Annelik bana sabrı öğretti

MEHMET EMİN DEMİREZEN

emin.demirezen@aksam.com.tr

19 yıldır oğlu Harun’un hastalığı için mücadele eden bir anne Safiye Soyman… Varını yoğunu MS hastası oğlu için seferber ediyor, onun mutlu olması için elinden geleni ardına koymuyor. İki çocuk annesi Safiye Soyman ile buluştuk, Anneler Günü’nü konuştuk. Soyman, “Bana her gün Anneler Günü” diyor.

Özel bir çocuk annesisiniz. Sizin için Anneler Günü ne ifade ediyor?

Çok duygulu, önemli bir gün. Anne; karşılık beklemeyen, menfaatsiz bir varlık. Annenin hakkı asla ödenemez. Babanın bedduası tutar ama anneninki tutmaz çünkü sütü onu karşılar. Annesi sağ olan da var, olmayan da… Keşke benim de annem sağ olsaydı da sanat hayatımı, geldiğim noktayı görseydi. 1981’de annemi kaybettim, onu çok arıyorum. Anneler öldükten sonra çok aranılıyor ama ölmeden kıymeti bilinsin lütfen. Ama her anne de bir değil tabii. Camii avlusuna bırakan, çöp kutusuna çocuğunu atan anneler de var. Allah herkesi onlardan korusun. 

Siz nasıl bir annesiniz?

Ben çok iyi bir anneyim. Burada mütevazı olamayacağım, çocuklarıma çok düşkünüm. Özellikle oğluma. 19 yıldır MS hastası. 19 sene önce biz bu hastalıkla tanıştık. Bir gömlek gibi üzerimizde taşıyoruz. Alıştık, yavrum için rabbimden şifa bekliyorum. Bir gün kalkacak ve bana “Annem” diyecek. Biliyor musunuz oğlum askere gitmeden önce MS raporunu sakladı ve askere gitti. Böyle bir çocuk… Benim oğluma nazar değdi. Dünyamız karardı, duyunca. Neyse ki “Ölümcül değil” dediler ama… Dünyam bir kere yıkılmıştı. 3 sene onun için sahneye çıkmadım. Sevgi aşısıyla belki bu hastalığı sıfırlayabileceğimi düşündüm. O gün bugündür bununla yaşıyoruz. Ama beterin beteri var. O bana hâlâ gülüyor, moral vermeye çalışıyor. Günden güne bu hastalık arttı. En sonunda oğlumu Bodrum’a götürdüm, ona denizin kenarında ev tuttum. 3 yıldır hastaneye gitmiyoruz, çok iyi geldi. Denize sokuyorum, yüzdürüyorum. Hiçbir aktiviteden mahrum bırakmıyorum oğlumu. Konserlerim olmadığı zaman da hemen onun yanına koşuyorum. Günde en az 15 defa görüntülü konuşuyorum. Musiki çok seviyor. Konserden sonra yanına gittiğimde elbisemi çıkarmadan ona şarkı söylerim, moral olsun diye. 

ANNELER GÜNÜ HEM İYİ  HEM DE HÜZÜNLÜ…

Bugünü nasıl geçireceksiniz peki?

Programım olmazsa onun yanında geçireceğim. Program olursa da mutlaka bitirince yanında olurum. Onsuz bir günüm geçsin istemem. 

Siz Anneler Günü’nü nasıl kutlardınız?

Bir şekilde hediye alır da giderdim. Şimdi mezarına gidiyorum, annemle konuşuyorum. Anneler Günü benim için hem iyi hem de hüzünlü geçiyor. 

Anne olmak sanatçılığınıza nasıl yansıdı?

Yaşantımda iki çeşit Safiye var. Birincisi sanatçı Safiye, ikincisi de anne Safiye. Sahnedeyken sanatçı Safiye’yim, bilboardlarda, ışıkların altında... Ama eve geldiğim zaman anne Safiye oluyorum; çocuklarına yemek yapan, ev hanımı Safiye…  

Bu yaşantı sizin için zor olmuyor mu?

İki kimliğim var benim. Bu yaşantıya alıştım, o yüzden hiç zor olmuyor. Bu tempoya çok alıştım. Onların varlığı benim için her şeyden önemli. Faik Bey’in de hayatımda olması, bana destek olması yaşantımı kolaylaştırıyor. Üzüntülü anlarımda yüzümü güldürüyor, mutlu olmamı sağlıyor. Ona da çok şey borçluyum. Yeri geldi oğlumu sırtında taşıdı. Bundan dolayı ona sonsuz minnettarım. 

Neşenizi nasıl koruyorsunuz?

Bu süreçte komik tarafım çıktı aslında. Hem gülüyorum hem de üzülüyorum. Ağlamakla gülmek kardeş gibi. İkisi de benim için aynı. Böyle yaşamaya mecburum. 

Oğlunuzun sürecinde sanatçı dostlarınız size destek oldu mu?

O yıllarda medyada “Safiye Soyman müziği mi bıraktı?” diye yazıldı. Sanat camiası da beni çok sever o yüzden yalnız bırakılmadım. Seda Sayan, Banu Zorlu, Bülent Ersoy ve Serdar Ortaç gibi isimler çok destek oldular bana. “Sanatçılar vefasız olur” derler ama benim dostlarım onlardan değildi. Hepsi de vefalı çıktı.

OĞLUMA HERŞEY FEDA OLSUN

Serdar Ortaç da aynı hastalıkla savaşıyor. Hiç iletişim kuruyor musunuz?

Elbette konuşuyorum, destek oluyorum. Artık bu konuda uzaman olduğum için fikir bile verebiliyorum. Her MS hastalığı bir değil, onun ki çok hafif çok şükür ki… Allah’ım ona da tüm hastalarımıza da şifa versin. 

Eskiden kutlanan Anneler Günü’yle şimdiki arasında bir fark var mı sizce?

Eskiden bu kadar çok Anneler Günü kutlanmaz, önemsenmezdi. 

Gerçekçi buluyor musunuz?

Bir gün Sevgililer Günü, bir gün Anneler Günü artık. Ama soracak olursan benim için her gün Anneler Günü. Son zamanlarda daha da farklı… Her şey sonradan olmaya başladı. 

Annelik sürecinde aldığınız en önemli ders ne oldu?

Annelik bana olgunluğu, sabrı ve iyi niyeti öğretti. Artık her şeyi Allah’tan istiyorum. Çocuklarıma hep verici oldum, karşılıksız… Bütün kazancımı, her şeyimi oğluma harcıyorum. Oğlum için bugüne kadar 4 tane ev sattım, feda olsun. 

KİMSEYE HASTA OLDUM DEMEYECEKSİN

Oğlunuzun arkadaşları oğlunuzu arar mı? Ona destek olurlar mı?

O çok bekler ama bazı arkadaşları aramıyor. 

Niye aramıyorlar?

Bir şey söyleyeyim, hayatta kimseye bir “parasızım” demeyeceksin bir de “hastayım”… Hepsi uzaklaşıyor, kayboluyor. İsterim ki oğlumu arasınlar, destek olsunlar. “Hastaymış, içleri dayanmıyormuş”. Olur mu böyle bir şey. Bir de beni görünce aramalarını da istemiyorum. Herkes beni görünce arıyor. Olmaz… 

OĞLUMUN DUALARIYLA ÇALIŞIYORUM

Korkularınız oluyor mu?

Oğlumu kaybetmekten ya da hasta olmaktan korkuyorum. Hasta olmayayım ki onun başında olayım. Onun dualarıyla konserden konsere koşuyorum. Çünkü oluk oluk para götüren bir hastalık. Kimin ne olacağı belli değil. Neyse ki çocuklarım için tedbirimi aldım.