ŞENAY BÜYÜKKÖŞDERE
Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Eroldu, pandemiyle birlikte dünya çapında hasar gören tedarik zincirinin, otomotiv sektöründe köklü dönüşümlere yol açabileceğini söyledi. Eroldu, "Bizim gördüğümüz iki yeni hareket var. Birincisi, özellikle Rusya'daki yönetim merkezlerinin Türkiye'ye doğru hareket ettiğini görüyoruz. Hizmette, üretimde, bölgesel yönetimlerin İstanbul'a kaydığını görüyoruz. İkincisi de Avrupa'nın yan sanayi parkında hareket gözlemliyoruz. Almanya, İtalya, Fransa, İspanya, İngiltere gibi maliyetli ülkelerden daha düşük maliyetli ülkelere doğru bir kayma söz konusu. Türkiye doğru planlama yaptığı takdirde bölgenin yıldızı olmaya aday" diye konuştu.
Türkiye otomotiv sanayii ne kadarlık bir istihdam yaratıyor?
52 binin üzerindeyiz ama otomotiv sanayiinin yarattığı yan sanayisi, servisleri de dahil edersek, çarpan etkisiyle 1 milyon kişi diyebiliriz.
Türkiye'de yılda kaç araç üretiliyor. Pandemi bunu etkiledi mi?
Bizim rekor yılımız 2017'de 1.7 milyon adetlik üretim yapıldı. 2021'i ise kabaca 1.3 milyonla kapattık. 400 bin adetlik bir kayıp söz konusu. Pandemi, çok hızlı başladığımız bir senede, bir anda karşımıza çıktı. Ve bir şekilde bu sistemin yürümesi gerekiyordu. Bence otomotiv sanayii bu dönemde ciddi bir dayanıklılık testinden geçti. Sonrasında çarkların yeniden dönmesinden dolayı endişemiz vardı ama bir sıkıntı yaşamadık.
Bitti mi peki etkileri?
Şanghay otomotiv yan sanayiinin ciddi kümelenmesinin olduğu bir şehir. Oradaki önlemler hâlâ sektörü etkiliyor. Dolayısıyla biz pandemiyi tam olarak geçmiş kabul etmiyoruz.
Bu süreçte ne kadarlık bir üretim kaybı söz konusu sektörde?
Bu dönemde 3-4 ay komple kapalı olduğumuz bir zaman dilimi oldu. Yani otomotiv sanayiinin yıllık üretim kapasitesini dikkate aldığımız zaman, bu sürecin 3'te 1'i kapatmalarla gitti. Pandemi süresince de yüzde 30'un üzerinde daralma oldu. Dünya çapında otomotiv üretiminin 10 yıl içinde 120 milyon adetlere çıkılacağı öngörülüyordu. Bu sene için ise çip krizi el verirse, 84 milyon adetler konşuluyor. Ve sektörün tekrar 100 milyonları görmesi zor görünüyor.
Tüketici davranışlarında ne gibi değişiklikler var?
Tüketici artık eski tüketici değil. Bu dönemde araç kullanmayı çok düşünmeyenler bile araç kullanmaya yöneldi. Çünkü bunu güvenlik unsuru olarak gördüler. Ve paylaşım ekonomisi yavaşladı ama bir yandan da genç kuşaklar araç sahipliği konusunda eski kuşaklar kadar istekli değil. Bu, önümüzdeki dönemde otomobil endüstrisi için bir tehdit olarak karşımızsa çıkabilir. Öte yandan bir başka tehdit de yüksek enflasyon. Avrupa ülkelerinde araç sahipliği oranı Türkiye'nin 2 katı seviyesinde. Kurlarla birlikte fiyatlar artıyor, vergi de yüksek.
Bu Türkiye'ye yeni yatırımların gelmesi önünde bir engel mi?
Türkiye'ye yatırım yapmaya gelenler önce 'iç piyasayla birlikte ihracat da yapabilir miyiz?' diye bakıyor. Şu nda Türkiye'de pazar 750-800 binlerde gidiyor. Bu rakamlar 1,5-2 milyona çıksaydı, zaten o yatırımlar çoktan gelecekti. Yatırımcıyı asıl çeken teşviklerden çok pazarın potansiyeli. Biz yatırım gelsin istiyoruz ama bir taraftan da ülkenin milli gelirinin artması, doymamış pazarın harekete geçmesi lazım.
Pandemiyle beraber tedarik zincirindeki bozulmaların, bazı sektörlerde Asya'dan yatırımları bu tarafta kaydırdığını da görüyoruz. Bu otomotiv cephesinde de yankı bulur mu?
Muhakkak böyle bir etki söz konusu. Bizim gördüğümüz iki yeni hareket var. Birincisi özellikle Rusya'daki yönetim merkezlerinin Türkiye'ye doğru hareket ettiğini görüyoruz. Yani hizmette, üretimde, bölgesel yönetimlerin İstanbul'a kaydığını görüyoruz. Bir diğer taraftan da yan sanayi parkında hareket gözlemliyoruz. Almanya, Fransa, İngiltere gibi maliyetli ülkelerden daha düşük maliyetli ülkelere doğru kayma var. Bu ülkelerdeki üreticiler, tedarikçilerini daha düşük maliyetli pazarlara doğru kaydırıyorlar.
Sektörde kapasite kullanımı nasıl?
Yüzde 64'lerde. Pandemide paylaşım ürünlerinde düşme olduğu için otobüste bu oran çok düştü ama turizm hareketiyle tekrar yükselecektir. Ayrıca bu oranın artması için ihracatta da daha gidecek yolumuz var.
TÜRKİYE'DEKİ FABRİKALAR ÇOK DAHA YENİ
Otomotiv sanayimizin hızla yeşil mutabakata uyum sağlaması lazım. Bizim ülke olarak yeşil mutabakatı avantaja çevirmemiz lazım. Ve zaten şu anda bütün büyük firmalar gardını almış durumda. Türkiye'nin ihracatının yüzde 20'sini yapan bir sektörden söz ediyoruz. Avrupa Birliği'nin attığı adımlar ortada. Bizim atmamız gereken adımlar da ortada. Ve aslında Türkiye bu açıdan avantajlı durumda. Çünkü Türkiye'deki sanayi kuruluşlarının çoğu yeni kuruluşlar. Avrupa'da bizim sektörümüzde baktığımız zaman 100 yıllık otomobil fabrikaları var. Türkiye'de bu 40-50 seneyle sınırlı. Çok daha modern tesisler söz konusu. Maliyetler açısından Doğu Avrupa'da Türkiye'ye yakın ülkeler var ama beyaz ve mavi yaka kalitesinde de Avrupa'da Türkiye benzeri bir ülke yok. Yani Türkiye doğru planlama yaptığı takdirde bölgenin yıldızı olmaya aday.
FİYATLAR İSTER İSTEMEZ ARTACAK
Tüketici ne zaman sıra beklemeden otomobil alabilecek?
Ürün ne kadar niş bir ürünse o kadar temin süresi uzayabilir ama şu anda sektör genelinde 3-5 aylık beklemeler görmüyoruz.
Peki fiyatlarla ilgili ne söyleyebilirsiniz. Zam var mı?
Malesef enflasyonist bir ortama girdik ama onun dışında da 2021 ve 2022'nin önemli gündem maddelerinin biri döviz bazında hammadde ve enerji artışları oldu. Bunun üstüne bir de kurlarda artışlar söz konusu. Yani fiyatlar ister istemez artacak.
ÇİP KRİZİNDE 'EN KÖTÜ'YÜ GEÇTİK
Çip krizi hâlâ sektörün önündeki önemli bir engel olarak duruyor mu?
Tüm dünya için öyle. Ama ben artık 'en kötüyü' geçtik diye düşünüyorum. Bundan sonra 'sorunumuz yok' da diyemeyiz. Çip krizinden dolayı ihracatta adet bazında yüzde 11'lik daralmamız var ama tutar bazında geçen seneye paraleliz. Bu çip krizi iyileştikçe de otomotiv sanayiinin Avrupa'ya ihracatının daha arttığını göreceğiz. Türkiye'deki satışların yüzde 40'ı yerli üretici ve bu aslında çok değerli bir şey. Düşününce dünyada kaç ülkede böyle bir güç var. Mesela Türkiye otomotiv sanayii ticari araçların üretiminde Avrupa'da birinci duruma geldi. Bu kadar gelişmiş Avrupa ülkesi varken her türlü rekabete açık bir ortamda biz bunu başardık. Bugün Türkiye'deki bütün otobüs ihtiyacı, içeriden karşılanıyor. Traktörde bu oran yüzde 90 seviyelerinde.