Beyaz yakalıdan ödüllü fotoğraflar...

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

İstanbul’da global bir markada finans yöneticisi olarak çalışan Kıvanç Türkalp, hobi olarak başladığı fotoğraf mesleğinde Türkiye’nin gururu oldu. İngiltere’den ödülle döndü… Bir finansçı olmasına rağmen, aşkla bağlandığı fotoğrafçılık mesleğinde dünya çapında bir isim olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Kıvanç Türkalp’le buluştuk. ,

Kıvanç Bey sizi tanıyalım mı? Asıl mesleğiniz fotoğrafçılık değil, ne üzerine eğitim aldınız?

Aslen Rumeli ve Konya kökenli bir aileye mensubum. 3 kardeşiz. Ben en küçükleriyim. Evet, günlük olarak yaptığım meslek fotoğraf değil. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde İşletme eğitimi aldım. 9 yıl boyunca finans sektöründe çalıştım. Şuanda da aktif olarak global bir firmanın finans departmanında görev yapıyorum.

HİKÂYESİ OLAN FOTOĞRAFLAR...

Fotoğrafa ilginiz nasıl başladı?

Rahmetli babam fotoğrafa çok ilgiliydi. Profesyonel bir makinesi, tripotu ve flash seti vardı. Onu izlemekten büyük keyif alırdım. Türkiye’de renkli fotoğrafa ilk geçenlerden biri de babam oldu. Henüz Türkiye’de renkli tab etme imkanı yokken çektiği fotoğrafları yurtdışında tab ettirmeye çalışırdı. Birçok kez de bunu başardı. Onun fotoğraf çabası ve çektiği fotoğraflarla büyüdüm. Benim fotoğrafa olan aşkım da ondan geliyor.

Ne tür fotoğraflar çekmeyi seviyorsunuz?

İçinde bir hikâye, bir duygu yakalayabildiğim her şeyin fotoğrafını çekerim. Bu noktada bir ayrımım yok. Eşyadan portreye, manzaradan siluete her şeyin fotoğrafını çekerim. Fotoğraf çekerken ruhumu bulmuş, özüme dokunmuş gibi hissediyorum. Kısacası iyi hissediyorum. Özellikle de tarihi olan yerlerin veya eşyaların fotoğrafını çekerken adeta o dünyaya giriyorum. Görünmeyen bir şeyin fotoğrafımla ortaya çıkacağını ve insanların görmelerini sağlayabileceğimi düşünüyorum. O duygularla fotoğrafımı çekiyorum.

Kaç yıldır fotoğrafla uğraşıyorsunuz?

8 yaşından beri fotoğrafla iç içe bir yaşıyorum. Ancak kendi fotoğrafımı ilk kez 11 yaşında çektim. O günden bugüne de hiç ayrılmadım. Çok uzun süreli bir serüven.

Birçok ödülde almış…

Yurt içinde bazı ufak ödüller aldıktan sonra ilk sergim Londra’da Brick Lane’da açıldı. Ardından ABD, Kanada ve Fransa’da sergilere davet edildim. Buralardan ödülle döndüm. Çok gurur vericiydi. Uluslararası anlamda birçok farklı milletten gelen fotoğrafçılar arasında Türk olarak ödül almak ve bayrağımızı taşımak çok güzel bir duyguydu. Londra’da Photography Now’da ödül aldıktan sonra bunları Dubai, Selanik ve Üsküp sergileri takip etti. Şu sıralar yeni bir proje için hazırlanıyorum.

En iyi kadrajı bulmak için beklerim

Günlük olarak yaptığınız iş fotoğraftan çok farklı. Bir Şirkette Finans işi yapıyorsunuz. İkisini bir arada yürütmek zor olmuyor mu?

Sizin de ifade ettiğiniz gibi fotoğrafçılık ve finans pek uyumlu işler değil. Zaten fotoğrafa ağırlık vermemin nedeni çalışma hayatındaki monotonluğu ve stresi fotoğrafçılıkla kırmaya çalışmaktı. Ama şunu da söyleyebilirim ki finanstaki hesap ve planlama fotoğrafçılıkta da işime yaramadı değil. İş hayatı kişiye planlama, disiplin ve profesyonel çalışma mantığını katıyor. Dolayısıyla her ikisinin de ortak noktalarını bulup bunları kullanabilmek benim için bir avantaj oluyor.

Koreli ve global bir firmada çalışıyorsunuz? Onlar nasıl karşılıyor?

Uzakdoğulu turist kafilelerinin hangisine bakarsanız bakın ilk fark ettiğiniz şey gördükleri her şeyi fotoğraflamaya oldukça hevesli olduklarıdır. Fotoğrafla ve teknolojiyle çok ilgililer. Bu durum onların da ilgisini çekiyor tabii. Tebrik de ediyorlar. Ama hiçbir zaman işi ile hobiyi birbirine karıştırmıyorlar. İş zamanı sadece iş vardır. Onların fotoğrafa yaklaşımı ve ilgisi “anı yakalamak” üzerine. Benimki ise etkili hikayeyi bularak onu öğrenmek ve en iyi kadrajı çıkarmak. Ve belki bunun için çok uzun süreler araştırmak, beklemek.