3 kadının âşık olduğu adamın yanında benim yerim olmaz

AYSUN YILDIZ GÜNGÖR
aysun.yildiz@aksam.com.tr

Kehribar adlı dizide uçuk kaçık, asi Adile’yi oynuyor. Yeri geliyor erkeklere racon kesiyor Özge Özder bu rolüyle. Oynadığı karakterlerin aksine Özder kendini, naif ve romantik buluyor. “3 kadının âşık olduğu adamın yanında yerim olmaz” diyen Özder’den aşkın tarifini de aldık.

Yeni diziniz Kehribar hayırlı olsun. Dizide çılgın bir karaktere hayat veriyorsunuz. Seviyor musunuz Adile karakterini, sizin gözünüzde nasıl biri?

Bugüne kadar oynadığım roller arasında Adile Genştald en radikal olanı. Bağımlılıkları var; öfkeli, sokak jargonunu iyi bilen, keskin, tehlikeli olma potansiyeli yüksek ve net bir kadın. 

Aykırı kadınlar genelde tercih edilmez ama dizi karakteri olunca herkes çok seviyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Daha önce de sorulmuştu bu soru bana, "Komşunuz olsa sevilmez bizim ülkede ama iş o kişiyi izlemeye, gözlemeye gelince yani dizi karakteri olunca herkes bayılır onu seyretmeye" demiştim. Hepimizin içinde aykırı ya da sıra dışı bir ben var aslında. Sadece toplum öğretileri gereği kendimizi bastırıp normal (ne demekse) olmaya, genel geçer kurallara, gelenek ve göreneklere uygun davranmaya çalışıyoruz. O yüzden tüm öğretilere rağmen aykırı duruşu olan 

insanlara aslında biraz özeniyor ve seyretmeyi seviyoruz.

Neden bu tarz tiplere ön yargılı davranıyoruz?

E bize benzemiyor çünkü. Toplumsal olarak en büyük günahımız bu bence. Kendimize benzemeyeni linç etmek… Dışlamak, anlamak yerine yargılamak, sevgisizlikle cezalandırmak. Empati denilen şeyin eksikliğidir, bugün bizi bu kadar kopuk ve sevgisiz bir toplum haline getiren.

YARIŞMAK TARZIM DEĞİL

Dizi de 3 kişi aynı adama âşıksınız. Bu durumda kalsanız ne yapardınız? 

Benim net olarak böyle bir hikâyede yerim olmaz. Yarışmak tarzım değildir. Ya ben ortadan yok olurum, ya da o adam benim yanımda var olur. Başka seçenek bırakmam. 

Peki, üç erkek size âşık olsa...

Çok fazla erkek arkadaşı olan biri olarak muhtemelen uzun süre fark etmez, insanları delirtir, ancak yüzüme söylendiğinde anlardım. Seveceğim türde insanlarsa hepsiyle çok sağlam arkadaş olur, içlerinden benim de ilgilendiğim biri varsa akışına bırakırdım...Oyunculuk zor bir meslek ayakta kalmak da oldukça zor olmalı. 

Böyle zorlu bir mesleği başarıyla icra eden biri olarak siz nasıl bir karaktere sahipsiniz? 

Her şeyden önce ben bir tiyatro oyuncusuyum. Bu işi tesadüfen yapmadığım içinde uzun mesafe koşucusu gibiyim. Yapmayı daha iyi bildiğim başka bir şey yok. Oyunculuk okudum, bu benim kimliğim, mesleğim… Kendimi bildim bileli sahnedeyim ve mesleğin gerektirdiği şekilde yaşıyorum. Kendime has bir yaşam disiplinim, bir yaşam standartım var. Ruhen ve bedenen sağlıklı olmayı, yaşama kökünden ve tutkuyla sarılmayı, görünmeyen ya da önemsenmeyen ince detayları fark etmeyi önemsiyor ve seviyorum. Tutarlı, sakin ve yaşamdan ne istediğini bilen biriyim. Biraz suya yazı yazmak gibi olsa da dünyaya güzel izler bırakmaya çabalıyorum. Bana Göz Kulak Ol Duyarlı Yaşam Derneği bunlardan bir tanesi...

ROMANTİK VE STERİL BİRİYİM

Şimdiye kadar oynadığınız diziler arasında kendinizle özdeştirdiğiniz karakterler var mı?

Pek yok aslında... Hepsinde benden bir şeyler var ama hepsinin toplamı yine ben değil. Ben oynadığım karakterlere nazaran daha naif, romantik ve steril bir tipim.Sizi gerek oynadığınız karakterler, gerek ses tonunuzla birçok 

izleyici seksi buluyor.

Siz nasıl hissediyorsunuz?

Teşekkür ederim. Bu yıllardır süren ısrarlı ve istikrarlı yorumlar beni de ikna etti ve kendine has bir auram olduğuna kanaat getirdim sonunda. Ancak ben günlük hayatta pek dişi imajıyla gezinen bir kadın değilim. Makosen yada spor ayakkabı, beyaz tişört, siyah ceket, yırtık kot giyen, az makyaj yapan, oldukça maskülen bir tipim. 

Yazılar da yazıyorsunuz. Ne zaman keşfettiniz bu yönünüzü?

Kendimi bildim bileli yazıyorum. Okulda aldığım dereceler var, sürekli yazmam için aldığım bazı teklifler de oldu ama bu yoğunlukta mümkün değildi… Şimdi Yavaş yavaş bazı projelerle gün yüzüne çıkmaya başlayacaklar artık. Zamanı geldi diye düşünüyorum. 

Yazdıklarınızla neyi anlatmak istiyorsunuz?

Ben iç dünyama yönelik çok soyut yazılar da yazdım, gündeme dair de yazdım. Düz yazı yazmak, düzenli olarak kendimi sağaltmak adına yaptığım, bana iyi gelen bir şey. Konuyla ilgili belli bir saplantım yok. Sanırım en çok 

şiir ve oyun yazmaktan hoşlanıyorum. 

HİSSETTİĞİNİ YAŞAMAK GÜZEL

Hayatınızın hangi dönemindesiniz? 

En güzel ve verimli olduğum döneminde. Kimliğimle, kim olduğumla kucaklaşıp keyifle yaşadığım döneminde.

Aşkı nasıl tarif edersiniz? Aşkı yaşamak ne zaman güzel?

Ertelemeden, hesap etmeden, hissettiğin anda yaşamak güzel. Karşındakine şekil vermeden, üzerinde baskı hissetmeden, gözün kapalı güvenerek yaşamak güzel… Aşk büyük bir yol arkadaşlığı ve her şeyinle ona konsantre olduğun büyük bir hissediş. Sormazsın, konuşmazsın zaman zaman ama bilirsin. Onun nerede ne zaman neye ihtiyacı var bilirsin…

Kendinizi en güzel hissettiniz yaş?  

Kesinlikle 30 ve sonrası... 

Olmazsa olmazınız?

Tutarlılık. Empati kurup anlamak en iyi olduğum konuyken, tutarsızlık beni çileden çıkarabilir. Ama ne yazık ki gelişmekle değişmeyi bizde birbirine karıştırıyorlar.

Bunalıma girdiğiniz dönemlerde nasıl düze çıkarsınız?

Daha da dibe vurup hızla zemine çarparak. Oradan size yaralı bereli ancak çok sahici bir ben çıkar. Araf'ta kalmak yerine, kendini yıkmayı göze almak gerek bazen. Yeter ki o gerçek benin elinden tutun, yüzleşin ve kucaklaşın.

Ne olursa dibe vurursunuz? 

Kendimden, dünyadan ve insanlıktan umudumu tamamen kestiğimde... Ya da sevdiğim, değer verdiğim her şeyi, herkesi yitirip yaşamı anlamsız bulduğumda... Köksüz olmak çok tehlikeli ve yalnızlığın en büyüğü bence... İnandığın, bir sarmaşık misali sarılıp kök saldığın şeyler olmalı hayata tutunmak için…

ÜÇ KIZ KARDEŞ

Üç kız kardeş adlı tiyatronuzu anlatır mısınız? 

Hayal Perdesi ile IKSV’nin ortak yapımı olan, Aleksander Popovski’nin uyarlayıp Yönettiği "Üç kız kardeş" adlı oyuna 

bu yıl ki tiyatro festivali kapsamında oynamaya başladık. Oyun sezonda da izleyiciyle buluşmaya devam edecek, ancak bu sezon izlemek isteyenleri 22 Mayıs'ta CKM'ye bekliyoruz.

İYİLİK BULAŞICIDIR
 

Sizi hayatta en çok ne mutlu edebilir?

Hiç bir canlının artık acı çekmeyecek olması ve benimle aynı dünyayı hayal eden, bunun için mücadele eden bir yol arkadaşı.

Ne üzebilir?

Masum canlıların acı çekmesi ve duyarsızlık...

Son olarak okuyucularımıza ne söylemek istersiniz?

Kapladıkları alanı, varlıklarını küçümsemesinler. İyilik bulaşıcıdır. Herkes olabildiğinin en iyisi olsa dünya çok daha katlanılır ve güzel bir yer olur. Ben tüm yaşananlara rağmen bunu hiç unutmamaya gayret ediyorum. Daha iyi insanlar 
olmaya, inatla sevmeye, anlamaya her zamankinden çok daha 
fazla ihtiyacımız var.