aysun.yildiz@aksam.com.tr
Bülent Serttaş, şarkıları ve her daim pozitif duruşuyla gönüllerde taht kuran şarkıcılarımızdan. Ailesinin de gönlünde taht kurmuş olacak ki çocukları, “Babamızla her anımız bizim için çok önemli ve çok değerli. Onun gibi bir babaya sahip olduğumuz için üçümüz de gerçekten çok şanslı ve gururluyuz” diyor. Usta şarkıcı ve çocukları Miray, Bahadır ve Emir Serttaş’la bir araya geldik. Hem Babalar Günü’nü hem de bayramları konuştuk.
Bugün Babalar Günü. Sizden baba olmayı dinlesek...
Tabii, evlenip o alyans yüzüğü taktığım an inanılmaz farklı hissetmiştim. İlk işe gittiğimde inanılmaz bir sorumluluk vardı artık üzerimde. Çok başka duyguymuş derken, asıl eşim “Hamileyim” dediği an yaşadım o çok başka duyguyu. Hemen sigarayı bıraktım ve 16 sene oldu asla içmedim. Babalık çok başka bir sorumluluk...
Çocukların isimlerini nasıl seçtiniz?
Eşimle ortak karar verdik. Kızımızda iki isim arasında kalmıştık. Sonra Miray’ın isim anlamına bakınca (Gökteki bir yıldız ve Mekke’de bir patika yolu ismi) çok beğendik ve Miray olsun dedik. Bahadır’ın ismini koymamızda biraz benim ısrarım oldu. Tarih hastasıyım özellikle Osmanlı İmparatorluğuna ilgim var, istedim ki bana onu çağrıştırsın. Bir de çok sevdiğim bir ailenin oğullarının ismiydi. Böyle hürmet eden, böyle saygı gösteren bir çocuk daha görmedim. İstemiştim ki ikinci çocuğumuz erkek olursa adı Bahadır olsun. Allah’ıma kurban olayım erkek oldu ve Bahadır koyduk. Üçüncü oğlumuzun adı Emir Bülent… Eşim, “Ben senden çok razıyım senin gibi bir tane daha Bülent Serttaş olsun” dedi. Fakat eş dostlar başka bir isim daha ekleyelim senin yanında çocuğa “Gel ulan Bülent diyemeyiz” dediler, biz de başına Emir’i ekledik.
İlk baba dedikleri an?
Anneyle savaş halindeydik; anne mi diyecek, baba mı? Sanırım hepsi de ilk “Baba” dediler…
Ne hissetmiştiniz?
Rahmetli annem babam hep söylerdi; “Oğlum size gelecek kaza bela bize gelsin.” Hep düşünürdüm bunların canı tatlı değil mi? Bir iğne batsa nasıl canımız yanıyor. Sana gelecek kaza bana gelsin demek ne demek diye… Çocuklarım ilk “Baba” dediği an anladım o duyguyu. Ve işte o an dedim, onlara gelecek kaza bela bana gelsin…
“Baba olmayı hak etmiyorum” dediğiniz anlar oldu mu?
Asla. Ağaç yaşken eğilir diyorlar ya çok doğru. Bunlara ne verirsek onu alıyorlar. Ben yanlışı da öğretebilirdim. Ama benim gibi bir babanın yanlışı öğretme şansı yok. Bizi tanıyan aileler diyor ki; sizin gibi düşünceli, vatana milletine bağlı böyle bir anne babanın keşke üç değil de sekiz çocuğu olsaydı.
BABAM MADEN İŞÇİSİYDİ!
Sizin babanızdan öğrendiğiniz en önemli şey?
Babamın bana bıraktığı en büyük miras dürüstlük ve yalan söylememekti. Öyle bir annenin babanın evladı olduğum için şükür ediyorum.
Annenizle ilgili ne söylemek istersiniz?
Lise son öğrencisiydim. Annem bir gün bana dedi ki “Oğlum ehliyet al.” “Anne neden alayım, arabamı alabileceğim sanki” dedim. İlkokula gitmemiş bir annenin cevabı, “Oğlum bir yere giderken şoföre bir şey olur, rahatsızlanır kimse yolda kalmasın. Arabayı sen kullanırsın” dedi. Yani annem kimsenin işi bozulmasın herkesin işi rast gitsin diye düşünürdü. Babam bana “doğru duvarın, eğri gövdesi olmaz” derdi. Çok da doğru demiş, onun için hep dürüst oldum. Hayatımda hiç zor durumda kalmadım çünkü yalan söylemedim. Doğru tektir, yalan çoktur ve doğru unutulmaz...
Sizin çocuklara verdiğiniz en önemli öğüt nedir?
Annem ve babamdan öğrendiklerimi aşılıyorum. En önemli öğüt; dürüst olmaları.
Babanız kadar iyi yapabilmeyi arzuladığınız bir şey var mı?
Babam maden işçisi olarak on bir kişiye baktı. “Çırak ustayı geçmezse sanat ölür” derler ya… Ben de daha iyisini yapmaya çalışıyorum... İlk Amerika’ya gittiğimde New York’ta indim ve aktarmalı Los Angeles’a uçacaktım. Los Angeles’a gitmek için üç uçak kaçırdım sırf dil bilmediğim için. O an dedim “Ben bunları yaşadım ama çocuklarım asla yaşamayacak.” Şimdi çocuklarım yurt dışında otel rezervasyonlarımı yapıyorlar. Ayın 8’inde de Bahadır ve Emir Londra’ya dil eğitimine gidiyorlar, o özgüvenleri var. Onlara elimden gelenin en iyisini yapacağım ama seçim hakkı onların.
Çocuklarınızın büyüyünce ne olmalarını istiyorsunuz?
Benim görevim onları en iyi şartlarda okutup en iyi eğitimi almalarını sağlamak. Hâkim, avukat veya doktor olacaksınız diye zorlayamam, öyle bir şartım asla yok. Ne olmak istediklerine kendileri karar verecek.
BABAMIZLA HER ANIMIZ ÇOK DEĞERLİ
Bugün babanıza ne yapacaksınız?
Sürpriz yapacağız, söyleyemeyiz (gülüyorlar).
Babanızla birlikte en çok ne yapmayı seviyorsunuz?
Miray: Babamızla her anımız bizim için çok önemli ve çok değerli. Onun gibi bir babaya sahip olduğumuz için üçümüz de gerçekten çok şanslı ve gururluyuz. Hayatımızda sahip olabileceğimiz en iyi babaya sahibiz. O; en iyi örnek baba, en iyi örnek şarkıcı…
Emir: Bizim bahçede futbol ve basket oynamayı seviyoruz. İşi olduğu için çok görüşemiyoruz ama yine de bize vakit ayırıyor, bu yüzden çok az dinlenebiliyor.
Bahadır: Kardeşlerim her şeyi söyledi zaten. Ayrıca şunu söyleyebilirim, babamla hem maç izlemek hem maça gitmek çok eğlenceli.
Babanızın en çok hangi özelliğini seviyorsunuz?
Ayrımcılık yapmayışı, dürüst, fedakâr ve sevecen olması…
Babanızdan korkar mısınız?
Hayır.
Bülent Serttaş: Ne korkmaz mısınız? (gülüyor).
Miray: Anne ve babamızdan tabii ki korkumuz var ama biz onları üzecek ve başını eğecek bir şey yapmadığımız için korkmuyoruz.
Siz babanızdan neyi örnek alıyorsunuz?
Paylaşımcı, fedakâr ve dürüst olmayı, insanlara iyi davranmayı, yardımseverliğini ve enerjikliğini örnek alıyoruz.
Bayramda ne yapıyorsunuz?
İlk gün babamın da dediği gibi beraberiz, ikinci gün babam maalesef çalışıyor…
ESKİDEN BAYRAMLARI İPLE ÇEKERDİK
Sizin çocukluğunuzdaki bayramlar nasıldı?
Eskiden bayramları iple çekerdik. Bayram olsun ki yakınları ziyarete gidelim, şeker, çikolata toplayalım. Arkadaşlarla birbirimizi yönlendirirdik hangi evde daha güzel çikolata varsa orayı sık ziyaret ederdik (gülüyor). Büyüklerimiz gelirdi ziyarete, babamızın durumu olmadığı için çok beklentimiz yoktu. Eskiden bayramlara bir hasret vardı. Bayramlık elbisesi vardı, bayramdan bayrama alınan. Arife günü akşamı o yeni kıyafet ve ayakkabıları başucumuza koyup öyle uyurduk. Heyecanlanırdık sabah uyanıp giyinmek için. Kıyafetlerime sarılıp uyuduğumu biliyorum babam yeni aldı diye. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Alışveriş her an, her gün yapılıyor. Nerede o eski heyecanlar…
ÇALIŞMAYA MECBURUM
Sizin bayramlarınız nasıl geçiyor?
Malum, yoğun ve yine evden uzakta çalışarak geçiyor. Çocuklarla bayramın birinci günü bayramlaşıp ikinci günü çıkıyorum yola. Hafta arasında dönüyorum eve. Beni en çok üzen şey; çocukların ilk sorusunun “Baba akşam evde misin?” oluşu. İşte o soru gerçekten yüreğimi deliyor. Ama bilseler mecburum çalışmaya ve işim maalesef akşamları oluyor… Çocuklara elimden geldiğince bunu hissettirmemeye çalışıyorum. Oyun oynuyoruz, geziyoruz, beraber yiyip içiyoruz işten kalan bütün vakitlerimi onlara harcıyorum ama isterim ki çok daha fazla olsun…
Bayram gelenekleriniz var mı?
Annemle babam gittikten sonra en büyük geleneğim onların mezarlığına gidip dua etmek ama maalesef çalıştığım için çoğu kez yapamıyorum bunu. Diğer geleneğimiz sabah kalkıp namaza gitmek, sonra aile kahvaltısı yapıp en yakın eş dostları ziyaret etmek...