'Benim gibileri dışlamayın, gelin konuşalım'

YELİZ COŞKUN

yeliz.coskun@aksam.com.tr

Aslı, 20 yıldır Serebral Palsi (CP) hastalığıyla mücadele ediyor. Kendisine ‘Hayat zorlaşsa da yüzmeye devam etmeyi’ yaşam felsefesi edinmiş. Gücü, inancı, enerjisi takdire şayan! Açtığı YouTube kanalıyla ise CP’li arkadaşlarına örnek oluyor. Yaşadığı zorluklara rağmen hayata tutunma hikayesini AKŞAM Pazar’a anlatan Aslı, “Garip garip bakan, dönüp bir daha bakan insanlar… Parmakla gösteren çocuklar… Anneleri ‘Şşş, yapma’ diyor. Bizi ötekileştirmeyin. Bu bilgiye sahip değilseniz getirin ben anlatayım” diyor.

Aslı Tümer koca yürekli, güçlü bir genç kız! Onu dinlerken tüylerim diken diken oldu. Ağlasam ona haksızlık ederdim. Ama şaşkınlığımı asla gizleyemedim! Hikâyesini anlatırken gücü beni bir kere daha sarstı, hiç pes etmeyişi ise muazzamdı. Başımıza gelmesinden korktuğumuz şeyi o, hayatına ilmek ilmek işlemişti. Bana ilham veren enerjisi, samimiyeti ve gücü için Aslı’ya koca bir teşekkürü borç bilirim! Gelin CP’li bir gencin karşılaştığı zorluklara, mücadelesine ve başarısına tanık olalım… Aslı’ya ve nicelerine kulak verelim. Yaptığımız hatalardan dönelim…

CP teşhisi ne zaman kondu?

Benim ikizim var, Yaman. Annemin hamileliği 6. aya kadar normal ilerlemiş ama devamlı hastaneye yatıyormuş. Erken doğum sebebiyle beynime yeterince oksijen gitmemiş. Bu CP’li bireylerde çeşitlilik gösteriyor. Kimisinin görme, duyma algılama merkezine, kimisinin benim gibi denge merkezine etki ediyor. Ben tekerlekli sandalyede sürdürüyorum hayatımı. Gelişim evresinde annem Yaman’dan farklı olduğumu fark etmiş. Oturamıyormuşum, kafamı tutamıyormuşum, kaslarım Yaman’a göre çok sertmiş. Nöroloğa götürmüşler. CP teşhisini duyunca şoke olmuşlar. Annem hep, ‘Ağlamak yerine, senin hayat kaliteni nasıl yükseltebilirim ona odaklandım’ der. Bebekliğimden itibaren çok yoğun bir fizyoterapi sürecinin içine girdim. Zaten bu hastalığın en kritik süreci kemik gelişimi evresi. Tek ilacı düzenli olarak fizik tedavi yapmak, başka bir tedavisi yok. Sağ elimle top bile tutamıyordum şu an elimi kullanabiliyorum. Bir mucize olmadığı sürece asla wolker’ım (yürüteç) olmadan yürüyemeyeceğimin farkındayım. 

KİMSE BANA HAYAL SATMADI!

Benim şansım, karşıma çıkanların bana hayal satmamasıydı. ‘Hep sınırlı hareket edeceksin ama edeceksin’ dediler. Ben fizyoterapiyi hayatımın içine karıştırmaya başladım. ‘Nasıl daha bağımsız olabilirim?’ bunun üstüne çalışıyorum. Küçük yaşta ne kadar yoğun fizyoterapi alınırsa, ilerde bunun faydasını o kadar çok görüyoruz. Bu da Türkiye’de yaşayan CP’li çocukların ailelerinin aslında mustarip olduğu konu. Çünkü devletin sağladığı fizyoterapi imkanları yeterli olmuyor. Hiçbir zaman hastalığımı sorgulamadım. Ben böyle doğmuşum, böyle büyüyorum. Ergenliğime kadar internete girip ‘CP nedir?’ diye bakmadım bile! Ta ki; yaşıtlarım topuklu ayakkabı giymeye ve ehliyet almaya başlayana dek. ‘Hiç isyan etmiyor musun?’ diyorlar. Etmiyorum desem yalan olur. Ama benim için önemli olan bu düşünceyi hayatımın merkezinde tutmamak. Yapamadıklarımla, yapabildiklerimi dengelemek... 

İSKELETİMDE RÖTUŞLAR YAPILDI

Hastane süreci nasıl ilerledi?

Her CP vakasında kemik büyümesi daha bitmeden bazı şeylerin rayına oturması gerekiyor. Benim kalçam çıkmaya meyilliydi onu yerine oturttular. Diz kapaklarım olması gerekenden aşağıdaydı onları sabitlediler. Ayaklarım içe basıyordu, onları düzelttiler. İskeletimde rötuşlar yaptılar. 

TEKERLEKLERİM SOSYALLEŞMEME ENGEL

Sokakta nelerle karşılaşıyorsun?

Garip garip bakan, dönüp bir daha bakan insanlar… Parmakla gösteren çocuklar… Anneleri ‘Şşş, yapma’ diyor. Böyle yapmayın. Bizi ötekileştirmeyin. Durumumuzu anlatın. Bu bilgiye sahip değilseniz getirin ben anlatayım. Çocukları ön yargılı yetiştirmeyin. Kaldırımlar, yollar çok bozuk. Taksim’de ya da Kadıköy’de gezemiyorum. Dışarıda tuvaletler çok büyük sıkıntı. Mesela ben Harbiye Açıkhava’da konsere gidemiyorum. Çünkü çok merdivenli. Normalde oranın engelliler için girişi var ama orası kapalı çünkü sanatçı kulisine çıkıyormuş. Zorlu PSM’de bir oyuna gitmek istedim. Aradım, ‘Bilet almak istiyorum, ben engelliyim’ dedim durumumu anlattım. ‘Bilet satışları Biletix üzerinden yapılıyor, orayı arayın’ dediler. Biletix ise diyor ki ‘Bizim öyle biletimiz yok’. Sorumluluk almıyorlar. Büyük AVM hariç her yere ittir kattır gidiyorum. 

Hep olumsuzluklardan bahsettik, karşılaştığın güzelliklerden de bahseder misin?

Yok ki…

Koç Üniversitesi’nde Medya ve Görsel Sanatlar okuyorsun. Önüne zorluk çıkıyor mu?

Koç gerçekten engellilere çok uygun bir üniversite. Bunun üzerine çalışıyorlar. Engelli ofisi var. Sorunum olduğunda bana özel koçuma gidip durumu anlatabiliyorum. O da çözüyor. Hocalar da engelli bireyle iç içe oldukları için yadırgamıyorlar. 

Tüm bu yaşadıklarını, başarını kaleme alıp kitaplaştırmak istiyor musun?

Çok isterim! Ama konuşurken daha özgür hissediyorum kendimi. Yazarken belli bir çerçevenin içine hapsolmuşum de istediklerimi tam olarak söyleyemiyormuşum gibi geliyor. 

Kendin için edindiğin bir yaşam sloganın var mı?

Kayıp Balık Nemo filminde Dori karakteri ‘Hayat zorlaşsa da yüzmeye devam et’ diyor. Tam beni anlatan bir söz. Hayat felsefemde bu… Ne olursa olsun bir şekilde düştüm belki ama her seferinde toparlanıp yüzmeye devam ettim, edeceğim.

BİZİM DE KANIMIZ KIRMIZI AKIYOR

Geçtiğimiz hafta CP’li Can Kirman’ı kaynaştırma eğitimi için okulların kabul etmemesi gündeme gelmişti. Sen de Can gibi bu tarz zorluklarla karşılaştın mı? Nasıl baş ettin?

Ooooo! Benim en mustarip olduğum konu! Benim zamanımda da kaynaştırma eğitimi veren okul sayısı çok azdı. Şimdi de aynı sorun devam ediyor. Her okul asansörlü olmuyor, fiziksel koşulları hiç uygun değil. Can’la bizim tanışıklığımız çok eskiye dayanıyor. Cansel abla (Can’ın ablası) Bir Umut Derneği’ni kurmuştu. CP üzerine kurulmuş tek dernek. Bağışlarla dönen bir dernek olduğu için ‘Nasıl yardım edebilirim?’ diye çok araştırdım. Sandalye gerekiyordu. Ben de Kim Milyoner Olmak İster yarışmasının yılbaşı özel programına katıldım. 30 bin TL kazandım, ufak bir kısmını kendime ayırdım. Geri kalanını derneğe bağışladım. Ben 2003’te anaokuluna başladım. Lise üçüncü sınıfa kadar aynı okuldaydım. Zorluk çıkarmadan beni okula kayıt ettiler ama hep bir lütuf gibi sundular bunu! Alkışlanmayı beklediler. Engelimin sadece fiziksel olduğunu insanlara kabul ettirmem çok uzun zamanımı aldı. Bilmiyorlar ki biz de herkes gibiyiz. Kanımız kırmızı akıyor! Eğitim hayatımda çok travma yaşadım. 

ARKADAŞLARIMA ‘CEZA’ gibi GÖSTERİLDİM

Birkaç örnek verir misin?

Yazmakta zorlanıyorum diye sınavlarımı test yapmak istediler. 6 ay sonra ‘Testler daha kolay senin puanlarını 100 üzerinden değil 70 üstünden değerlendirelim’ dediler. Sınıf arkadaşlarımdan bir merhaba bile duymuyordum. Velilerin imza toplayıp engelli öğrenciyi sınıftan attırdığını bile gördüm. Yemekhanede 13 yıl boyunca tek başıma yemek yedim. ‘Derste konuşmayın yoksa ceza olarak Aslı’nın yanına oturturum’ denildiğini bile duydum. Lise sonda okulumu değiştirdim. Muhteşem arkadaşlıklar edindim. İnsanlar benimle yemek yemeye, selamlaşmaya başladı. Üniversiteye geçtiğimde de aynı korkuları yaşadım. Bunun için psikoloğa gitmek zorunda kaldım. 

BAŞARI ELDE ETMELİYİZ

Duyarlılığı nasıl artırabiliriz?

Bunun çözümü aslında bizim elimizde. Bizler insan içine çıkmıyoruz. Ülkemize başarılar getirmemeliyiz. Sümeyye Boyacı mesela; paralimpik sporcumuz. Utanmak yerine tam tersine ben kendimi şanslı hissediyorum. 

Motivasyonunun düştüğü oluyor mu?

Gücümü kendime hatırlatıyorum. Bu zorlukları yaşamamış olsaydım şu an bir YouTube kanalım olmazdı. Çıkıp bunları anlatacak hikayem olmazdı. 

Kanal açmaya nasıl karar verdin?

Ben bu hastalıkla doğduysam insanlara verecek mesajım olmalı diye düşündüm. YouTube’da kendim gibi bir kanal görmedim. Enerjimi en güzel YouTube’dan yansıtabileceğimi düşündüm ve kanal açtım. Artık sokağa çıkacağım. Bir engelli Türkiye’de nasıl yaşar bunu göstermek istiyorum insanlara. 2 sene önce Kaş’a gittim. Gitmeden önce ‘Engelliler Kaş’ta ne yapabilir?’ diye internete yazdım hiçbir şey çıkmadı karşıma.