Anadolu hep İstanbul’un penceresinden gösterildi

MEHMET EMİN DEMİREZEN

emin.demirezen@aksam.com.tr

Çektiği fotoğraflarla sosyal medyada Anadolu’yu adeta bir masal diyarına dönüştüren fotoğrafçı Hüseyin Taşkın’la fotoğraf yolcuğuna dair sohbet ettik. 

Seni biraz tanıyabilir miyiz? Nasıl başladın bu fotoğrafçılık sevdasına?

Kayseri’nin çok bilinmeyen, uzak bir ilçesi olan Sarız ilçesinde doğdum. Küçükken bana fotoğraf nasıl bir şey diye sorsaydın; insanın sadece kafasını göğsünden yukarı çekiyorsak “vesikalık”, ayakta çekiyorsak da “boy fotoğrafıdır” derdim. Çünkü fotoğrafla ilk temasım abimin ilçedeki stüdyosunda başladı. Köyden gelenler bazen evlenmek, bazen boşanmak ya da askere gitmek için fotoğraf çektirmeye gelirlerdi. Onların vesikalık fotoğraflarını çektiğimizde fotoğrafı ben o zannederdim. Bazen de yaklaşmakta olan ölümünü hisseden yaşlıların, çocuklarından gizli stüdyoya gelip, “ölürsem onlara hatırsa kalsın” dediği şey zannederdim. Daha sonra İstanbul’a okumaya geldim ve kendimi bir anda fotoğrafçı olarak buldum. 

Kayseri doğumlusun ve İstanbul’da okudun. Genellikle insanlar bu büyük şehirde kalmak gibi bir düşünceye kapılıyorlar. Sen ise kendi memleketinde mesleğini sürdürüyorsun hem de sosyal medyada şehrinin tanıtımını yapıyorsun... 

Farklı illerde yaptığım söyleşilerde ya da sosyal medyadaki fotoğraflarımın altında bazen şu şekilde temennilere rastlarım; “Hüseyin Bey umarım İstanbul’a gittiğinin haberini alırız bir gün”. Sanki diğer illerin görevi, İstanbul’a insan hazırlamak. Belki eski Türk filmlerinden kalma bir bakış açısı bu. Medyanın sadece İstanbul’da olduğu dönemlerde; şöhret olmak isteyenlerin, köşeyi hızlıca dönmek isteyenlerin ya da daha masum bir gerekçeyle sesini daha çok insana duyurmak isteyenlerin neden oraya gitmek istediğini biraz anlayabilirim. Ancak artık medya her yerde. 

İNSAN FOTOĞRAF ÇEKERKEN GEÇMİŞİNDEN BESLENİR

Daha çok hangi tarz fotoğraflar çekmeyi seviyorsun?

Düşsel fotoğraflar izlemeyi de çekmeyi de çok severim. Tabi bunu her fotoğrafımda yansıttığım söylenemez. Çünkü düşsel atmosfer için doğa koşullarının da sizin tarafınızda olması gerekiyor. Bozkırda ise bu daha zor. Bu bazen yiyecek arayan bir köpek, köye dönen motosikletli bir insan ya da toprağı eşeleyen bir at da olabiliyor.  

Anadolu’da fotoğraf çekmek nasıl bir his, seni nasıl besliyor Anadolu?

İnsan fotoğraf çekerken geçmişinden beslenir. Fotoğrafı yapan şey geçmişindeki hayalleri, hayal kırıklıkları, kavgaları ve dile gelmeyen bin bir türlü ruh halidir. Benim de referansım geçmişim. Bu geçmişi de Anadolu’da ve İstanbul’da yaşadım. Bunların bir sentezi fotoğraflarıma yansıyor. Anadolu’ya bu yüzden dışardan bir göz gibi bakmam mümkün değil. Hani belgesellerde de sıkça duyduğumuz bazı cümleler vardır: Anadolu’nun sıcaklığı, Anadolu’nun samimiyeti ve Anadolu’nun buram buram bilmem nesi diye… Anadolu’nun samimiyeti cümlesindeki samimiyetsizliği sevmiyorum. Vıcık vıcık ve gerçeklikten uzak bu tasvirler nedeniyle Anadolu hep İstanbul’un penceresinden gösterilen bir medya malzemesi oldu. Halbuki bütün bunlar Anadolu’nun derinliğini, bilgeliğini ya da başka bir açıdan ikiyüzlülüğünü ve günahlarını görmemizi engelliyor. Fotoğrafımda yer alan unsurlar nedeniyle bazen benim de Anadolu’yu anlattığım düşünülür. Hayır, ben fotoğraflarımda bir coğrafya vurgusu yapmıyorum. Ben sıkışan öz benliğimiz için bir öneride bulunmaya çalışıyorum. 

Erciyes, yılkı atları ve insanlar… Fotoğraflarında Anadolu’nun ve Kayseri’nin hiç görmediğimiz bir tarafını paylaşıyorsun. İnsanlardan nasıl tepkiler alıyorsun?

“Burası Kayseri’mi?” diye şaşkınlıklara da rastlarım. “Bu fotoğrafa bakarken neden ağladım” diye sorana da. Hatta “hayat fotoğraflarınızda gösterdiğiniz gibi değil” diyene de… 

FOTOĞRAF KAPİTALİZMİN EN BÜYÜK HİZMETKÂRI

Seni en çok mutlu eden fotoğraf  kareleri hangileri ve neden?

Koyu bulutlar arasından sızan ışıklarda çektiğim fotoğrafları çok severim. Bana umut veriyor. 

Son zamanlarda fotoğraf çekimi için birçok kişi bir araya gelip etkinlikler düzenliyor. Sence Kayseri fotoğraf için neden önemli? 

Bir şeyin etkinlik düzeyini arttırdığınızda nitelik de aynı oranda artmıyor. Hatta çoğu zaman tersi yönde bir etki yapabiliyor.  Çünkü fotoğrafçının insiyatifleri  ve doğaçlama kabiliyeti tam olarak yansımıyor. Kayseri’ye ya da  başka şehre gidilecekse en fazla  birkaç kişilik bir grupla hareket  edilmesinde fayda var.

Sence teknolojiyle birlikte fotoğraf başka bir şekle büründü mü?

Kapitalizmin en büyük hizmetkârlarından biridir fotoğraf. O nasıl  isterse oraya evrilir.