Beyazperdede zombi külliyatı

Bu hafta gösterime giren The Night Eats The World'de, hayatta kalma hikâyesi anlatılıyor… Hazır film gösterimdeyken meraklısı için zombi türünün beyazperdedeki en önemli klasiklerini listeledim.

BAŞAK BIÇAK / basakbicak@gmail.com

28 Days Later

Danny Boyle’un yönettiği 28 Days Later, zombi türünde devrim yapan filmlerden biri zira zombi istilasının fikri temeli, bir virüse bağlanmakla kalmadı, artık yavaş hareket eden zombiler koşmaya başladı.

White Zombie

Victor Halperin’in yönettiği ve uzun metrajlı ilk zombi filmi olarak kabul edilen White Zombie, Béla Lugosi’nin canlandırdığı bir voodoo ustasının, genç bir kadını zombiye dönüştürmesini anlatan ve ilk olması sebebiyle de önem kazanan bir yapım. 

I Walked with A Zombie

Jacques Tourneur’un yönettiği ve Karayip adalarındaki bir ailenin yanına hemşire olarak gelen bir kadının, oradaki yerel kabileyle yaşadıklarını anlatan korku türündeki I Walked With A Zombie, türün minimal yapısı ağır basan ve benim de çok sevdiğim örneklerinden biri…

Night of The Living Dead

George A. Romero’nun, zombi alt türünün fikriyatını inşa ettiği ve ondan sonraki yapımlara ilham kaynağı olan filmi Night of The Living Dead, ölülerin bir anda hayata dönmesiyle eski bir çiftlik evinde hayatta kalmaya çalışan bir grup insanın serüvenini anlatıyor. 

The Plague of The Zombies

John Gilling’in yönettiği ve yine türe önemli bir esin kaynağı haline gelen bu film de, White Zombie ve I Walked with a Zombie’yle benzer bir çıkış fikrine dayanıyor.

Shaun of the Dead

Edgar Wright’ın yönettiği ve Simon Pegg ile Nick Frost’un başrollerinde yer aldığı Shaun of the Dead, aslında bir zombi parodisi olsa da zaman içerisinde zombi alt türünün en iyi filmleri arasında.

Zombie 2 

George A. Romero’nun, Dawn of the Dead (1978) filmine devam niteliğinde, İtalyan giallo ustası Lucio Fulci tarafından çekilen Zombie 2, yine Karayip adalarında geçen bir zombi tehlikesini ele alıyor. 

Rec

Jaume Balagueró’nun yönettiği buluntu türündeki bu film, bir itfaiye çağrısıyla birlikte bir apartmana giden kameraman ve sunucunun, orada sıkışıp kalması üzerinden müthiş bir gerilim vaat ederek, serileşmeyi başardı.

Train to Busan 

Sang-ho Yeon’in yönettiği Train to Busan, bir trende sıkışıp kalan baba ve kızının dramatik hikâyesi sayesinde türe yeni bir soluk getirerek, kısa süre içerisinde en iyilerden biri olarak anılmaya başladı.

Les Affamés

Yönetmen Robin Aubert’in, günümüz toplumuna müthiş bir eleştiri getirdiği Les Affamés, çok adı anılmasa da gözden kaçırılmaması gereken bir film… Modern zombi film ve dizilerinden farklı bir yerde duran yapım, kısa sürede kültleşecek...