EMİNE BIYIK
Mustafa Kemal Atatürk’le 9 Ekim 1937 yılında Aydın’ın Ortaklar beldesinde bir arada bulundum. O gün Atatürk, Nazilli’de basma fabrikasını açmış, oradan da Ege Manevraları’nı izlemek üzere Aydın’ın Ortaklar Söke ve Çamlık beldelerine geliyor. İlk durağı da Ortaklar. E tabii bir karşılama heyeti gerekiyor. Hemen okuma-yazma bilen üç-dört kişi buluyorlar. Bunlardan biri de İncir Kooperatifi’nde kâtiplik yapan babam. Ben de okulda olsun evde olsun hep duyuyorum “Atatürk”ün adını. Babamın da onu karşılamaya gideceğini öğrenince ceketine yapıştım “Ben de geleceğim” diye, önce kabul etmedi. Ama annem araya girince ikna oldu ve beraber istasyona gittik. Akşam oldu, hava karadı. Nihayet Atatürk’ü taşıyan tren istasyona yanaştı. Hem bizim köyden hem de civar köylerden pek çok kişi onu karşılamaya gelmişti. Hepsiyle sohbet etti. Ben de babamın elinden kaçtım; Atatürk’ün yanına gittim. Bir yandan sohbete devam ediyor bir yandan da saçlarımla oynuyordu. Sohbeti bitince de elimden tuttu, trene bindirdi. Trenin içinde bir masa vardı, karşı karşıya oturduk. Masaya mavi çini bir kasenin içinde beyaz leblebi getirdiler. Atatürk trenin camından sohbet etmeye devam ederken ben de bir kase leblebiyi yemişim. İşaret etti, yenisini getirdiler. Onu da ceplerime doldurdum. Sonra düşündüm “Neden böyle yaptım?” diye. Beş kardeştik, o yıllarda bizim için leblebi bile lükstü. Kardeşlerimle paylaşmıştım.
BEŞ BİN FOTOĞRAF
17 yaşımdayken bir Atatürk fotoğrafı gördüm. Çok hoşuma gitti, aldım. Şimdi 86 yaşındayım. 68 yıl boyunca fotoğraf toplamışım. Elimde beş bine yakın fotoğraf var. Atatürk hakkında yazdığım kitaplar ve binlerce fotoğraftan oluşan Atatürk fotoğrafları koleksiyonumla bugüne kadar binlerce sergi açtım. Önümüzdeki sene 24 Nisan’da, Anzak derneğinin daveti üzerine Avustralya’ya gideceğim.
FOTOĞRAF ÇEKENİ SOPAYLA KOVALARMIŞ
Mustafa Kemal Atatürk’ün gece çekilmiş hiçbir fotoğrafı yoktur. Nedeni de Trablusgarp’ta sol gözüne bir şarapnel parçası gelmiş. Orada Kızılay çadırında tedavi olur ama tam anlamıyla iyileşmez. Mavi gözlü olduğu için de ışıktan çok etkilenir. Tabii o zamanlar şimdiki gibi flaş yok. Gece fotoğraf çekebilmek için magnezyum çubukları yakılırmış. O çubuklar da harladığı zaman gözleri rahatsız olduğu için çekmeye kalkanı sopayla kovalarmış Atatürk.