emin.demırezen@aksam.com.tr
Türkiye’nin en köklü sanat kurumlarından İş Sanat, kapılarını 3 Kasım’da açıyor. Bu vesileyle İş Sanat Sanat Yönetmeni Filiz Ova ile bir araya geldik. 7 ay sürecek sanat maratonunu konuştuk.
İş Sanat 7 aylık bir maratona giriyor. Hazırlıklar nasıl geçti, sizden biraz bunu dinleyebilir miyiz?
Bu yıl İş Sanat’ın 18. yılı. Dolu dolu bir programla sanatseverlerin karşısına çıkacağız. Sanatçıların turne programlarına girebilmek için onlarla çok önceden bağlantıya geçiyoruz. Dolayısıyla her aşaması titizlik ve özen gerektiriyor. 3 Kasım’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konseriyle başlıyoruz. Eivind Gullberg Jensen konserin şefliğini üstlenecek... Soprano olarak Mari Eriksmoen yer alıyor, bir de bizi çok gururlandıran iki solistimiz var: Yiğit Karataş ve Umut Sağlam. Biz 2011 yılından bu yana Parlayan Yıldızlar serisini düzenliyoruz. Bu kapsamda geçtiğimiz sene Meriç Soylu ödülünü kucaklayanlar arasından çellist Umut Sağlam ve kemancı Yiğit Karataş solistlerimiz olacak. Yaklaşık 3 yıldır biz bu seride ödül alan sanatçılarımızla açılış yapıyoruz. Çok da gururlanıyoruz. Açılış gecesi bu yönüyle de bizim için ayrı bir anlam taşıyor. Sonrasında Carlos Acosta’yı ağırlayacağız. Bizim çok heyecanla beklediğimiz bir isim ve topluluk. Şu sıra günlerimiz özellikle açılış konseri ve Acosta Danza’nın hazırlıklarıyla geçiyor. Acosta Danza, Londra’daki ünlü Saddler’s Wells tiyatrosundaki prömiyerlerinin ardından 6 ve7 Kasım’da İş Sanat’ta olacak. Ve gösterinin bir bölümünde Carlos Acosta da dans edecek. Bizim sabırsızlıkla beklediğimiz etkinliklerden… Böyle müthiş isimlerle 7 ay boyunca sanata doyacağız diye düşünüyorum.
Nasıl bir yelpaze olacak?
İş Sanat, klasik müzik, caz, dünya müziği, modern dans, yerli projeler, şiir dinletileri ve çocuk etkinliklerinden oluşan çok yönlü bir programa sahip. Biz her ay bütün bu türlerden bir örnek sahnemizde sunmak istiyoruz. 18 yıldır da bunu istikrarlı bir şekilde yapmaya çalışıyoruz. Yaptığımız bütün bu işlerin elbette bir misyonu var. İş Sanat’ın kalitesine uygun, yaratıcı ve yenilikçi yönünü yansıtan programlar hazırlıyoruz.
‘ÖZEL PROJELER HAZIRLIYORUZ’
Yani ne demek bu?
Şöyle açıklayayım. İlk etapta biz, projelerin içeriğine çok önem veriyoruz. Hem ulusal hem de uluslararası anlamda en iyi isimleri ve içerikleri izleyicilere sunmak istiyoruz. Bunun için özellikle yabancı konserlerde, az önce de bahsettiğim, çok uzun soluklu bir planlama sürecimiz oluyor... Biz İş Sanat’ta hem usta sanatçıları ağırlamak hem de yıldızı yeni parlayan ve sanat dünyasının dikkatini çeken genç sanatçıları sanatseverlerle buluşturalım istiyoruz. Ve bunlar arasında da bir denge olmasını arzu ediyoruz. Öte yandan ülkemizden sanatçılarla ve topluluklarla yabancı sanatçıları bir araya getiren özel projeler hazırlıyoruz. Geleceğin sanatseverleri olarak gördüğümüz çocuklara da sahne sanatlarını ve müziği sevdirmek adına çocuk etkinliklerimiz var. Programımızı işte bahsettiğim bu amaçlar çerçevesinde hazırladık. İş Sanat’ın yıllar içinde oluşturduğu çok bilgili ve ilgili bir izleyici kitlesi var ama biz yeni ve genç kitleyi de buna dahil etmek istiyoruz. Hem mevcut kitlemizin memnuniyetini sürdürmek hem de yeni bir kitleye kapı açmak istiyoruz. Programı oluştururken bunu da göz önünde tutuyoruz.
‘ALGIMIZ DEĞİŞMEYE BAŞLADI’
Bu çalışmalarla birlikte İş Sanat’ın algısı biraz değişecek mi?
Birkaç yıldır değişmeye başladı zaten aslına bakarsanız. İş Sanat 7’den 70’e herkese hitap eden bir programa sahip. Zaman içerisinde bu değişimi geçmiş yıllara nazaran daha bariz bir şekilde gözlemlediğimizi söyleyebilirim. Geniş bir kesime hitap etmek istiyoruz. Herkesin kendi zevkine göre bir şeyler bulabileceğini düşünüyorum.
Usta isimlerle birlikte genç isimlerin de programınıza dahil olduğunu söylediniz. Geçen yıllarda ülkemizde birçok sorunla karşılaştık ve bu da kültür sanata oldukça zarar verdi, sanatçılar ülkemize gelmek istemediler. Bu yıl değişti mi bu durum?
Hiçbir sanatçımızın bu sıkıntılı durumlardan kaynaklı özel bir isteği olmadı. Bizim için önemli olan konserlerimizi, etkinliklerimizi sürdürmek. Biz her şeye rağmen sanatın, etkinliklerin devam etmesi taraftarıyız. Geçtiğimiz yıllarda bazı iptallerimiz oldu ama sanatçıların büyük bir çoğunluğu da bizimle aynı fikirde… Bence onlar da bu hissiyat ve ruhla Türkiye’ye geliyorlar.
Bir kadın olarak bu görevdesiniz. Kadın gözünden bir farklılık yarattınız mı?
Kadın olarak bir farklılık yaratıyor muyum, bilmiyorum. (Gülüyor) Kültür-sanat dünyasına baktığınız zaman bu işleri başarıyla yürüten çok sayıda kadın var. Ama hiç böyle bir ayrım yapmadım. Kişisel olarak yaratıcı işler bulmaya çalışıyorum. Sanatçılarla iletişime açık olalım istiyorum. Bütün bu işlerde benimle birlikte işleri yürüten ekip arkadaşlarım ve iş ortaklarımız var. Diğer kurumlardaki arkadaşlarımla da konuşuyoruz, görüşüyoruz. Bu iletişim ve paylaşımla olan bir şey.
‘ÜRETKEN BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ’
Gençlerin sanata artan bir ilgisi var. Bununla birlikte Türkiye’de sanat nasıl bir hal alıyor?
Türkiye’de özellikle yerli işlerde çok üretken bir süreçten geçtiğimizi düşünüyorum. Gençlerin sanat üretmesi muhteşem bir şey. 20 yaşındaki bir gencin bambaşka bir bakış açısı vardır ve ben bunu her zaman sanat için bir nimet olarak görüyorum. Bu yüzden de gençlerle iletişimimi açık tutmak istiyorum. Bizden daha genç insanların bu işlere çok büyük katkılarının olduğunu gördüm. Aynı zamanda onların dijitali kullanımını da çok önemsiyorum. Bu işleri yapıyorsak sürekli kendimizi güncel tutmamız ve dijitalde neler oluyor bunları da takip etmemiz gerekiyor.
Peki, sanatta dijitalin önemi nedir?
Burası Levent’te 800 kişilik bir konser salonu. Burası yüzde yüz dolsa da sadece o 800 kişiyle sınırlı kalıyorsunuz. Dolayısıyla dijital mecralar, daha çok paylaşımda bulunmak, daha çok insana ulaşmanın bir yolu. Yani yeni bir kitlenin de yolu bu salona düşsün diye sosyal medya kullanıcılarına erişmenin faydalı olduğuna inanıyorum.