ikincikat’ın Savaş ve Barış oyunları kapsamında ortaya çıkmış oyunlardan biri olan Kasap’ın gelecek tahayyülü oldukça vurucu. Hayvanların köküne kıran geldiği bir toplumda, insanlar ‘et’siz yaşamaya devam eder mi, etmek istemezse neler olur hiç şaşırmadan izliyoruz.
Ne demişti Sezen Aksu Dua’da; “Kulların kullara ettiğini / Etmiyor en zalim harı ateşin” İşte ikincikat’ın sahnelediği Kasap’ta da insan zalimliğinin varabileceği boyutları izliyoruz. Kasap, bundan uzak bir gelecekte hayvanların yok olduğu paralel bir evrende geçiyor ve 3 sene önce tüm hayvanları kayıplara karışmış bu evrendeki referandumunun insan eti yemek üzerine olması ne yazık ki izleyeni de pek şaşırtmıyor.
‘SONUÇTA KARAR HALKIN’
Bir ‘hitap’ konuşmasıyla açılıyor Kasap. Her halinden ‘yetkili’ olduğu anlaşılan bir ‘abi’ -elbette erk, erkeğindir- bir hatibe yakışır şekilde halkından talep ettiği korkunç seçimi normalleştirerek konuşmasını sürdürüyor. Konuşmasının meali çok kısaca; “Hepimiz güçten düştük, biraz daha et yemezsek hazin bir son bizi bekliyor. İnsan etine evet” olsa da, sonuçta karar halkın demeyi de ihmal etmiyor. Elbette kendi durduğu tarafın ve bu oylamadan çıkan sonucun hayır olması durumunda olabilecek felaketlerin de altını çizmeyi ihmal etmeden. Bakan bu referandumdan çıkacak sonuçtan o kadar emin ki kendi mezbahasını kurup ilk kurbanı seçmekte gecikmiyor. Bile isteye kaderine razı olan bu insanı kurbanlık koyun misali besliyor. Üstelik yanında iki kişi çalıştırıyor, onun bakış açısından söyleyelim; onları istihdam ediyor.
İNANDIRICI BİR METİN
Tiyatro sahnesinde ütopik bir dünya yaratmak ve izleyeni o ütopyaya inandırmak güç iş. Elbette iş önce çok sağlam bir metne bakıyor. Genç oyuncu Halil Babür’ün kaleminden çıkan ikinci oyun olan Kasap, oldukça derli toplu ve inandırıcı bir metin. Komedi unsurları da taşıyan bu dramın reji koltuğunda Güray Dinçol var. Dinçol’un rejisinde yer yer abartıya kaçan unsurlara itirazım olsa da seyirciye temas etmeyi önemli ölçüde başardığını söyleyebilirim. Kasap, çok daha iyi bir prodüksiyonla çok daha iyi olabilecek bir potansiyel taşıyor.
İNSAN OLMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI
Kasap bittiğinde bana insanın yapabileceklerinin sınırının olmadığını hatırlattı. Sonra zorunlu gibi gözüken kaç tercihe bencilliğimizden boyun eğdiğimiz aklıma geldi. Biz olsak ne yapardık, sorusunun cevabı ise havada kaldı. Sanırım insan en çok ‘bencil’ çokça da ‘her şeye adapte olan’. Yaşadığımız dünyanın geleceğiyle ilgili yazılan kitaplar, oyunlar, çekilen filmlere baktığımızdaysa gelecekteki güzel günler umudumuzun gittikçe yittiğini görmek üzücü. Umut etmeye de gerçekleri de görmeyi de devam etmekse yapılabilecek en makul şey gibi duruyor. O halde ikisine de devam edelim ve kendimizi sorgulattığı için Halil Babür’e ve ikincikat’a teşekkür edelim.