Çocuğunuzun düşmanı uzakta değil

ARZU AKYOL
arzu.akyol@aksam.com.tr

Gün geçmiyor ki çocuklara yönelik bir cinsel istismar haberiyle sarsılmayalım. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün verileri de hiç iç açıcı bir tablo koymuyor ortaya. Bu verilere göre 2009’dan 2014’e, açılan dava sayısı yüzde 50 artarak 18 bin 104 olmuş. 5 yılda dava sayısında meydana gelen bu artış çok şey söylese de bu sadece işin adli makamlara yansıyan bölümü. Gizlenen vakaları da düşündüğünüzde önümüzdeki fotoğrafın çok daha korkutucu olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. 

Peki, çocuklarımızı nasıl koruyacağız? İstismarla karşılaşan çocuğa nasıl davranacağız? Ruhlarındaki yaralanmayı nasıl iyileştireceğiz? Çocuk istismarını engellemek için ne yapılmalı? Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Çocuk Koruma Uygulama Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı ve M.Ü. Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Koruma Birimi Sorumlusu Prof. Dr. Mehmet Akif İnanıcı ve M.Ü. Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Koruma Birimi’nde görevli Klinik Psikolog Burcu Kılıç’a sorduk…


PROF. DR. MEHMET AKİF İNANICI: GÜNDE EN AZ İKİ ÇOCUK GELİYOR
 

Burada tam olarak ne yapıyorsunuz?

“Cinsel istismara uğramış mı, derecesi nedir, herhangi bir fiziksel ya da ruhsal zarar var mı?” şeklindeki sorularla bize yönlendirilen çocukların adli tıbbi değerlendirmesini yapıyoruz. 

Kaç kişi var ekipte?

Sayı değişebiliyor ama genelde 7-8 kişilik bir ekibiz. Hekimler, adli tıp uzmanları, çocuk cerrahları, klinik psikologlar, sosyal hizmet uzmanları ve hemşireler var. 

Nasıl ulaşıyor çocuklar size?

Çoğunlukla mahkemelerden ve savcılıklardan gelen talepleri karşılıyoruz ama son günlerde hastanemizin acil pediatri ve çocuk psikiyatri kliniğinden, çevre okulların rehber öğretmenlerinden ya da müdürlerinden de talepler geliyor. Zaman zaman sivil toplum kuruluşlarından bazen de direkt başvurular oluyor. Bazı vakaları da aile sağlığı hekimleri yönlendiriyor. 

Süreç nasıl işliyor?

İlk olarak çocuk, kayıt altına alınıyor. Sonra hemşiremiz bir ön görüşme yapıyor. Ailesi, kiminle, nerede, hangi şartlarda yaşadığı gibi sorulara cevap veren bir form dolduruyor. Ardından aynalı oda dediğimiz adli görüşme odamızda klinik psikoloğumuz görüşüyor çocukla. Hekimler ve diğer uzman arkadaşlarımız da diğer odadan görüşmeyi izliyor ama çocuk izlendiğini görmüyor. Bu görüşmenin adı ‘adli görüşme’ ve istismarı tanımlamak için yapılıyor. Gerekiyorsa fiziksel muayeneye, ruhsal zarar tespiti için de çocuk psikiyatristine gönderiyoruz. Bu değerlendirmeler sonucunda elde edilen bilgiler bütün ekip tarafından değerlendiriliyor ve rapor hazırlanıyor. Direkt başvurularda kuvvetli şüphe varsa adli ve sosyal bildirim yapıyoruz. Saldırgan, çocukla aynı ortamdaysa sosyal bildirim yapıp çocuğun o ortamdan çıkarılıp koruma altına alınmasını sağlıyoruz.

ÇOCUĞU UNUTMAYIN!

Bir günde kaç başvuru oluyor?

Günde en az bir çocuk ama bugünlerde en az iki çocuk geliyor. 

Nasıl rehabilite edilmeli istismara uğrayan çocuk?

Bu çok doğru bir soru. Ülkemizde bu tip olaylarda maalesef çocuktan çok saldırgana odaklanılıyor. Çocuk adeta unutuluyor. Saldırgan tabii ki en ağır şekilde cezalandırılmalı ama çocuğun tedavisi ve rehabilitasyonu çok daha önemli. Son olayda da yine böyle oldu. Çocuklar unutuldu. Oysa yeterli rehabilitasyon ve destek hizmeti alamayan çocuk ve aile yalnız bırakılma duygusu yaşıyor ve bu da istismar sonrası oluşan zararın devam etmesine yol açıyor. Ancak yeterli sayıda rehabilitasyonmerkezi yok. Bu merkezlerin sayısı ve yetkinliği mutlaka artırılmalı.

Çocuk istismarını nasıl önleyeceğiz peki? 

Yapılması gerekenler üç temel başlıkta toplanabilir. İlki istismarın gerçekleşmeden durdurulması… Bunun için tüm çocukların ve ailelerin içinde bulunduğu yaşam ve eğitim koşulları iyileştirilmeli. Çocuklar için bireysel güvenlik programları geliştirilmeli ve bu programlar özellikle anasınıfı ve ilkokul döneminde uygulanmalı. İkinci başlık, istismar açısından yüksek risk gruplarının belirlenmesi ve güçlendirilmesi… Risk faktörleri arasında yalnız, ayrı yaşayan ya da boşanmış ebeveyn, eşin işsizliği, ailede yetersiz gelir düzeyi, uygunsuz ev koşulları, ebeveynlerde madde bağımlılığı ya da ruhsal bozukluk öyküsü, evlilik veya aile problemleri, depresyon yer alıyor. Üçüncü başlık ise istismar ortaya çıktıktan sonra, tekrarını ve komplikasyonlarını önlemek… Aile ve çocuğun korunması ve oluşan travmanın en az zararla atlatılması için uygulanacak yöntem ve tedbirleri kapsıyor. Bu tedbirler içinde çocuğun rehabilitasyonu, ailenin ve çocuğun mahremiyetinin korunması, istismarcıyla çocuğun ilişkisinin kesilmesi ön planda ele alınmalı. 

Çocuğa yönelik cinsel istismara ilişkin sağlıklı veriler var mı?

Ülkemizde çocuğa yönelik cinsel istismara ilişkin sağlıklı istatistik veriler yok maalesef. Anket formlarında yer alan sorulara, ‘toplumda infial yaratacağı’ bahanesiyle izin verilmiyor. Halbuki bu anketleri yapamadan, istismar ve ihmalin sıklığı ve yaygınlığı, ayrıca nedenleri ve risk faktörleri ortaya konamaz. Eğer bir konuda ortaya çıkış nedenleri, sıklığı ve yaygınlığı bilinmez ise de etkin önleme çalışmaları da planlanamaz.

KLİNİK PSİKOLOG BURCU KILIÇ: ÇOCUK MUTLAKA PSİKOTERAPİ GÖRMELİ

Hangi yöntemleri kullanıyorsunuz değerlendirme yaparken?

Çocuğun yaş grubuna, zekâ düzeyine, nereden, kimlerle geldiğine ve hangi amaçla görüşüldüğüne göre değişiyor yöntemler. 

Size gelenlerin yaş aralığı ne?

0-18 yaş… Zaten yasalara göre çocuk tanımı da bu yaşlar. 

3-4 yaşında bir çocuğun böyle bir travma yaşadığını nasıl anlıyorsunuz?

Bu yaş gurubu daha davranışsal belirtiler verir. Mesela tuvalet eğitimi kazandıysa tekrar altını ıslatmaya başlayabilir ya da gece korkuları olur. Karşımızdaki çocuğun yaşı küçükse oyun oynayarak başlarız iletişim kurmaya. Resim yaptırırız. Onun istediği şekilde zaman geçirip bize güvenmesini sağlarız. Sonrasında da neden burada olduğuyla ilgili konuşuruz. Burada adli bir değerlendirme yapıldığı için travmatize etmeyecek şekilde, yaşına ve zekâsına uygun kelimelerle açıkça konuşuyoruz. 

Ergenlik döneminde peki?

Ergenlik dönemindeki çocukta mutsuzluk, keyifsizlik, ders başarısında düşüş, arkadaş ilişkilerinde bozulma, içe kapanma, geleceğinin mahvolduğunu düşünme, odasına çekilme, yaşamını sonlandırma isteği, madde kullanımı gibi belirtiler olabiliyor. Anne babaların çocuklarını iyi tanıması ve çocuktaki değişiklikleri hızlı fark etmesi gerekiyor. 

İstismar konusunda daha 

Riskli gruplar hangileri?

Zekâ engeli ya da öğrenme güçlüğü olan çocuklar, sokakta yaşayan çocuklar, aile içinde mutsuz olan, aileden yeteri kadar ilgi sevgi göremeyen çocuklar, parçalanmış ailelerin çocukları… Bu gruplar çok daha yakından takip edilmeli.

Paylaşabileceğiniz vaka var mı? 

Burada olayları paylaşmamız etik değil. Gizlilik ilkesini kesinlikle bozmamak gerekiyor. İsim vermeden de olsa çocukların hikâyeleri üzerinden bir şey söyleyemeyiz. 

Tacizci nasıl bir profil çiziyor?

Yapılan araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre tacizi yapan kişi yüzde 90-95’lere varan oranlarda tanıdık biri oluyor. Bu aile içinden olabilir, komşu olabilir, iş arkadaşı olabilir, öğretmen olabilir. Çocuğu tanıyan, nerede yaşadığını, savunmasızlığını bilen biri... Bazen o kadar yakın ki çocuk onun sevgisini kaybetmemek için saklıyor. Çocuğu “Seni sevmem” diye tehdit ediyor. Bazen de bunu oyun zannediyor. istismardan  önce tedbir alın

Peki, biraz da tedavi sürecinden bahsedelim? Bir çocuğun böyle bir travma yaşadıktan sonra düzelme ihtimali var mı?

Çok zor bir soru sordunuz! Burada çocuk ruhsal bir yaralanma yaşıyor. Bu ruhsal yaralanmanın düzeyi, çocuğun ne sıklıkla yaşadığı, olaydan sonra ailesi tarafından desteklenip desteklenmediği, terapi alıp almadığı önemli. Bunların hepsine olumlu yanıtlar verilebiliyorsa tamamen iyileşmese bile travma en aza indirilebilir. Bir kere çocuk mutlaka psikoterapiden geçmeli.

Bu problemi nasıl ortadan kaldırabiliriz?

Türkiye’de çocuklar, kendi bedenlerini tanımaları konusunda eğitilmiyor. Çocuğa; kendine dokundurmamayı, başkalarına dokunmanın yasak olduğunu, ‘hayır’ diyebilmeyi, böyle bir şeye maruz kaldığında hızlı bir şekilde kaçmayı öğretebilsek, hatta bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına yerleştirilmiş bir eğitim programı olsa birçok problem ortadan kalkar. İstismar olduktan sonra ülke gündemine bomba gibi düşüyor ve sanki daha önce hiç yaşanmamış, yeni keşfediliyormuş gibi davranılıyor. Sonra da hemen unutuluyor. Oysa çocuk istismara uğramadan önce tedbir almalıyız. Aileler, eğitimciler, toplum, yöneticiler, herkesin hem bireysel hem de hukuksal sorumluluklarımız var. 

DAYANMAK ÇOK ZOR

Her gün istismara uğramış çocuklarla çalışıyorsunuz. Nasıl dayanıyorsunuz?

M.A.İ: İnanın çok zor! Dün akşam Burcu aynalı odada bir çocukla konuşuyordu. Biz de diğer tarafta dinliyoruz değerlendirme için. Arkadaşlar gözyaşlarını tutamadılar. Sizin televizyonlarda izlediğiniz o olayları biz burada her gün canlı canlı yaşıyoruz. 

Peki, siz nasıl rehabilite oluyorsunuz?

B. K: Travmayla çalışmanın travmatik bir etkisi var. Doğrudan değil belki ama dolaylı olarak travmaya maruz kalıyoruz. Ancak bu işi de birilerinin yapması lazım. Bir kere kendinizi çok güçlü tutmalısınız. Çevrenizden çok destek almanız gerekir. Biz çok şanslıyız ki çok iyi bir ekiple çalışıyoruz. Birbirimize çok destek oluyoruz. Birbirimizi dinliyor, anlıyoruz. Kötü hissettiğimizde hemen paylaşıyoruz. Bu paylaşım ve aktarım bizi çok rahatlatıyor. Ancak yine de bizim de danışabileceğimiz süpervizyonlar olması gerekir. Türkiye’de büyük bir eksiklik bu... Birçok arkadaşımız bu ağır yükten dolayı bir süre sonra travmayla çalışmayı bırakıyor. Bu insanların desteklenmesi gerekiyor. 

ANNE BABALARA ÖNEMLİ UYARILAR…

l Çocuğunuzla iyi bir iletişim içinde olun. Sağlıklı iletişim, sevgi ve saygı ortamında büyüyen çocuklar istismara uğrama açısından daha az risk taşırlar. Tehlikelere karşı aileden destek isteyebilirler.

l Çocuğunuzun sağlıklı arkadaşlıklar geliştirmesine yardımcı olun. Zorbalar arkadaş çevresi olan çocukları daha az hedef seçer.
l Şiddetin kabul edilemez olduğunu öğretin. Anne babalar, şiddeti hoş görmeyen değer 
sistemleri oluşturmada rol model olurlar.
l Kötü muameleye uğradıklarında nasıl ve kime şikâyet edeceklerini öğretin.
l Çocuklar genellikle dile getiremez. Duygusal, davranışsal ve bedensel belirtileri olur. Oyun ve resimlerde cinsel içerik, öfke nöbetleri, uyku ve yeme alışkanlığında değişiklik, kâbus, altını ıslatma ya da kirletme, içe kapanma, mutsuzluk, güvensizlik, nedensiz korku ve ağlama, anneye aşırı bağlılık, yalnız uyuyamama… Çocuğunuzu iyi tanıyın ve ondaki değişiklikleri fark edin. 
l Bilinçli ve makul derecede şüpheci olun. 
l Çocuk, cinsel istismara uğradığını söylediyse ciddiye alıp araştırın.
l Çocuğu tehdit ya da korkutmaya karşı uyarın.Çünkü istismarcılar, çocuğa aralarındaki ilişkinin özel ve sır olduğunu söyler.
l Çocuğa, cinsel istismara uğraması halinde suçlu olmayacağını, onu koruyacağınızı söyleyin.