90’lı yıllardaki o çocuklar gibiyiz

ALİ MERT ALAN
alimertalan@gmail.com

Albümü kayıtları bitmiş fakat sonra “sil baştan” deyip yeniden kaydetmişsiniz. İçinize sinmeyen neydi? 

Tolga Çebi: Düzenlemeler, kayıtlar,çalımlar… Hepsine tekrar tekrar baktık... Bunun iki sebebi var. Birincisi ş hayatımız uzun süre biraraya gelmemize i izin vermedi. İkincisi de kısa sürede toplanıp ortaya çıkardığımız ürünler, bizi uzun vadede tatmin edebilecek kaliteye sahip değildi. Ne zaman ki “Hadi, yeter artık… Her şeye rağmen bu albüme zaman ayırıp 

istediğimiz gibi yapacağız” dedik ve çok disiplinli bir çalışma-kayıt dönemi başlattık.

İhtiyaç Molası, 20 yılı geride bıraktı. Kapılar ise 20 yıl içinde yaptığınız üçüncü albüm. Nedir bu aralığın sebebi?

Sinan Gürsoy: Bu ülkede müzik yaparak para kazanmayı dışarıdan bakanlar kolay zannediyor olabilirler. Ancak bu gerçekten çok zor bir yaşama biçimi. Biz de bunu seçmeyerek farklı işlerden para kazanıp istediğimiz gibi albüm yapmayı seçtik. Bu sayede kalitemizi korumayı ve hiçbir kalıba kendimizi mahkûm etmemeyi başardık. Bundan sonra bu açığı kapatmak için yeterli birikimimiz oluştu ve artık daha sık albüm yapacağız diye düşünüyoruz.

BİZİ TANIŞTIRAN ‘MÜZİK’

Kurulduğunuz günden bu zamana kadar grup hiç değişmedi. Bütünlüğü hiç bozulmadı. Bunu başarabilmek kolay olmasa gerek…

Tolga: Çocukluk arkadaşıyız. Bizi tanıştıran, kaynaştıran şey müzik... Birlikte müziğimizi yapma tarzımız sadece bu grubun, bu üyeleriyle mümkün. Birimizi çıkarıp bir başka müzisyen koysanız, grubun ismini de değiştirmek zorundasınız. Bunun müzisyenlerin becerisiyle değil, kimyasıyla ilgisi var. Çocukken, arkadaşlarını hissiyata göre seçersin. Ve karşılıklı olarak bu karakterleri olumlu ve olumsuz yanlarıyla kabul edersin. Büyüdükçe anladım ki bundan daha anlayışlı, doğal bir kabul biçimi yok muhtemelen... Biz hâlâ dördümüz bir araya geldiğimizde, 90’lı yıllardaki o çocuklar oluyoruz. Bir manada, kendi çocukluğumuzun temiz, meraklı ruhunu böyle muhafaza ediyor olabiliriz.

Hep yaptığınız müzikle sevilen bir grup oldunuz. Kemik bir dinleyici kitleniz hep vardı. Dinleyici kitlenizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Son albümünüz ‘Kapılar’la alanınızı genişlettiğiniz söylenebilir mi?

Sinan Gürsoy: Dinletebildiğimiz ölçüde beğenilerin arttığını görüyoruz. Ne kadar geniş kitlelere ulaşabilirsek o kadar sevenimiz artacakmış gibi görünüyor. Çok farklı hayat tarzlarında insanlar albümden kendilerine yakın şarkılar bulabiliyor, bu da bizi mutlu ediyor. 

Murat Güllü: Dinlerken kolay kolay sıkmayacak bir albüm. Merak uyandırıyor. Müzik yapısıyla gençleri, sözleriyle muhalif daha yetişkin bir kitleye hitap ediyormuş gibi bir izlenimim var. Şu hoşumuza gitmiyor ama belirtmek gerekiyor; bizi 10 yaşında dinlemeye başlayan bugün 30 yaşında. Doğal bir geniş kitle mevcut...

Şarkınızda “Hasret, şiddet, kapasite; işte bu… Çocuk, tiner, kapasite; işte bu... Yok mu hiç alternatif?” diyorsunuz. Sizin şarkıda bahsettiğiniz olumsuzluklara karşı alternatif önerileriniz neler?

Tolga: Zor soru. Benim naçizane bir önerim var. O da ilkelerin, siyaset malzemesi yapılamadığı bir sistem önermek. Adaleti eğip bükemeyecek, varlığının en yegâne elementi olacak bir söylem. Neticede adalet eşittir vicdan. Hiçbir refah veya kazanç türü ya da bir kavram adaletten daha değerli değil kanımca.

DRAM VE ÇARESİZLİK

‘Kapılar’ isimli şarkınıza klip geliyor. Mülteci sorununa dokunduğunuz bu klibi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sinan: Kliple ilgili fikirler havada uçuşurken, şarkıyı dinlettiğimiz bir arkadaş şarkının sözlerinin mülteci sorununa, bugünlerde yaşanan dramlara ne kadar oturduğunu söyledi. Önce biraz çekindik bu konu yanlış anlaşılır mı diye. Sonra bunu nasıl ajite etmeden anlatabiliriz diye tartışmaya başladık.

Tolga: Kliple ilgili en büyük endişemiz, konunun çok güncel ve cehennem sıcaklığında yaşanması sebebiyle, bir ajitasyon yaratmamak veya reklam kokan hareketlerle şarkının veya konunun önüne geçmemekti ki bunu da başardık sanırım.
Murat: Her gün tokat gibi yaşanan insanlık dramı ve çaresizlik… Biz en azından yaptığımız müzikle bu konuyu işledik.