Bir mekân düşünün iki işletme barındırıyor. Evet, yanlış duymadınız. Salata New York haftanın dört günü hizmet verirken, Bazlama Nişantaşı da aynı mekânda cuma, cumartesi ve pazar günleri kendi konseptini oluşturuyor. Çok farklı iki işletme biri salatacı diğeri kahvaltıcı. Salata New York günlerini sakin geçirirken Nişantaşı Bazlama bunun tam tersi, kapıda kuyruklar oluşturuyor. Bu misafir mekânın hikâyesini merak ettik ve Bazlama Nişantaşı’nın kapısını çaldık. Günün sonunda öğrendik ki görünenin arkasında anne-kızın başarılı bir girişim hikâyesi var…
Nişantaşı’nın göbeğinde bir mekân… Kapıdan içeri girdiğimizde yerde oturmuş gözleme açan ablalarla birlikte arka planda çalan jazz tınısı bizi bambaşka diyarlara götürüyor. Mekânın değişik bir aurası var. Tarzı ne çok bohem ne modern ne de çok eski… Gelen misafirler zaman zaman kendini geçmişte buluyor. Zaten hedefleri de bu yöndeymiş. Mottoları ‘doymadan kalkmak yasak!’ Nasıl ki anne ve babaanne evinde sofradan doymadan kalkamıyorsak, ‘Nişantaşı Bazlama’da da öyle... Zaten mekâna geldiğinizde bunu göreceksiniz. Masaya oturduğunuzda önünüze mönü değil, direkt serpme kahvaltı geliyor. Duvarlarda masaya gelen serpmelerin içeriğini anlatan tahtalar var. Ev ortamını sağlamaya çalışmışlar ve başarılı da olmuşlar. Mekânda her şey sınırsız, istediğiniz kadar yiyebiliyor, masaya gelen demlik çaydanlıkta istediğiniz kadar çayınızı içebiliyorsunuz. Mekânın eğlencesi yufka açan Gönül Teyze bile gidip görülmeye değer… Buraya kadar her şey güzel fakat nasıl olur da bir dükkânı iki işletme kullanıyor? Nasıl olur da başka bir mekânda misafir olup çok başka bir konseptle hizmet veriliyor? Bütün bu sorularımızın cevabını ve daha fazlasını Bazlama Nişantaşı işletmenin sahibi Sinem Tuncer anlattı. İşte Çeşme’den İstanbul’a uzanan anne-kızın başarı hikâyesi…
AMACIM KARİYER YAPMAKTI
İşletmemiz 1992 senesinden beri Çeşme’de vardı. Babam (Yaşar Ahmet Tuncer) öğretmenliği bırakıp bir süre turizmle ilgilendikten sonra emekli olan anneme (Nurten Tuncer) işlerini devretti ve kendisi çiftçilikle ilgilendi. Ablam ve ben Amerika’da okuyorduk. 4 sene önce Türkiye’ye döndüm ve İstanbul’da kurumsal bir firmada işe başladım. Amacım kariyer yapmaktı fakat bir anda kendimi oradaki hiyerarşi savaşının içinde buldum. Tam da o dönem annem, “Kızım zaten 12 senedir yoktun. Türkiye’ye döndün. Bırak işi yanıma gel” dedi. O an annemin fikri cazip geldi ve işimi bırakıp Çeşme’ye gittim. Butik otelimiz konaklamasıyla değil, kahvaltısıyla bilinirdi. İstanbul’dan sırf bunun için misafirler gelir, otelde kalırdı.
Adımızı duyurdum
Ben işin içine girince otel kısmından ziyade kahvaltıya odaklandım. Önce bir konsept oluşturdum ve yerimizi büyüttük. Sonraki amacım doğru bir reklamla adımızı duyurmak oldu. Bir gün oturdum düşündüm “Ne yapabilirim de burayı duyurup iyi bir kitle çekebilirim?” diye. İstanbul’dan bloggerları getirtmek iyi bir fikirdi fakat küçük bir işltetme olduğumuz için onların yol, konaklama masraflarını karşılayacak bütçemiz yoktu. Alaçatı’ya başka bir iş nedeniyle gelen bloggerları hedefledim ve sosyal medya aracılığıyla onlara ulaştım. Sağ olsunlar beni kırmayıp geldiler. Onların sosyal medya paylaşımlarıyla adımızı biraz olsun duyurmayı başardık. Sonra bütün bloggerlar gelmeye başladı ve böylelikle kırılma noktamız gerçekleşti. O noktada azimli olmanın yararını gördüm.
PAZAR PAZAR GÖZLEMECİ ARADIM
İki sezon yazı Çeşme’de geçirdikten sonra İstanbul’a dönmek istedim. Babam bu fikrime ne kadar karşı çıktıysa da dinlemedim onu. Annemle birlikte İstanbul’a geldik. Bir yer kiralayıp riskli bir yatırıma giremezdik. Öyle bir şey olmalıydı ki iş olmuyorsa çıkıp geri dönebilmeliydik. Karaköy’de saat 17.00’den sonra gece işletmesi yapan bir mekânla görüştük. Fikrimi paylaştım ve sadece hafta sonu saat 17.00’ye kadar mekânlarını değerlendirmek istediğimi söyledim. Anlaştık ve hazırlıklara başladım. Gözlemeci ablaları bulmak için İstanbul’da pazar pazar dolaştım. İki haftanın sonunda ekibimi kurdum. Bir süre çok güzel işler yaptık. Lokasyon olarak güzel bir yerdeydik ancak kışın kullanımımıza uygun değildi. Dolayısıyla ya işi sonlandırıp Çeşme’ye geri dönecektik ya da acil yeni bir yer bulacaktık.
GÜNÜN SONUNDA DEKOR DEĞİŞİMİ
İşlerimiz hızlı gelişti ve bir hafta içinde yeni bir mekân bulduk. Salata New York sağ olsun bize kapılarını açtı. Misafirlerimize taşındığımızı yine sosyal medya aracılığıyla duyurduk ve sağ olsunlar yalnız bırakmayıp Nişantaşı’nda da bize eşlik ettiler. Böyle bir iş modeli daha önce görülmemiş tabii. Bir mekânda misafir olmanın artıları da var eksileri de… Biz perşembe gecesi dekorasyonumuzu değiştirip cuma gününe hazırlıyoruz mekânı. Kullandığımız birçok şey portatif. Dekorumuzu, masaları hatta tabelamız da dâhil üç gün kullandıktan sonra tekrar toparlıyoruz. Çok cici ve sıcak bir mekân oldu. Salata New York konseptimizi beğendiği için masaların ve birkaç dekorun kalmasını istedi. Böylece iş yükümüz biraz olsun hafiflemiş oldu. Salata New York’la her şeyimiz ekibimiz, muhasebemiz hatta bulaşıkçımız bile ayrı. Sadece aynı mekânı paylaşıyoruz. Böyle bir işletme modelini merak edip gelen misafirlerimiz de çok oluyor.
OKULUN DEĞERİNİ ANLADIM
Annemle güzel bir maceraya atıldık ve iyi bir ikili olduk. Onun farklı bilgileriyle benim bilgilerim bir araya gelince güzel sonuçlar çıktı ortaya. Bir anımızı da anlatmak istiyorum. Çeşme’de dükkân tadilattayken ben elime telefonu almış, sosyal medyadan paylaşım yapıyordum. Annem yanıma gelip “Sinemcim burada o kadar iş var, kanla canla çalışıyoruz sen oturmuşsun telefonda paylaşım yapıyorsun” diye söylenmişti. Şimdi bu anımızı herkese anlatıyor ve “İyi ki yapmış” diyor. Ben onu yapmasaydım hala bilinmeyen bir işletme olarak kalacaktık. İyi ki yapmışım. Annemin yıllarca emek verdiği işin büyük kitlelere ulaşmasını sağladım. Daha fazla anne-kız girişimciler olmalı diye düşünüyorum. Birilerine örnek olabilirsek ne mutlu bize… Okuduğum okulun değerini, sabahın köründe gittiğim o derslerin önemini bu zamanda anladım. Geçmişte tüketici ve gözlemci olarak yaptığım deneyimler çok işime yaradı ve bütün bunlar benim için çok büyük bir kâr oldu...
EKMEK NİYETİNE BAZLAMA
Aldığımız geri dönüşlerden herkes çok mutlu, dolayısıyla çok güzel bir enerjimiz var. “Neden bazlama?” diye sorarsanız, babaannem, Aydın Köse Köyü’nde bazlamayı en iyi yapan kadındı. Onun bazlaması için köylü halkı sıraya girerdi. Biz bu kültürle büyüdük ve bir nostalji olsun istedim. Ekmek niyetine bazlama veriyoruz. İşler yoğunlaştıktan sonra arazi yatırımıma yönelerek, kendi domates, biber, sebze ve meyvemizi ektirmeye başladım. Dolayısıyla bahçıvanlar istihdam ediyorum. Böylelikle sadece ev hanımları değil, Çeşme’de kendi tarlalarımdaki kişiler de iş sahibi olmuş oluyor. Biz de kendi çiftlik ve bahçelerimizin ürünlerini masalara direkt çıkartıyoruz.
GÜLÜYOK, OYNUYOK, EĞLENİYOK
Gönül Eliç: Buradan önce bir markette gözleme açıyodum. Burayı çok seviyom, arkadaşlarımı seviyom. Buranın neşe kayrağı olduğumu söylerler. Burada gülüyok, oynuyok, eğleniyok... Maaşımla üç tane hasta çocuğuma bakıyom, evimiz de kira… E geçim derdi işte bu yaşta çalışıyok. Burası gerçekten çok güzel. İnsanlar çok sevimliler hele bizim arkadaşlar… “Lan” diyom onlara kızmıyolar. Sağ olsunlar beni çok seviyolar, müşteriler de bana bayılıyo. Sizi de çok sevdim memnun oldum. Buraya geldiğin ve bizi çektiğiniz için Allah razı olsun.Sevda Sargın: Bir komşum aracı oldu ‘Bazlama Kahvaltı’yla tanışmama. Çok doğru bir karar vermişim çünkü burada kendimi keşfettim. Daha önce çalışmıyordum ilk deneyimim burası. Allah sağlık sıhhat verdiği sürece Sinem Hanım’larla birlikteyim. Aysel Semiz: Burada çalışmadan önce evlere temizliğe gidiyordum. Eskiden köyde her gün hamur açardım. Sevdiğim şeyin şu an işim olması beni çok mutlu ediyor. Burada çalışmak çok şey kattı bana.