Dansın prensleri İstanbul'da

ARZU AKYOL

arzu.akyol@aksam.com.tr

Onlar 7 kardeş… Dansçı Pedro’nun 7 oğlu… 7 harika dansçı… Yepyeni gösterileri ‘Born to Dance’ ile 10- 11 Aralık’ta Tim Show Center’da olacaklar. Daha çocuk yaşta dans etmeye yemin eden ve bu yeminin hakkını fazlasıyla veren 

Los Vivancos’un Metallica, Deep Purple, Leonard Cohen’in unutulmaz şarkıları eşliğinde, Flamenko, bale ve dövüş sanatlarını harmanladığı şahane gösterisini kaçırmayın. 

Daha okuma yazma öğrenmeden dans etmeyi ve enstrüman çalmayı öğrendiler. Aile içindeki dans gösterileriyle başlayan kariyerleri Barselona Dans Konservatuarı’yla profesyonel bir yola girdi. Sonrasında bir süre solo kariyerler sürdüren kardeşler, 2004’te bir araya geldiler ve Los Vivancos’u kurdular. O günden bu yana da dünyanın pek çok ülkesinde gerçekleştirdikleri gösterilerle en iyiler arasına girdiler. “Eğer şahinin yazgısı göğün en yükseklerine uçmaksa, bizim yazgımız da birlikte dans etmek” deyip ettikleri ‘dans yemini’nin yeminin hakkını da en güzel şekilde verdiler. Sahnede enstrüman gibi kullandıkları bedenleriyle kendilerine hayran bıraktılar. Kardeşlik öykülerini anlattıkları ilk gösterileri ‘7 Hermanos’ ile dünyayı dolaşan ve 30 ülkede milyonlarca kişiye ulaşan Los Vivancos, 2. gösterileri ‘Aeternum’ ile sihirli bir atmosferde senfonik müziklerle muhteşem bir flamenko şöleni sundu. 9 yıl içinde ‘7 Hermanos’ ve ‘Aeternum’ ile bizleri masalsı yolculuklara çıkaran Los Vivancos şimdi yepyeni gösterileri ‘Born to Dance’ ile Türkiye’de ilk kez 10-11 Aralık’ta Tim Show Center’da olacak. 2016 Nisan ayında Madrid’te dünya prömiyerini yaptıkları ‘Born to Dance’ gösterisinde Metallica, Deep Purple, Leonard Cohen’in de içinde olduğu birçok klasikleşmiş şarkıyı, muhteşem dansları eşliğinde sunacaklar. Los Vivancos gösteri öncesi sorularımızı yanıtladı.

Klasik baleden dövüş sanatlarına ve Flamenko’ya kadar çok çeşitli danslardan oluşan bir gösteriniz sunuyorsunuz insanlara sahneperformansınızla. Başka hangi türler var saymadığımız? 

Bale dışında, Escuela Bolera, klasik İspanyol, çağdaş ve modern dans stilleri, caz, hiphop, break dans eğitiminin yanı sıra, Uzakdoğu dövüş sanatları, tekvando, judo, Brezilya jiujutsu, muay thai… jimnastik, static, uçan trapez ve jonglörlük eğitimi de aldık.

Bir dansçının böylesine donanımlı olabilmesi için neler gerekiyor? 

Bir dansçının vücudunun her kısmını kontrol edebilmesi gerektiğine inanıyoruz. Ne kadar disiplinli olursanız o kadar tutkulu olur ve kendinizi daha iyi kontrol edersiniz.

Los Vivancos bir araya gelmeden önce hepiniz ayrı ayrı solo çalışmalara imza attınız. Solo dans etmekle grup dansı arasında nasıl bir fark var? 

Solist olduğunuzda daha özgürsünüz ama grupla birlikte daha net ve hatasız olmanız gerekir. Öte yandan, solo performans gösterdiğinizde herkesin gözü üzerinizde olduğu için daha büyük bir sorumluluk gerektirir. En nihayetinde sizi asıl dansçı yapan şey solo veya grupla dans etmeniz değil, nasıl dans ettiğinizdir.

Hiç dans okulu açmayı ve tecrübelerinizi aktarmayı düşündünüz mü?

Evet. Aslında arasıra masterclasslar düzenliyoruz. Öğretmek size dansı farklı bir şekilde paylaşma fırsatı veriyor.

BAMBAŞKA BİR EVRENE YOLCULUK

‘7 Hermanos’ ve ‘Aeternum’dan sonra ‘Born To Dance’ ile tüm dünyada izleyicilerinizle buluşuyorsunuz. Biraz Born To Dance’ten bahseder misiniz? 

Flamenko, bale, dövüş sanatlarını bir araya getirdiğimiz bir gösteri… Koreografisi ve kullanılan teknolojiyle önceki gösterilerimize göre çok daha etkileyici bir şov oldu. Klasik müzikten Metallica’ya kadar farklı eserlerin birleştirildiği yeni 

bir sound yarattık. Sahnede flamenko ile birlikte kung-fu ve hatta kick box bile var. Bu gösteride dövüş sanatlarını da sahneye taşıdık. 

Son gösteriniz ‘Born To Dance’ ile 10-11 Aralık’ta TİM Show Center’da sizi ilk kez izleyeceğiz. Gösterilerinize nasıl hazırlanıyorsunuz? 

Performanslarımızın her birini etkileyen çok uzun ve ayrıntılı bir süreç var ve çalışmalar sahneye çıkmadan çok önce başlar. Teknik ekibimiz kurulum üzerine çok sıkı çalışır, böylece performans için her şey yerli yerinde olur. Sanatın yönettiği, ‘gösteri’nin her şeyin efendisi olduğu bir imparatorluk yaratırız. Sonrasında ses kontrolü, teknik çalışmalar ve sanatsal provalar yaparız… Kostümler, müzik aletleri, farklı türde birçok dans ayakkabısı… Her şeyin yeri bellidir. Bir şişe su bile belli bir yere koyulur ki ihtiyacı olan zifiri karanlıkta bile ulaşıp bulabilsin. Sonra kardeşlerim ve ben ısınmaya ve kendi düzenimizi kurmaya başlarız. Hem bedenimizi hem de zihnimizi hazırlarız… Ve perdeler açıldığında 

ışıkları ve gölgeleri, sesleri ve sessizliği kontrol ettiğimiz bambaşka bir evrene, bizim yönettiğimiz ve bizi 
özgür kılan, aynı sanatın köleleri olduğumuz bir dünyaya açılırız. Zihin ve bedenin karmaşık bir bileşimi olduğundan açıklaması zor.

Türkiye’ye yeni gösterinizle ilk kez geliyorsunuz. İzleyenlerinize neler söylersiniz?

Evet, 10-11 Aralık’ta son gösterimizle TİM Show Center’a geliyoruz. İzleyenlerimize unutulmaz bir gösteri sunmak istiyoruz. Türkiye’yi çok özlemiştik. Heyecanla tekrar Türkiye’de olmak için sabırsızlanıyoruz.