Ayşe ya da Fatma desinler

ARZU AKYOL
arzu.akyol@aksam.com.tr

Geçtiğimiz günlerde Muhteşem Yüzyıl-Kösem dizisiyle ilgili yaptığı açıklamalarla gündeme gelen Sultan II. Abdülhamid'in torunu Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, AKŞAM Pazar’a konuştu. Osmanoğlu, “Dedelerimizin, babaannelerimizin adını lekelemesinler. Hürrem ya da Kösem değil de Ayşe ya da Fatma desinler” diyor. 

Sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu… Sultan 2. Abdülhamit Han’ın 4. kuşak torunuyum. Sürgünden 

sonra doğan ilk şehzadeyim. İstanbul, Fatih doğumluyum. 

Son olarak Muhteşem Yüzyıl-Kösem dizisi hakkında yaptığınız açıklamalarla gündeme geldiniz. Daha önce Muhteşem Yüzyıl dizisi için de benzer açıklamalar yapmıştınız. Neden eleştiriyorsunuz bu dizileri?

Dedelerimizin ve babaannelerimizin ismi kullanılmasa sorun değil. Mesela Hürrem ya da Kösem değil de Ayşe, Fatma deseler, tabii ki yapabilirler ama gerçek isimlerle tarihi gerçeklerin çarpıtılmasına izin veremeyiz. Zaten 90 yıl yanlış anlatılan bir tarih var. Bunun acısını aile olarak çok çektik. Düşünün ilkokulda bana “Vatan haininin torunu” demişti öğretmenim. Artık bu yanlışlara izin vermek istemiyoruz. 

Bir dizi ne kadar etkili olabilir sizce?

Okuyan, araştıran bir kesim var ki onlar biliyor ama tarihiyle ilk defa televizyonda tanışan büyük bir çoğunluk da var maalesef. Onlar Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethettiğini biliyorlar ama hepsi bu… Hal böyleyken kalkıp televizyonlarda yalan yanlış işler yapamazsınız. Hakikaten tarihi anlatmak istiyorsanız ve gerçek isimler kullanacaksanız hem aile bireylerine hem de çok iyi tarihçilere danışmalısınız.

En çok ne rahatsız etti peki?

Ben dizinin ilk bölümünün bir 15-20 dakikasını izledim. Mesela bir kız kaçırma sahnesi vardı. O sahne bile yetti üzülmemize. Osmanlı asla kız kaçırmaz. Ayrıca kıyafetler de çok açık…

Ne yapacaksınız peki?

Avukatlarımız hazırlık yapıyor, dava açacağız. Bugün nasıl Mustafa Kemal Atatürk hakkında Koruma Kanunu varsa 36 padişah için de olmalı. Bu hepimizin geçmişi. Dedelerimizin, babaannelerimizin adını lekelemesinler. 

BÜTÜN AİLE AYNI FİKİRDE

“Osmanlı Hanedanı” kaç kişiden oluşuyor bugün?

26 şehzade, 15 de sultan var. Büyük çoğunluğu yurtdışında yaşıyor. Türkiye’de yaşayanlar babam Harun Efendi, abim Orhan Efendi, ben ve ablamız Nurhan. Bir de Osman Selahaddin Efendi var. 

Nasıl bir araya geliyorsunuz?

Genelde Türkiye’de özel günlerde bir araya geliyoruz. Örneğin İstanbul’un fethi, Şeb-i Aruz veya hükümetin 

verdiği özel davetler gibi… Bir de üzücü ama cenazelerde…

Siz kendinizi ailenin sözcüsü gibi mi görüyorsunuz? 

Aileden pek çok kişi yaptıklarımı takdir ediyor ve beni sözcü olarak görüyor. Türkiye’de doğup büyümem hasebiyle daha aktifim bu konularda.

Bütün aile diziyle ilgili sizinle aynı fikir de mi?

Birçoğuyla görüştüm ve görüştüğüm bütün aile bireyleri aynı fikirde. Genel olarak bunun dedelerimize sürülmüş kara bir leke olduğunu düşünüyoruz.

Yapımcıyla görüştünüz mü?

Hayır, şu ana kadar bir görüşme olmadı. Yerimiz yurdumuz belli. Ulaşmak isteyen rahatlıkla ulaşabilir. 

Peki, bu dizilerin bu kadar çok izlenmesini neye bağlıyorsunuz?

İçinde aşk ve dram olduğu için daha çok bayan kardeşlerimiz seyrediyor bana göre. 

Bu ilginin Osmanlı’ya meraktan kaynaklandığını düşünmüyorsunuz yani?

Osmanlı’ya merak da var tabii ama bu merak doğru kanallardan giderilmeli.

REKLAMA İHTİYACIMIZ YOK

Siz Muhteşem Yüzyıl zamanında da kendi dizinizi yapacağınızı söylemiştiniz. Hatta Osmanlı Yapım diye bir yapım şirketi kurmuştunuz. Ne oldu?

Hazırlıklarımızın yüzde 90’ı bitti. Yalnız oyunculara karar verilmedi. Hem Türkiye’den hem de Hollywood’dan üst düzey oyuncular düşünüyoruz. En kısa sürede bu dostlarımızla anlaşmaları yaptıktan sonra sizlere duyuracağız.

Hangi dönemi anlatacak?

Aslında hedefimiz 36 padişahın hayatını anlatmak. 2. Abdülhamit Han ve sürgün dönemini anlatarak başlayacağız. Senaryosunu ben ve birkaç tarihçi beraber yazdık. Bir sinema filmi projemiz de var. Biraz belgesel tadında olacak. Gerçekleri tam olarak aktarabilmek için bu şart. 

İnsanlar sizin için “Kendi projesinin reklamını yapmak için ortaya çıkıyor” diye düşünebilir mi?

Bizim reklama ihtiyacımız yok. Dedelerimizin 700 yıl boyunca yaptıkları reklama ihtiyaç bırakmıyor.  Tek amacımız tarihimizi düzgün bir şekilde anlatabilmek. Kitap da yazıyoruz bunun için. 16 ila 20 Aralık arasında yayımlanacak şekilde yetiştirmeye çalışıyoruz. Yine 2. Abdülhamit Han’ı anlatıyor. 

Gizli gündemimiz yok

Hanedan ailesi olarak talepleriniz ne?

Osmanoğlu ailesi talep etmez, vermeyi sever. Mücadelemize gelince; ailemizin itibarının iade edilmesini, bütün aile 

bireylerinin burada yaşayabileceği şartların oluşturulmasını, devlet protokolünde yer almayı ve Ayasofya Camii’nin 
ibadete açılmasını istiyoruz. Osman Selahattin Bey’le röportajımda bir vakıf projesinden bahsetmiş ama “Yalnız kaldım, vaz geçtim” demişti. Sizin 

Var mı böyle bir çalışmanız?

Bir sene önce kurduğum “Devlet-i Aliye Birliği” var. Bunu da bir vakıf gibi düşünebiliriz. Bir de “Hanedan Vakfı” projemiz var. Bu da yakın zamanda netleşecek. 

Bu çabaların “Yeni Osmanlıcılık Akımı”nın bir uzantısı olduğunu ve gizli bir gündeminiz olduğunu düşünenlere cevabınız nedir? Cumhuriyet’e karşı mısınız?

Yok, öyle bir şey… Nasıl ki Selçuklu Devleti, Osmanlı Devleti’nden ayrı görülemezse Türkiye Cumhuriyeti Devleti de Osmanlı Devleti’nden ayrı görülemez. Bu açıdan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı demek, Osmanlı da Türkiye Cumhuriyeti Devleti demektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kabul etmeyenin hali, dedelerinden kalan mirası kabul etmeyenin haline benzer. Osmanlı 1299’dan beri yaşıyor. Sadece tatlı bir uykudaydı ve şimdi gözlerini açtı. Şimdi neslimizi daha iyi tanıyabiliyoruz, daha çok sahip çıkabiliyoruz. Gizli bir gündemimiz yok. Tek ve açık gündemimiz sadece tarihimizi gelecek nesillere doğru aktarmak.