Dostlar ‘ONU’ hatırlasın

ARZU AKYOL
arzu.akyol@aksam.com.tr

Kâh 'Uzun ince bir yoldayım' diyerek hayatı özetledi kâh ‘Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir tek çaresi’ dizeleriyle en yalın ve en derin kardeşlik mesajını verdi kâh en güzel sevda sözlerini sazına yoldaş yaptı. 25 Ekim Salı günü bu toprakların yetiştirdiği en büyük halk ozanlarımızdan ve en önemli ortak değerlerimizden biri olan Âşık Veysel’in 122. doğum yıldönümü. Bu vesileyle ozanın en küçük torunu oyuncu Yeliz Şatıroğlu’yla bir araya geldik. Hayatı ve şiirlerinin tamamı bütün insanlık için çok önemli mesajlar taşıyan Âşık Veysel’i andık.

Yeliz Şatıroğlu’nu tanıyalım mı önce?

Sivas’ta doğdum, Mersin’de büyüdüm. Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunuyum. Oyuncuyum, İstanbul Teknik Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde hocayım. Bir de Âşık Veysel’in torunusun…
Evet, Âşık Veysel’in 22. ve  son torunuyum. Babamlar 4 kız, 2 erkek, 6 kardeş. Ben küçük oğlu Bahri Şatıroğlu’nun kızıyım. 
Şatıroğlu soyadının çok özel bir soyadı olduğunu ilk kavradığın yaşları hatırlıyor musun?
Onu Türkiye’nin sevdiği ozan Âşık Veysel olarak fark edişim ilkokul dönemime rastlar. Öğretmen ismini soruyor, ‘Yeliz Şatıroğlu’ diyorsun. ‘Hımm ben bu soyadını bir yerlerden hatırlıyorum’ durumu oluyor.Ama onun felsefesini yıllar geçtikçe daha iyi anlıyorum. Onu keşfettikçe gözümdeki değeri kat be kat arttıyor. Hâlâ “Ne kadar anladın?” dersen    deryada bir damla kadar… 
HAYATINDAN 10 FİLM ÇIKAR
Film gibi bir hayatı var ozanımızın. Biz o filmi başa saralım birlikte…

Dedemin hayatından bir değil on film bile çıkar. Dedeciğim 25 Ekim 1894’te Sivas’ta Şarkışla’ya bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geliyor. Siz benim köy dediğime bakmayın, bir dağın tepesinde, yolu izi olmayan, yoksul bir yer Sivrialan. İşte bu ‘gidilemeyen’ köyden çıkıp geliyor tüm insanlığa dedem. 
Sonra…
7 yaşında çiçek hastalığı nedeniyle gözlerini kaybediyor. Annesi Gülizar onun gözleri oluyor. Bu nedenle aralarında özel bir bağ oluşuyor. 
Onu sazla tanıştıran babası da çok önemli ama değil mi?
Kesinlikle öyle… Şöyle söyleyebiliriz; kişiliğinin oturmasında anne, sanatçı kimliğinin oluşmasında baba belirleyici. Büyük dedem Karaca Ahmet dedem gözlerini kaybedince bir bağlama alıyor. Hem oyalanıp teselli bulur hem de ileride saz çalarak geçimini sağlar diye düşünüyor. Hayatta bazen biz fark etmeden yolumuzu çizen insanlar ve anlar vardır. İşte dedemin hayatında da babası, Esma, Kasım, Gülizar ve Ahmet Kutsi Tecer böyle insanlar. Köyden çıktığı an da böyle bir an. 
Bu insanlar ve bu yolculuk onun baht dönüşleri değil mi?
Evet… 20’li yaşların sonundan 30’lu yaşlarının sonlarına kadar ‘Kör Veysel’likten ‘Âşık Veysel’liğe geçişinde bu insanlar ve bu yolculuk var. Acılarla yoğruluyor bu dönemde. Onun en büyük acılarından biri gözlerinden dolayı askere gidememesi. Sonra Esma’yla evlenmesi var. İlk bebekleri 10 günlükken ölüyor. Ardından anne ve babasını kaybediyor dedem. Ardından Esma Hüseyin’le kaçıyor. Esma kaçtığında dedemin yanında kalan bir yaşındaki kızı da vefat ediyor sonra. Eşi başka bir adamla kaçmış, iki çocuğunu, anne ve babasını kaybetmiş Veysel, acılarla pişmeye başlıyor. Emrah’tan Karacaoğlan’dan türküler söylerken içinde yakılmayı bekleyen sözler biriktiriyor. Çemberi ilk kırdığı ansa köyden çıkmaya karar verdiği an. Arkadaşı Kasım’la hem para kazanırız hem de dolaşırız diye çıkıyorlar köyden. Veysel’in gönül gözündeki perdeyi ‘yol’ kaldırıyor. Sonunda Gülizar’ı bulduğu o yolculuk… Dilinin bağı yolun sonunda Gülizar’la tanıştığında çözülüyor. Gülizar tekke kültüründen geldiği için, Veysel’in önünde farklı kapılar açıyor. İçindeki ilahi aşk Gülizar’ın aşkıyla yol  bulup dışarı çıkıyor. Bu ilahi bir buluşma yani…

ESMA YARA  GÜLİZAR MERHEM

Gülizar’la nasıl tanışıyor?
Yine köy köy dolaştıkları âşık ziyaretleri sırasında Yalıncak Tekkesi’ne düşüyor yolu. Orada tanışıyorlar. Gülizar çok güzel bir kadın ve ilk eşi öldükten sonra başına kötü bir şey gelmesin diye Yalıncak Tekkesi’ne yerleştiriyorlar onu. Orada tekke kültürüyle yetişiyor. Çok iyi yürekli, dürüst, merhametli, hisleri çok kuvvetli ve tabii ki dedemin hayatını değiştiren kişi…
Gerçek aşkı Esma mı Gülizar mı?
Aşk derken; hem Esma’yla yaşadığı o yaralayıcı ve tutkulu aşkı hem Gülizar’la yaşadığı o iyilik ve şifa veren aşkı ve hepsinin dışında yaratıcıyla sözle ve sazla kurulan ilahi aşkı kastediyoruz. Hepsi gerçek bence… Gerçek aşktan ne anladığınıza bağlı aslında… Gerçek aşk dediğiniz şey yaralayan, inciten, acıtan bir duyguysa o tutkulu aşkı Esma’yla yaşamış. Ama aşk dediğiniz şey huzur, emek, güven ve mutluluksa o zaman gerçek aşkı Gülizar. Gülizar onun sakin     limanı, yarasının merhemi. 
Esma da mutlu olamıyor ama değil mi?
Büyük hayal kırıklıkları, ağır pişmanlıklar yaşıyor. Birlikte kaçtığı insanla mutlu olamıyor. Seneler sonra yine köye dönüyor zaten ama iş işten geçmiş oluyor. Çünkü dedem hayat arkadaşını bulmuş oluyor.
Kaçacağını anlayıp zor durumda kalmasın diye Esma’nın ayakkabısına para sakladığı doğru mu peki?
Tam anlatılan gibi olmasa da doğru… Kaçacağını anlayınca zor durumda kalmaması için gerekeni yapıyor dedem. Zaten Âşık Veysel gibi bir adam sevdiğini yarı yolda bırakacak değil ya. Bu yüzden Âşık Veysel o… 
Sanatıyla ilgili en önemli baht dönüşü Ahmet Kutsi Tecer sanırım…
Evet, hayatının en önemli dönüm noktası bir Âşıklar Bayramı’nda Ahmet Kutsi Tecer’le tanışması. Kör olmasına, okuma yazma bilmemesine rağmen Türkçeyi bu kadar güzel kullanabilmesine, edebiyatının derinliğine bir edebiyatçı olarak hayran kalıyor. Dedemi keşfeden, milyonlarla buluşmasını sağlayan kişi Ahmet Kutsi Tecer’dir. Bir diğer dönüm noktası da köy enstitülerinde öğrencilere bağlama dersleri vermesi. Orada hem öğretiyor hem öğreniyor ve ürettiklerini geniş kitlelere duyurma fırsatı buluyor.

EN ÖNEMLİ MESAJI KARDEŞLİK

Onun sazı sözü sana ne öğretti hayata dair?
‘İyi insan’ olmayı öğretti. Bir de kötü şeyler yaşadığımda hep dedemin yaşadıklarını düşünüyorum ve “Kendine gel” diyorum. En zor zamanlarımda onun yaşama gücü, hayatı sonsuz sevmesi beni de hayata bağlıyor. Gözleri görmeyen, hayatı acılar içinde geçmiş bir adam yaşamı bu kadar güzelleştirebiliyorsa bu bütün insanlığa ders olmalı. 
Âşık Veysel şiirlerinin bize verdiği en önemli mesaj ne sence?
Dedemin şiirlerinde insan olmaya dair bütün değerleri bulabilirsiniz ama bana göre onun en önemli mesajı ‘kardeşlik’ ve 'birlik' mesajıdır. Zaten çok öngörülü bir adam ve bugün bize en çok lazım olan nasihati o günden vermiş.  Birlik Destanı’nda söylediği gibi ‘Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir tek çaresi’…
Doğum gününü hangi sözlerle kutlamak istersin?
Ne mutlu bize ki onunla aynı coğrafyada doğduk ve yaşıyoruz. Bunu torunu olarak değil, Âşık Veysel hayranı bir genç olarak söylüyorum. Zaten o sadece benim dedem değil. O şiirleri bütün insanlığa bir miras bıraktı. Onun milyonlarca torunu var ve hep birlikte onu hep hatırlamaya ve hatırlatmaya devam edeceğiz. Doğum günü kutlu olsun. Dostları onu unutmasın.

DÜNYA ONU ‘ANADOLU’NUN BLUES SESİ’ OLARAK BİLİYOR

Dedenin yerel kaldığını düşünüyor musun?
Asla… Ben 20’li yaşların başlarındayken köye gitmiştim.  Fırtınalı bir kış gününde kapı çaldı. Çinli ya da Koreliydi, emin değilim. Çantasını sırtına alıp düşmüş yollara. Üniversitede akademisyenmiş, şairmiş ve Âşık Veysel üzerine çalışıyormuş. edemle ilgili öyle şeyler anlattı ki kalakaldık. Terasta oturdu ve dedemin mezarına bakarak saatlerce yazdı. Mesela dünyanın gelmiş geçmiş en iyi gitaristlerinden biri olan Joe Satriani dedem anısına yaptığı bir şarkıyı 
albümüne koydu. Bu adam Grammy ödüllü bir dünya starı. İnanın dünyada biliniyor. Biz bilindiğini bilmiyoruz sadece. ‘Anadolu’nun blues sesi’ deniliyor.

FİLM 20 ARALIK’TA VİZYONDA

Aile olarak beklentileriniz var mı? 
Beklentiden ziyade dedemle ilgili bir proje yapılıyorsa azami özen gösterilmesini istiyoruz. Onun adına onun sanatına yakışır işler yapılsın.  
Siz aile olarak neler yapıyorsunuz?
Biliyorsunuz köyde dedemin yaşadığı ev müze haline getirildi. Mezarında da bir onarım çalışması oldu. Ablam Gündüz Şatıroğlu Ankara’da Âşık Veysel Kültür Derneği Başkanı. Kültür Bakanlığı’yla birlikte ODTÜ’lü mimarlar ve Kültür Bakanlığı’nın projesi olarak müze ve mezarlıkta şimdi yeni çalışmalar yapılıyor. Güzel şeyler olacak yani. Eksiklikler vardı, onlar tamamlanacak.
Âşık Veysel’in hayatını sinema filmi yapmak için Bilal Babaoğlu yönetmenliğinde uzun ince bir yola çıkmıştınız 2 yıl önce. Sonuç ne oldu?
Filmin çekimleri tamamlandı. Ben de babaannemi canlandırdım. Film, 20 Aralık’ta vizyona girecek.

KAPI KİLİTLİ, CÜZDAN CEPTE, PARA YOK…

Acıları var ama aynı zamanda çok hazırcevap ve nüktedan bir adammış.
Evet evet. Zarif zarif herkese haddini bildirirmiş. Durumla, kendisiyle ve karşısındakiyle ince bir zekâyla eğlenirmiş. Mesela Tarsus’ta beraber konsere gittiği adamla aynı odada kalıyor ve parası çalınıyor. Kimin çaldığı belli aslında. Ama asla yüzüne söyleyerek rencide etmiyor. ‘Kapı kilitli, cüzdan cepte, para yok’ diye uzun bir şiir yazıyor ve tatlı tatlı söylüyor. Dedem köy enstitülerinde ders vermeye başladığında meyve ağacı aşılamayı öğreniyor. Köyüne dönüyor ve meyve bahçesi yapıyor. Bir kısım köylü dalga geçiyor. “Bu kadar adam bilmiyor, sen kör halinle ne bileceksin” diyorlar. Ağaçlar meyve verdikten sonra ikna oluyorlar. O bölgede sadece Sivrialan’da vardır meyve ağacı. Dedemin bahçesi de durur hâlâ.