Amaç evlilik değil, reyting

ARZU AKYOL

arzu.akyol@aksam.com.tr

Her kanalın bir evlilik programı var ve reytingleri hep tavan… Astronomik rakamlar kazandıran bu programlarda bolca gözyaşı, entrika, kavga var ama gerçeklik duygusu giderek azalıyor. Peki, buna rağmen evlilik programlarını vazgeçilmez kılan ne? Toplumsal kodlarımızı nasıl etkiliyor? Uzman Klinik Psikolog Cemre Ece Gökpınar Çağlı anlattı.

Esra Erol, Zuhal Topal’la, Evleneceksen Gel (Seda Sayan-Uğru Aslan), Kısmetse Olur (Seda Akgül), Gözüm Sende (Aylin Kabasakal), Dest-i İzdivaç (Hülya Bozkaya)… Her kanalda bir evlilik programı ve bu programların reytingleri hep tavan… Üstelik sunucuları astronomik rakamlar kazanıyorlar. Bu rakamlar, evlilik programlarının kanal sahipleri için önemini göstermek bakımından önemli. Toplumumuz evlilik programı sunucularına ayda 1 milyon kazanacakları bir kaynak sağlıyor. Bu çok çarpıcı… Ortada böyle büyük bir pasta olunca rekabet de kıyasıya yaşanıyor tabii. Bu rekabet nedeniyle yapımcılar yeni arayışlara girdi ve ekranların kıdemli gelini ve damadı Tülin’le Caner sahalara geri döndü. Bu da yetmedi bir zamanların ‘pop star’ adayı Bayhan arz-ı endam etti.

GELİNLER VE DAMATLAR PROFESYONEL

Artık gelinler ve damatlar en az yapımcılar ve sunucular kadar profesyonel. Bu programlarda maaşla çalıştıklarına dair söylentiler de akla hiç uzak değil doğrusu. Bolca gözyaşı, entrika, kavga, tartışma var ama gerçeklik duygusu giderek azalıyor. Buna rağmen ‘Cehalet yayıyor, sığ ve genel ahlaka aykırı’ diye eleştirdiğimiz, RTÜK’e şikâyet yağdırdığımız bu programlara göz ucuyla da olsa bakmayanımız yok. Nitekim reytingler ortada. Peki, insanımızın evlilik programına bu merakı nereden kaynaklanıyor? Evlilik programlarının bu kadar talep görmesi insanımız hakkında ne söylüyor? Bu programlar gerçekten genel ahlaka aykırı mı? Toplumsal bir yozlaşmaya neden olur mu? Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Cemre Ece Gökpınar Çağlı’ya sorduk.

ÜNLÜ OLMAK İÇİN KATILAN DA VAR

Aile kurmak, bu birliği sürdürebilmek, hayatı paylaşacak en doğru insanı bulabilmek günümüzde çoğu kişinin sorun olarak dile getirdiği alanlar. En sık karşılaştığımız sorunlar arasındaysa güven problemleri geliyor. Evlilik programlarına başvuruda bulunan bireylerde, genel olarak ekrandan bulabilecekleri eş adayının güvenilir olduğu düşüncesi mevcut. Ancak bu durum her zaman geçerli olmuyor. Özellikle ekranda kendisini olduğundan çok daha farklı gösteren, birçok bilgiyi saklayan kişilere rastlayabiliyoruz. Aynı şekilde her başvuruda bulunan kişinin asıl amacının evlilik yapmak değil. Ünlü olmak, tanınmak, televizyona çıkmak gibi amaçlarla programlara katılanlar olduğunu da unutmamak gerekir.

MERAK DUYGUSU İZLETTİRİYOR

Evlilik programlarına talebin en önemli nedeni merak duygumuz. Eskiden ünlülerin özel hayatlarına yönelik ilgi, artık her kesimden insanın hayatına döndürülmüş durumda. Bu duyguya eşlik eden bir diğer nokta da programlar esnasında katılımcılar arasında yaşanan kavga ve tartışmalar. Bu da toplum olarak ilgimizi çeken bir başka durum… Özellikle kavga ve tartışma gibi temaların izleyici tarafından daha fazla ilgi görmesinin sebebiyse toplumun bastırmış olduğu agresif duygu ve dürtülerin ekran karşısında tatmin edilmesi olarak görüyorum.

GENÇLERİ OLUMSUZ ETKİLİYOR

Evlilik programlarının amacı, mutlu evlilikler kurmaktan çok reyting. Bu tip programlarda mahremiyet ve etik değerlerimize ters düşen birçok olay yaşandığını görüyoruz. İzleyicilerin programa çıkan kişilerle özdeşim kurduğunu göz önüne alarak özellikle ailelerin, çocuklarına bu tarzda programları izletmemelerini öneririm. Bu programlarda yaşanan olumsuz örnek ve olayların, gençlerimizin evliliğe bakışını zedeleyebileceğini düşünüyorum. İnsanların evliliğe olan inancını sarsabilecek nitelikte olaylar yaşanıyor bu programlarda. Bu da özellikle gençlerin evlilik ve aile kurma algısında olumsuzluklar yaratıyor.

PSİKOLOGLARIN ÇALIŞMA ALANI

Evlilik programlarının birçoğunda yaşanan olayların psikolog ve sosyologların çalışma alanlarına girdiğini yadsıyamayız. Kişilik özellikleri, kişilik patolojileri ve ruhsal rahatsızlıklar toplumun her kesiminden bireylerde görülebileceği gibi ekran önündeki insanlarda da bu tarz patolojilere rastlamak mümkün.  Bu gibi durumlarda gerekli değerlendirmenin uzmanlar tarafından yapılması gerektiği kanısındayım ancak bunun ekran önünde, kişinin mahremiyetini zedeleyecek şekilde yapılmasını doğru bulmuyorum.

PEKİ, NE YAPMALI?

Ekranlardaki kişilerin öncelikle geniş kitlelere hitap ettiklerini unutmamaları gerekiyor. Birçok kişi ekranda izlediği kişiyi idealize eder ve örnek alır. Bu durumda o kişilerin davranışlarını, istek ve beklentilerini kendilerine örnek alma davranışı gözlemlenebilir. Mesela maddi gelir ve maddi birikim gibi mahrem konuların ekran önünde konuşulmasının, kişilerin yetersizlik duygularını arttırabileceği, kişinin aşağılanma-değersizleştirilme gibi duygularını tetikleyebileceği unutulmamalıdır. Özellikle programlara katılan kişilerin birbirlerine yönelik tutumlarının saygı çerçevesini aşmamasına, kişilerin mahremiyet içeren alanlarına yönelik  detayların toplum önünde konuşulmamasına ve etik değerlere bağlı kalınmasına özen gösterilmesi gerekir. Ülke olarak  evlilik birliğine verdiğimiz değerin özellikle gençlerin gözünde değersizleştirilmemesi gerektiği kanısındayım.