Benim okulum Beyoğlu

EMİNE BIYIK

emine.biyik@aksam.com.tr

Hani “Oyuncu olmak için doğmuş” derler ya, o bu tanımlamanın hakkını fazlasıyla veriyor. Öyle ki kafasında yarattığı karakterleri sokakta bile oynamaya devam ediyor. Bir gün Ali oluyor, bir gün Mehmet… Özgür Emre Yıldırım ismine dikkat edin. Çünkü oyunculuk alanındaki başarılarıyla bu ismi daha çok duyacaksınız.

Bir Umur Turagay filmi olan 'İkimizin Yerine' izledik sizi... Umur Turagay neden sizi seçti?

Kast direktörleri Mine Güler ve Şafak Binay, Umur Turagay’a beni öneriyorlar ve çekimler için çağırılıyorum. Deneme çekimlerinde Mine Güler’le karşılıklı paslaşıyoruz. Her şey çok güzel gidiyor derken Umur Hoca pat diye çekimi kesti. “Ben istediğimi aldım” dedi ve birden bire kendimi bu filmin içinde buldum.

Siz neden Kudret oldunuz?m Neyi sizi etkiledi?

Senaryoyu okurken Kudret’i fark etmeminiz mümkün değil. Kendini hemen belli eden tatlı bir sivriliği var. Filmin içinde seyirciye nefesm aldıran bir karakter ve böyle birini beyazperdeye yansıtmak oldukça keyifli…

Rollerinize nasıl hazırlanıyorsunuz?

Aklımın hafızasında yaşayan çeşit çeşit insan var. Birini seçer hikâye yazmaya başlarım. Elim kalem tutar, çizerliğim de var. Hemen onu çizerim. “Bu Hasan, bu Ali” der, gözleri şöyle bakar, gülüşü böyledir” diye notlar alırım.

Oldukça değişik bir metot…

Metot daha çok ustaların kullanabileceği bir kelime gibi… Benimkine metot değil de ‘uydurma’ dersek daha doğru olur. Yani bu Özgür için çalışan bir sistem. Rol geliyor ve “A ben bu adamı tanıyorum” diyorum. Vizyonum dışında bir rol değilse hazırlanmakta zorlanmıyorum. Yönetmenim de ne istediğini biliyorsa işim daha da kolaylaşıyor. Ezbere mezbere çok vakit harcamıyorum doğaçlama oynuyorum.  

ÖZGÜR’LE MUHATAP OLMUYORUM

Sosyal medyada sizinle ilgili en sık yapılan yorum ‘etkileyici bir performans’ sergilediğiniz yönünde… Oynarken ne oluyor size?

Oynarken Özgür’le hiç muhatap olmuyorum. Canlandırdığım adama konsantre oluyorum, onu anlamaya ve ona yalan söylememeye çalışıyorum. O adam da inanıyor ben olduğuna… Anı yaşamaya başlıyorum ve adamın söylemesi

gerekenler dökülüyor ağzımdan. 

Okan Yalabık sizin için “Çok ilkel bir içgüdüyle oynuyor” demiş…

İçgüdü doğal oynamanıza, doğaçlama yapmanıza, karaktere hâkim olmanıza ve kendinizi şaşırtmanıza neden olur. Evet, ben o içgüdünün farkındayım. Fark ettiğim günden beri de masum kalması için uğraşıyorum. Sinema filmlerinde gerçek olduğum o bir dakikalık an için 90 dakika oynuyorum. İstediğim tek şey o adam olduğum bir dakikalık zamanı yakalamak. Gerisi inanın umurumda değil.

LİSEYE KADAR KENDİMİm SALAK ZANNEDİYORDUM

Peki, oyuncu olmam fikri aklınıza nasıl düştü?

Eğitim hayatım boyunca hocalarımdan hep “Bu çocuktan bir şey olacak ama ne?” dediklerini duydum. Bir şey olacaktım ama ne? Kimse adını koyamıyordu. Derslerim çok kötüydü ama hocaların örnekle gösterdiği öğrencilerdendim. Değişik bir motivasyonum vardı. Lisede adım ‘tiyatrocu Özgür’ oldu. Yanlış anlaşılmasın tiyatro kolunda falan değilim, öyle katıldığım bir temsil falan da yok. Hayatımda hiç tiyatroya gitmemişim. Biraz fırlamaydım, şaka yapmayı seviyorum diye tiyatrocu Özgür oldum.

Yani her şey bir lakapla mı başladı?

Hayır, beni asıl etkileyen İsmail Hacıoğlu oldu. İsmail’le aynı mahallenin çocuğuyuz. Biz top peşinde koşuyorduk, o tiyatro yapıyordu. Tiyatro sevdalısı arkadaşlarıyla İstanbul Gençlik Tiyatrosu’nu kurmuşlardı. Bir gün bana “Gel beraber tiyatro yapalım” dedi. Her şey bu teklifle başladı. Sonrasında “Ben oyuncu olacağım” dedim ama en iyisini yapmak gibi bir tutkuya kapıldığım için adını koymam tam 10 yılımı aldı. Lise eğitimini yarıda bırakmıştım. Beyoğlu’nda garsonluk yapmaya başladım. Akşamları Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne gidiyordum. Hocaların dikkatini çekmiştim. Bir filmin deneme çekimlerine gittim. Başrolü alınca bu işin adını koymuş oldum.

Neden okulu yarım bıraktınız? Okulla aranız iyi değil miydi?

Nasıl iyi olsun? Yaratıcı değil, didaktik bir sistem. Kalıplaşmış bir öğrenci profili var. Sizin kimliğinize dair hiçbir şekilde yönlendirme yapılmıyor. O zamanlar tabii bunun bilincinde değildim. Tamamen içgüdüsel bir dürtüyle okuldan uzaklaşmaya başladım. Sayısal derslere antipatim vardı. Liseye kadar kendimi salak zannediyordum. Bir tek çok

güzel kompozisyon yazardım. Onda da hoca inanmaz “Sen yazmadın” diye kovalardı beni. Haylazım ya iyi kompozisyon yazamam. Saçım uzun diye okul müdürünün beni dövmesi de bardağı taşıran son damla oldu.

Hiç pişman oldunuz mu?

Hayır, hiç. Sırf konservatuvar okumak için askerdeyken nizamiye nöbetlerinde ders çalışıp açık liseyi bitirdim.

Konservatuvar ne oldu?

Askerde oyuncusunuz ya acayip bir havanız oluyor. Kendimi nasıl özel hissediyorum. Çok şımardım, sınava doğru dürüst hazırlanmadım. İstanbul Üniversitesi sınavlarını geçemedim. “Siz almıyorsanız ben de okumuyorum” dedim.

KIRDIĞIM İNSANLARDAN ÖZÜR DİLERİM

Kendinizi nasıl geliştirdiniz peki?

Benim okulum Beyoğlu… En sevdiğim şey İstiklal’den tünele kadar yürümekti.  Yürürken düşünür, gözlem yapardım. Aklımda yaşayan adamlarla muhabbet ederdim. İnsanlara kendimi olmadığım biri gibi tanıtırdım. Bir gün Ali oluyordum, bir gün Mehmet…

A neden böyle bir şeym yapıyordunuz?

Çünkü dikkat çekmeyi seviyordum. Ev arkadaşım da benim gibi deliydi. Aklımızdan geçen bir karaktere oyun yazardık sokaklarda, barlarda oynardık. Kızlarlam tanışırdık. Eğer tanıştığım kızı kandıramadıysam kötü oynuyorum anlamına geliyordu.

Yazık değil mi kızam duygularıyla oynuyorsunuz?

Yarım saat süren oyunlardı. O kadar ileriye götürmüyordum. Ekşi Sözlük’te biri “Yaptığı rollerle herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştır ama kişilikten sınıfta kalmıştır” yazmış. Kırmışım galiba birilerinin kalbini. O insanlardan da özür dilerim.

HAKKINDA KISA BİLGİLER

l Amsterdam, Kopenhag ve Berlin’nin ortak kurduğu uluslararası bir ajans olan European Talent Network’ün oyuncusu.

l Warner Bros yapımcılığında Amerika-Alman ortak yapımı; Tschiller: Off Duty (2016) sinema filminde Süleyman Şeker adında Türk mit ajanı olarak Til Schweiger ile başrol oynadı.

l Tschiller Off Duty filminden sonra teklif aldığı 1960'lı yılların sonlarında geçen gerçek bir hikâyeyi anlatan 'Polyxeni' filminde; Kerem karakterini canlandırmış. (Yunan yapımı filmin çekimleri henüz tamamlandı)