Ayasofya müze değil camidir

MURAT ÇETİN

katrepaper@hotmail.com

MHP Lideri Devlet Bahçeli tarafından yapılan seçim çağrısına kayıtsız kalmayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarihi açıkladı. 24 Haziran 2018 tarihinde erken seçim yapılacak. Kısaca bir seçim arifesine da girdik. Yine bazı beklentiler hasıl oldu. Bu beklentilerden biri de Osmanlı’nın en büyük mirası Ayasofya Camii’nin yeniden ibadete açılması yönündedir. Önceki seçim arifesinde yine aynı beklenti yaşanmıştı. Çünkü seçim mitinglerinin büyük bir süratle devam ettiği sıralarda özellikle Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın katılacakları Fetih Şöleni ise toplumu bir hayli heyecanlandırmıştı. Söz konusu şölende devletimizin en tepesindeki iki isimden böyle bir müjde almayı çok ümit etmiştik. Ancak olmadı.. Peygamber Efendimizin (sav) methine mazhar olmuş Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesine muhalif olarak alınan bir kararı bugün anlatmak istedim. İstanbul’un Fethi’yle birlikte Doğu Roma İmparatorluğu’nun tarihe gömülmesinin nişanesi olan Ayasofya Camii maalesef halen ibadete kapalı tutuluyor. Yıllardır türlü yollarla Türkiye’yi ezmeye çalışan Batı’nın manevi lideri Papanın birkaç sene evvel “Türkler tarafından, Ermeniler soykırıma tabi tutulmuştur” tarzında bir açıklaması vardı. Vahşi Batı’nın beslemesi Yunanistan’ın taciz ve tecavüzleri ise tavan yaptı. İşte bu iki tane sebep bile Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması için yeterlidir bence. Bununla ilgili yıllardır bazı organizasyonlar yapılıyor. Toplumsal beklentinin de bu yönde olduğunu yıllardır görüyor ve devletimizi göreve çağırıyoruz. İstanbul’un Fatihi Sultan Muhammed Han’ın emri ve yazdırdığı vakfiyesiyle cami olarak hizmet vermeye başlayan Ayasofya Camii, Cumhuriyet döneminde bir oldu-bitti ile müze haline getirilmiştir. 

EZAN VE SECDEYE HASRET

Yıllardır bu ülkede yayın yapan gazete ve televizyonlarda “Bu sene Ayasofya Müzesi’ni gezen turist sayısı” şeklinde haber görüyoruz. Bu durum ülkemizdeki değil, bize her türlü hainliği yapan vahşi batıyı sevindiriyordur. Osmanlı’nın 1453 yılında kazandığı zaferin ve Doğu Roma İmparatorluğu’nun yok oluşunun simgesi Ayasofya Camii, senelerdir ezana ve secdeye hasret. Allahu Ekber Dağları’nda, Çanakkale’de hatta Afrika’da İ’lâ-yı Kelimetullah için savaşan şühedayı, kılıçla, topla, tüfekle geçemeyen Haçlılar, çeşitli entrikalarla bu işi başarmaya ve işgal planlarını uygulamaya devam ediyor. 

TOP VE TÜFEKLE YAPAMADIKLARINI İÇİMİZDEKİ BAZI GAFİLLER ELİYLE YAPIYORLAR. 

Cumhuriyet’in ilanından sonra 1931’de ABD’de bulunan ByzantineInstitute of America namına, Thomas Wittemore Ayasofya Camii’nin mozaiklerini temizlemek ve tamirini yapmak için izin aldı. Tamir için bir süreliğine ibadete kapatılan Ayasofya Camii daha sonra bir oldu-bitti ile müze haline getirildi. Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u 27 Mayıs 1453’te fethetti. Ecdat bir şehri fethettiğinde kılıç hakkı olarak o mahallin en büyük kilisesi derhal camiye çevrilirdi. Fetih’den sonra İstanbul’a giren Osmanlı, kubbesinin bir bölümü çökmüş Ayasofya’yı temizleyerek namaz kılınacak bir hale getirmiş, Fatih Sultan Mehmet Han da, ilk Cuma namazını Akşemseddin hazretlerinin imametinde burada eda etmiştir. O zamandan itibaren Ayasofya, cami olarak hizmet vermeye başlamıştır. 19. yüzyıla kadar caminin binasına, avlusuna ve bahçesine Türk mimari sanatının eserleri eklendi. Bu müddet zarfında Bizans’tan kalan mozaikler ve tablolar itinayla saklandı. Dökülen veya bozulan mozaikler çeşitli zamanlarda yenilendi veya tamir edildi. 18. yüzyılda mozaiklerdeki bazı insan tasvirlerinin yüzleri hafif beyaz badanayla kapatıldı. 1847-49 yıllarında Sultan Abdülmecid, İtalya’dan getirttiği mimar Fosatti’ye esaslı bir tamir yaptırdı. Fosatti, hem Ayasofya’nın hem de o devir İstanbul’unun, adeta fotoğrafla çekilmiş gibi renkli gravürlerini yapmıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra 1931’de ABD’de bulunan ByzantineInstitute of America namına, Thomas Wittemore, caminin mozaiklerini temizlemek ve tamir etmek için izin istemiş ve bu izni almıştır. Bu izinle mozaik ve panolar tekrar tamir edilmiştir. 1934 ortalarında Maarif Vekaleti’ne getirilen Abidin Özmen, İstanbul’daki teftişleri sırasında Ayasofya’yı da gezmiş, çalışmaları ve mozaikleri incelemiş, caminin mabet dışında kalan yerlerinin ihya edilip müze haline getirilmesini istemiştir. Bunun üzerine bir komisyon oluşturulmuş, Aziz Ogan başkanlığındaki bu komisyon Tahsin Öz, Efdalettin Bey, Prof. Osman Ferid ve Alman Prof. Erkhard Ungar gibi uzmanlardan(!) müteşekkildir. Komisyonun çalışması sonucunda şu tavsiyeler verilmiş:

1-Müze olması için Wittemore’un çalışması bitmelidir.

2- Bu arada dış kısımlar, kapı ve pencereler tamir edilmeli, son cemaat mahalli teşhir edilecek hale getirilmelidir.

3- Binayı ihata etmiş, kahve, sundurma, köhne ahşap bina, dükkan yıkılmalıdır.

4- Camiye bitişik “Kimsesizler Yurdu” yıkılmalıdır.

5- Avlu tanzim edilerek açık müze yapılmalıdır.

6- Caminin ibadet kısmı “ibadete kapatılmalı” buraya “Bizans eserleri” konularak “Bizans Müzesi” yapılmalıdır.

7- Ayasofya’nın asırlarca Osmanlı eseri haline getirilmiş olduğu da göz önüne alınarak,caminin uygun bir yerinde Türk eserleri de teşhir edilmelidir. Bu tavsiyelere komisyondakiler oy çokluğuyla imza koymuştur. Maalesef, sadece bir kişi caminin müze olmasına karşı çıkmıştır. Maalesef dememin sebebi; bu mahlif kişi bir Türk değil, Alman Profesör Erkhard Ungar’dır. Bu tavsiyelerin yazıldığı sıralarda Wittemore caminin asıl ibadet kısmında çalışmalara başlamıştır. İnşaat bahanesiyle yerlerdeki paha biçilemez halılar, seccadeler, duvarlardaki İsm-i Celil, ism-i Resul, Hülefa-i Raşidin ve Hasan-Hüseyin levhaları indirilmiştir. Wittemore, kubbenin göbeğindeki “Nur” Ayet-i Kerimesi’ni de kazıyarak altında bulunması muhtemel mozaikleri araştırmak istemişse de müsaade edilmemiştir. Böylece Kazasker İzzet Efendi’nin nefis istifi yok edilmekten kurtulmuştur. 481 sene boyunca Kur’an-ı Kerim tilaveti ve ezan sesleriyle yaşayan Ayasofya inşaat bahanesiyle “geçici” bir süre ibadete kapatılmıştır. 1 Şubat 1935’te müze olarak açılışı yapılan Ayasofya, halen tartışmaların odağında. Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesi hakkında çıkarılmış 5 Bakanlar Kurulu Kararı bulunduğu iddia edilse de bunların sahte olduğu bazı belgelerle ortaya konulmuştur.

OLDU BİTTİYE GETİRİLDİ...

O tarihlerde ve bilhassa 1938’den sonra başlayan Millî Şef İsmet Paşa devrinde ülke camilerinin birçoğu ibadete kapalıydı. Mesela 1943’te Sultanahmet Camii, asker deposu olarak kullanılıyordu. Ayasofya Camii’nin tamamının kapatılması da düşünülmemişti. Bir kısmının, bazı galerilerinin müze haline getirilmesi için çalışmalar yapılacaktı. Bu maksatla bir müddet için kapatıldı. Merhum Ziyad Ebüzziya Bey, “İslâm Mecmuası”nın 1987’de yayınlanan “Ezan sesine hasret Ayasofya” adlı yazısında,“İkinci Dünya Savaşı, Batı cephesinde 1945’de bitmişti. Şükrü Saracoğlu, 1945 sonunda başvekil oldu. Tasvir Gazetesi’ni çıkarıyordum. Saracoğlu biz gazete sahip ve başyazarları davet ederek ilk basın toplantısını yaptı. Konuşma sırasında, harp yüzünden tamir edilmemiş olan abidelerden söz edildi. Arkadaşlardan merhum Yeni Sabah sahibi Celaleddin Saracoğlu, “Ayasofya’nın henüz düzenli bir müze halini almadığını ve daha ne kadar ibadete kapalı kalacağını” sordu. Saracoğlu: “Biraz nefes alalım, hepsini düzenleyeceğiz ve tabii ibadete de açılacaktır” dedi. Bu sözlerle, en salahiyetli bir ağız da, Ayasofya’nın “ibadete açık” bir müze sayıldığını bildirmiş oluyordu...” Ziyad Ebüzziya Bey, Ayasofya’nın bir kısmının müze, ibadet yerinin cami olarak hazırlanması planını Hasan Ali Yücel’in bozduğunu ve bütün binayı müze haline getirdiğini yazmaktadır.