Depresyonu ameliyatla tedavi edeceğiz

ARZU AKYOL

arzu.akyol@aksam.com.tr

NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’la Türkiye’de ilk defa Üsküdar Üniversitesi’nde ve NPİSTANBUL Hastanesi’nde uygulanan ‘Kusursuz Tıp Uygulamaları’nı konuşmak üzere buluştuk. Türkiye’nin en önemli psikiyatri uzmanlarından biri olan Nevzat Hocamızı bulmuşken aklımızdaki pek çok sorunun da cevabını aldık. ‘Kusursuz Tıp’ ne demek? Depresyon cerrahi yöntemle tedavi edilir mi? Antidepresan kullanımında ne durumdayız? Mutlu olmanın formülü var mı? Kadın-erkek ilişkilerinde en büyük hatamız ne? O sorunlarını hangi yöntemle çözüyor? Hepsi röportajımızda…

Türkiye’de ilk defa Üsküdar Üniversitesi’nde ve NPİSTANBUL Hastanesi'nde ‘Kusursuz Tıp’ adı altında yürüttüğünüz çalışmalar var. Peki, ‘Kusursuz Tıp’ ne demek?

ABD’nin sağlık politikalarını belirleyen National Institutes of Health (NIH) diye önemli bir enstitü var. Bu enstitü ve ABD Başkanı, 2015 yılında ‘Precision Medicine’ adıyla bir proje başlattı. ‘Kusursuz Tıp’ olarak çevirebileceğimiz bu projenin üç ayağı var. İlk ayağı ‘farmakogenetik’ çalışmalar yani kişinin genetiğine uygun ilaçlar verilmesi. Mesela birine bir ilacı çok düşük dozda veriyorsunuz, müthiş bir etki yapıyor; diğerine yüksek dozda veriyorsunuz, işe yaramıyor. Doğru tedavi için kişinin genetik profiline göre ilaç kullanımı çok önemli. Bununla ilgili biz Türkiye’de ilk olan bir uygulama başlattık. Hastaların hem genetik profilini çıkarıyoruz hem de ilaç kan düzeyine bakıyoruz. Kişinin ilaca refleksini ölçüyoruz. ‘Akıllı ilaç kullanımı’ da diyebileceğimiz bu yöntem sayesinde psikiyatrik hastalarda önemli bir ihtiyacı karşıladık.

Diğer ayaklar?

İkinci ayak kişinin medikal kayıtlarının bilgisayar teknolojileri aracılığıyla depolanması… Hangi tarihte hangi filmi çektirmiş, hangi tahlillerin sonucu ne çıkmış, hangi ilaçları kullanmış… Hastanın takibini sağlayacak böyle bir sistemle gereksiz tekrarlar önlenir, tedavideki fayda maksimize edilir. Kusursuz tıp uygulamalarının üçüncü ayağı da ‘nöro-nano’ teknoloji kullanımı yani adrese teslim tedavi. Nano robotlarla sadece hedeflenmiş hücreye ilacın verilmesi. Ayağınız kırıldığı zaman bütün vücudunuzu alçıya almazsınız. Tıpkı bunun gibi… Mesela Alzheimer, otizm, şizofreni, Parkinson, kronik depresyon gibi hastalıkların tedavisinde de beyinde belirlenen hedef bölgeye cerrahi yöntemle giriliyor ve bir pil yerleştirmek suretiyle tedavi ediliyor. Bu dünyada uygulanan bir yöntem şu anda…

Terapi tarihe mi karışacak yani?

Tabii bu yöntemi uygulamanın bazı kıstasları var. Artık terapiye, ilaca, elektroşok tedavisine yanıt vermeyen dirençli depresyonlarda bütün yollar tükendikten sonra başvuruluyor.

Türkiye’de uygulanıyor mu?

Parkinson için evet ama depresyon için henüz uygulanmıyor.

Sizin bu yöntemi Türkiye’ye getirmek gibi bir hedefiniz var mı?

Var tabii… Birkaç ay içinde aktif hale gelecek inşallah…

Şu an Üsküdar Üniversitesi’nde ‘Kusursuz Tıp’ çalışmaları hangi aşamada peki?

2009 yılından bu yana akıllı ilaç kullanımını uyguluyoruz. Hastanın genetik profilini çıkarıyoruz ve ona uygun ilaç tedavisi veriyoruz. Medikal kayıt sistemi ve ‘nöro-nano’ teknoloji kullanımı için çalışmalarımız da sürüyor. 

Modern tıp bu çalışmalara nasıl bakıyor?

Bu çalışmalar, güvenilirliği, geçerliliği doğrulanmış FDI onaylı çalışmalar. Şu anda bütün sıkıntı maliyette. Eğer maliyeti düşürülürse uygulamada sorun kalmaz. Düşünün 10 yıl önce ilk DNA analizi bir milyar dolara mal olmuştu, şimdi 2-3 bin dolara tüm boyutlarıyla DNA analizi yapılabiliyor. Bu uygulamanın maliyeti de zamanla düşecek           ve yaygınlaşacaktır.

Sizden başka çalışan var mı bu konuda Türkiye’de?

Şu anda Akdeniz Üniversitesi'nde kanserle ilgili yapıldığını duydum, neropsikiyatride de biz varız.

EŞİM ÖLDÜĞÜNDE BEN DE ANTİDEPRESAN KULLANDIM

“Terzi kendi söküğünü dikemez” derler. Siz sorunlarınızı nasıl çözüyorsunuz?

Ben çalıştığım zaman iyi hissediyorum. İş terapi gibi geliyor bana.  Zaman zaman zorluklar yaşadığım, antidepresan kullandığımız dönemler oldu benim de.

Hangi dönemler mesela?

Eşim rahatsızdı ve sonra vefat etti. O dönemlerde bayağı etkilendim. Kişisel gelişim uzmanları bencillik öğretiyor

Nasıl mutlu olacağız?

İnsanların en büyük sorunu mutluluğu, “Eşim bana iyi davransa mutlu olurum”, “Çocuklarım iyi olursa mutlu olurum” gibi dış nedenlere bağlaması. Mutluluk renkli gölgeye benzer, yakalamaya çalıştıkça kaçar ama yolunuza devam ederseniz arkanızdan gelir. Mutlu olmak için idealist, realist ve aktivist olmayı dengelemek lazım. Bunların okullarda öğretilmesi lazım. İnsanlara iyi mühendis, iyi doktor olmayı öğretiyoruz ama iyi ve mutlu insan olmayı öğretmiyoruz. Bunu ilmiyle öğretmek lazım ama. Yoksa mutluluk diye bencillik de öğretiliyor bazen. Mesela kişisel gelişimcilerin çoğu “Kendini düşün, istediğini yap” diyor. Bu insanı mutlu değil bencil yapar. Bunların tavsiyelerine uyan bir çok kişi boşanıyor. Öyle bir gaz veriyorlar ki adam, “Çocuk önemli değil, aile önemli değil, ben önemliyim” demeye başlıyor.

Antidepresan kullanımı artıyor

Türkiye’de antidepresan kullanımında durum nedir?

İlaçlar kimyasal silah gibidir. Yerinde kullanırsanız işe yarar, yerinde kullanmazsanız zarar verir. Dünyada en çok reçete edilen ilaçlar listesi yayınlanıyor. Bu listeye göre dünyadaki kullanıma paralel olarak Türkiye’de de antidepresan kullanımı artıyor. Türkiye’de daha az diyemeyiz yani. Kapitalizm önce hasta ediyor sonra tedavi ediyor. İnsan hem doğadan hem de doğasından uzaklaştı. İnsanların stres seviyesi yüz sene öncesine göre çok daha fazla. Mesela İngiltere’de 15-25 yaş arasında intiharla ölüm oranı trafik kazasında ölüm oranından daha yüksek. Modern dünya insana daha fazla konfor sağlıyor ama daha mutlu etmiyor.  Stresle başa çıkmak için de insanlar antidepresanlara yöneliyor.  İlişkilerde ‘altın orta nokta’ kuralı önemli

Kadın-erkek ilişkilerinde temel hatamız ne?

Benmerkezcilik… “Ben haklıyım,  sen haklısın”, “Benim annem, senin annen”, “Benim param, senin paran”… Ego savaşları var kadın erkek ilişiklerinde. Hal böyle olunca, ilişki “Nasıl öç alırım, nasıl sürüm sürüm süründürürüm”e odaklanıyor ve yıpranıyor. Onun için ‘rekabetçi’ ilişki yerine, ‘tamamlayıcı’ ilişki kurmayı öğrenmek gerekir. Bir de ilişkilerde ‘altın orta nokta’ kuralını işletmek, “Ben haklıyım” demek yerine altın orta noktada buluşmak lazım. İlişkilerdeki bir diğer sorun da ‘Konformistlik’… Şimdi herkes rahatına çok düşkün. İnsanoğlu yetinmeyi bilmiyor. İhtiyaçla istek arasında denge kuramıyor alışveriş yaparken. Bu da ilişkileri çok olumsuz etkiliyor.

Peki, mutlu ailenin sırrı ne?

Nebraska Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre mutlu ailelerde üç ortak özellik tespit edilmiş. Birlikte vakit geçiren, takdir, övgü, onay sözcüklerini çok kullanan ve birlikte kiliseye giden yani bir inanç sitemine dâhil olan ailelerin mutluluk oranı çok daha yüksek olduğu görülmüş.