SİBEL ATEŞ YENGİ
SEYİRCİ AYAKTA ALKIŞLADI
“Üç Nokta”da üç ikiz kardeş var. Bitirim taksi şoförü Faruk, asosyal Sadık ve yazar Tarık. Aynı gün Faruk eve Hale adında bir masöz çağırmıştır. Tarık yayınevinden gelecek olan Jale’yi beklemektedir. Sadık ise bir cinayete tanık olmuştur ve ölen adamın karısı Lale, ifade vermesi için onun peşine düşmüştür. Temizlikçi Fatma, kişileri ve olayları iyice birbirine karıştırır. Ona âşık olan apartman görevlisi Siyami, Fatma’nın kafasını daha da karıştırır. Cinayeti işleyen Tayyar ve onun peşinde olan Komiser Bülent de eve gelince akıllara zarar bir koşturmaca başlar.
TEMBEL ÖĞRENCİ GİBİYİM
Prova sürecini hiç sevmiyorum. Tembel öğrenciler gibi oluyorum provalarda. “Nasılsa oyunun çıkmasına daha iki ay var” deyip biraz rahat davranabiliyorum. Ödevini yapmayıp son ana bırakan öğrenciler gibiyim. Sonra da Arap atı gibi hızlanıyorum. Benden nasıl ve neler çıkarabileceğini bilen iyi bir yönetmenle çalıştım. Son iki hafta kala ezber yapıp hatta bazı yerleri unutarak geliyordum provaya. Yönetmenimiz Kerem (Kobanbay) “Geçen sezonlardaki gibi olduğunu görüyorum.
Kimse açık değil
Artık kimse açık konuşmak istemiyor, ne hissettiğini söylemiyor. İnsanların niçin korktuğunu ve neden bu kadar kapalı olduklarını anlamıyorum. Sevdiğini, sevmediğini söyleyemeyen bir milletiz. “O ayıp, bu ayıp” diyerek yaşayan ama öyle davranmayan, söylediği gibi yaşamayan insanlar var bu dönem etrafımızda. Yeni arkadaşlıklar çok zor kuruyorum. Eski arkadaşlıklarımın çok eskide kalanları şimdiye geldi. Boğa burcu olduğum için sabit arkadaşlarım hep var;
dostum, arkadaşım dediğim. Bir de aynı hatayı tekrar etmesine fırsat
vermemeli insanlara. O yüzden şimdi yanımda, hayatımda hem çok değer verdiğim hem beni çok iyi anlayabilen dostlarım var.
ASİSTAN TUTSUNLAR
Bizler gibi açık, sıcak, samimi, arkadaşlıkları güzel, herkesle diyalog kuran, her yerde var olabilen insanlar maalesef yalnız kalmaya mahkûm oluyor. Güçlü olmayacaksın. Sürekli birilerine ihtiyacın olduğunu hissettireceksin. Karşındakine para döktüreceksin, sürekli bir şeyler isteyeceksin hatta arabanın kapısını açtıracaksın. “Ben hallederim” demeyeceksin. Kumanda bozuluyor mesela “Eyvah kumanda bozuldu, adam akşam eve gelecek maçı izleyemeyecek” deyip hemen yaptırırım. Hâlbuki bırak, kalsın. Yapmadığın gün de sonun oluyor. Yemek yapmayan, hiçbir şeyle ilgilenmeyen biri oluyorsun bir anda. Bu adamlar insanı kendinden şüphe ettirir. Bazı adamlar kendilerine asistan tutmalı.
AKLIMA GELENİ SÖYLERİM
Evlenmek çok güzel. Kimse boşanacağım diye evlenmiyor ki. Gönül ister ki boşanmayalım. Aynı çatıya girince, dünya döndükçe, yaş aldıkça değişiyoruz. Birlikte mutsuz olmaktansa tek başına olmak daha güzel. Hiç değilse evinde huzurlu olursun. Ben de aklıma geleni hemen söylerim. Biz bu yüzden kaybediyoruz. Kol kırılır yen içinde kalır demeyip aklımızdaki hop diye dilimizden çıkıyor. Arkadaşlarım “Bak hiç evlenmemiş, ne dersin?” diyorlar. İster miyim! O yaşa kadar evlenmemişse bir arızası vardır. Hele annesiyle oturuyorsa, bir de köpeği varsa kaçacaksın.
ARAMIZDA AŞK VAR
Oğlum Can 10 yaşında. Şimdi futbol oynuyor. Sorumluluklarını çok güzel yerine getirir. Benimle büyüdüğü için çok şanslı. Aramızda aşk var. Bana çok düşkün. Bakışlarımızdan hemen birbirimizi anlarız. Oyunun ilk günü takım elbisesini de giymiş, bana gül getirdi. İçim eridi. Kızlar hakkında öğüt veririm tabii. En önemli şeyin kalp olduğunu söylüyorum. Bir kadınla nasıl konuşulacağını, kadının gönlünün nasıl alınacağını anlatıyorum.
ALO ÖZGÜR. İMDAT!
Tabii ki Özgür (Özgülgün) de çok iyi babadır. Bir tanedir, candır. Çocuğuyla çok güzel ilgilenir. “Alo Özgür imdat!” dediğim anda yardıma gelir. Oyunum olur, provam olur, gelir Can’la ilgilenir. Bu konuda çok şanslıyım. Can babasını arkadaş gibi görüyor, bense çekinilen taraf oluyorum. Özgür’le evliliğimiz bitti ama yine eskisi çok iyi arkadaşız. Her şeyi paylaşırız.