisi çok daha iyi bir noktada. Birbirlerine sevgilerini ve ilgilerini gösterirken daha rahatlar. Daha iyi bir gelecek için de buna ihtiyacımız var.
Babayla vakit geçiren çocukların kazanımları ne oluyor?
Baba bir çocuk için vazgeçilemez bir insan. Birlikte vakit geçirmeleri çocukta özellikle zekâ ve özgüven gelişiminde çok etkili. Her baba çocuğunun kahramanı...