Bütün meselem 600 metre

KENAN KARCI

kenan.karci@aksam.com.tr

Eros dünyalar güzeli Psykhe’nin kalbine aşk okunu kaç metreden atmıştı bilemiyoruz. Konumuz da bu değil. Ama bir ucu aşka, diğer ucu ölüme giden okları hedefe götüren o hikmetli çabanın peşine düşmüş insanların dünyasına bir kapı aralamak istedik. ‘Ya Hak’ diyerek fırlatılan okların menzile ulaşmasına vesile olan yayların ustası Ercan Özek’e misafir olduk. Aşkın da ölümün de sırrına mazhar olmuş bu sanatın, meğer ne incelikleri varmış… O anlattı, biz dinledik…

Bugün ‘Yay gibi gerginsiniz’ biliyorum. O zaman arkanıza yaslanıp, derin derin nefes alıp, bu söyleşiyi okumanızı tavsiye ederim. Hepimizin ‘Çağ dışı bir silah’ olarak gördüğü ‘Yay ve Ok’un yeniden canlanması için gösterilen çabanın değerini doğrusu ben de fark etmemiştim Ercan Özek’i tanıyana kadar. Okçular Tekkesi’ni ziyaret etmeden önce ‘Yay ve Ok’ ile ilgili kafamdaki imaj çocukluğumuzda büktüğümüz ağaç dallarına bağladığımız iplere yerleştirdiğimiz çubuklarla oynadığımız oyun seviyesindeydi. Aslında pek çoğunu bildiğim ama ‘Bildiğimin değerini bilmediğim’ bir farkındalık yarattı bende Ercan Özek Usta…

DERVİŞÇE BİR UĞRAŞ...

Yay ustalığının nasıl ‘Dervişçe’ bir uğraş gerektirdiğini, ‘Kirpiklerin oktur, kaşın yay gibi’ diyen aşığın nasıl bir çileye düçhar olduğunu fark ettim… 

Ve ‘Ok yaydan çıkmadan’ın erdemine şahit oldum… Kültürümüzde kadim bir yeri olan ‘Yay ve Ok’ ilişkisinin edebiyattan sanata kadar iliklerimize işlediğini biliriz de perde arkasındaki emekten, sabırdan, hikmetinden pek çoğumuz haberdar değiliz. ‘Ok gibi doğru olursan yabana atarlar seni, Yay gibi eğri olursan elde tutarlar seni’ sözündeki felsefeden başladı Ercan Usta’yla sohbetimiz. 

TESADÜFEN 12’DEN VURDUM

Okçuluk kursunu bitiren 1001 çocuğa diploma töreni vardı Okçular Vakfı’nda. Ben de davetliler arasındaydım. Bunaltan ilkbahar güneşinden kurtulmak için bir sığınak ararken, karşıda bir atölyede elindeki keserle odun yontan birini gördüm. Dikkatle baktığımda buranın bir imalathane olduğunu fark ettim. Güneşten kaçmak ve işin mutfağına girip, bilgi almak ‘Hedefi 12’den vurmak’ gibiydi. Ben de atölyeye yöneldim, selam verip sohbete koyuldum Ercan Özek Usta’yla. Daha ilk cümlede bir define keşfetmek üzere olduğumu fark ettim. Selam kelam ve tanışma faslından sonra ben sordum Ercan Özek Usta anlattı:

Yay ustası mısınız?

Olmaya çalışıyorum. (Yaşı 50’nin üzerinde şaşırıyorum. Sonradan öğreniyorum ki, Türkiye’nin bu konudaki en iyi ustasıymış.)

Yeni mi başladınız bu işe. 

10 yıl oldu.

10 yılda usta olamadınız mı?

Öyle kolay değil, 50 yıl lazım.

Usta olmanın ölçüsü ne peki?

(Duvardaki tabelada asılı olan 600 rakamını göstererek) Oku 600 metreye atacak yayı yapmak.

Kimler yapabiliyor bu yayı?

Kanada’da bir usta var. 50 yıllık yay ustası. Polonya’dan göçmüş bir Tatar. Dünyada 600 metre ok atabilen yayı bir tek o yapabildi. 

Dünyada da ilgi var mı bu işe?

Olmaz mı? Koreliler bu işte bizden de ilerideler. Koreliler, Kanadalılar, Amerikalılar çok önde.

Namımızı kaptırdık mı yani?

Yok hala Türk okçuluğu çok önemli. Bizi görünce ‘Ottoman’ diyerek esas duruşa geçiyorlar. O zaman havalı oluyor.

Peki bu yay neden yapılıyor?

Manda boynuzu, akçaağaç, balık tutkalı, sığırların tendon sinirleri.

Ne kadar zaman alıyor?

1 yıl, 2 yıl… Ne kadar bekletirseniz o kadar iyi?

Biraz daha açar mısınız?

Sadece malzeme değil, çalışılan hava, ortam, yayın kuruması için bekletildiği ortam, bekleme süresi, bakımı da etkili. Tabi en önemlilerinden biri de ustanın marifeti.

Bu boynuzların belli bir yaştaki hayvanlardan mı elde edilmesi gerekiyor?

15-20 yaşında hayvan boynuzları var. Hindistan su boğazı boynuzu.

Manevi değeri ölçülemez ama maddi değeri ne kadar?

2 bin dolar civarında.

Buradaki en eski yay kaç yıllık?

Şu an elimdeki en eskisi 2 yıllık? En kaliteli malzemeden yapıldı. Bundan bir bende bir de Reis’te var. 

Cumhurbaşkanı’nın da ilgisi var mı okçuluğa.

Elbette, kendisine de en iyi yayımızı hediye ettik. 

Tam bir suikast silahı

Ben uzaktan bakınca öyle ağacı yontup, büküyorsun, iş bitiyor sanıyordum?

Öyle basit olanlar da var ama geleneksel Türk yayı bu malzemeden yapılıyor. 1.5 milimlik zırhı delebiliyor. Tabancadan daha etkili ve tehlikeli bir silah. O yüzden bazı ülkelerde yasaklandı. 

Neden?

Çünkü sessiz bir silah. Adam ağacın arkasına saklanıp, sizi bir okta öldürebilir. Tabancadan daha tesirlidir. Sessiz olduğu için de tam bir suikast silahı. 

O zaman bunu öyle istediğiniz gibi yapıp satamazsınız?

Elbette. Bunun için ruhsat almanız gerekiyor. Benim hedefim şimdi o ruhsatı almak ve yay üretmek.

Tahammülü öğretiyor

Bunca emek size ne kattı?

Tahammülü öğrendim. Sabretmeyi. Kolay iş değil. Bunca emek veriyorsunuz, yayı bitiriyorsunuz, sonra birden çatlayıveriyor. Ya da ilk atışta kırılıyor. Verdiğiniz bunca emeği ve ortaya çıkan sonucu düşünün. Tahammül ve sabrı öğreniyorsunuz. Bu işin derin bir felsefesi, kültürü var. Çatlayan, kırılan yayı tamir edebilen çok az usta vardır. Şükür ben bunu yapabilecek seviyeye geldim. Onarım da yapabiliyorum, iki kırık yaydan, bir yay da yapmayı öğrendim.

4 elementi birleştiriyoruz!

Biz Ercan Usta’yla sohbet ettiğimiz sırada kapıdan uzun boylu, gözlüklü biri giriyor. Pek söze karışmadan bizi dinliyor. Sonra öğreniyorum ki bu kişi şampiyon okçumuz Mete Gazoz’un babası, Metin Gazoz. Geleneksel okçuluğu öğrenmeye gelmiş. Tanışıyoruz, ‘Gelenekle, yeniliği bir araya getiriyoruz’ diye giriyor söze. 

Bu işe heves salmasının sebebini soruyorum?

Ercan Usta, bu işin Türkiye’deki en iyisi. Ben de şeyler öğrenmek için çabalıyorum. Çok önemli bir iş. 4 elementi bir araya getiriyoruz (Gülüyor). Akçaağaç, manda boynuzu, sığır lifi ve balık tutkalı… 

Rekor 845.79 metre

Menzil okçuluğunda dünya rekoru Osmanlı Kemankeşi Tozkoparan İskender’e ait. 1281,5 gez’e (845.79 metre) ok atarak kırılması imkansız bir rekor elde eden Tozkoparan İskender’in okunun düştüğü yere dikilen menzil taşı bugün Okmeydanı’nda hala durmaktadır. Günümüzde modern yaylarla bile bu mesafeye ancak profesyoneller ulaşabilmektedir. Kısa ve sert olarak tasarlanan Osmanlı yaylarının kirişlerinin en fazla 70 cm kadar esnediği belirtiliyor. Bu da savaşlarda kısa zamanda daha fazla ok atmak anlamına geldiği için, zaman kazandırıyor. Kirişlerin esnekliğinin fazla olması, daha uzun menzile ok atılması anlamına gelmiyor.