‘Yeter ki çocuğum üzülmesin' düşüncesinden vazgeçin

Koronavirüsün anne babaları tedirgin etmesiyle aileleri ''Helikopter ebeveyn olma'' konusunda uyaran uzmanlar, anne babaların ''Yeter ki çocuğum üzülmesin'' düşüncesinin yanlış olduğunu belirtti. Peki, çocukla aile arasındaki bağ nasıl olmalı?

Pandemi döneminde aileler çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmeye başladı. Bu durum bazı ailelerde iletişim problemlerine neden olurken bazı anne-babalarda ise çocukların özgürlüğünü engelleyecek boyutta ‘ebeveyn-çocuk bağımlılığına’ yol açtı.

Çocuğuna karşı "Yeter ki üzülmesin" duygusuyla hareket eden ebeveynler, çocuklarının sorumluluklarını üstlenmeye hatta olumsuz birçok davranışı bile görmezden gelmeye başladı. Bir çocuğun “Annem sürekli pervane gibi etrafımda dönüyor” sözleri üzerine Psikoterapist Haim Ginott tarafından 1969'da ortaya atılan bir kavram olan 'Helikopter Ebeveynlik' çağımızda çocuk yetiştirirken yapılan en büyük yanlışlardan biri.

Ebeveynliğin altın kurallarından birinin, anne ve babasına ‘bağımlı değil karşılıklı bağlı çocuklar’ yetiştirmek olduğunu söyleyen özel bir okulda PDR’den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Barış Sezgin, “Çocukların sorunları kendi başına çözmesine izin verin. Onlara özgürlük alanı sağlayın. Hayattaki tek duygu mutluluk değil.” dedi.

ÇOCUKLA AİLE ARASINDAKİ BAĞ NASIL OLMALI?

Anne ve çocuğun karşılıklı bağının bebeklikten başlayıp ömür boyu sürdüğünü ifade eden Barış Sezgin, ebevynler ve çocuk arasındaki bağı şu şekilde anlattı:

“Dünyanın dört bir yanında bebeklerle oynanan bir oyun vardır ‘Ce Eee’. Anne bu oyunu oynarken bebeğine ‘ben gitsem de buradayım’ mesajı verir. Bebek 8 aylık olduktan sonra bu oyunu bir duvarın ya da nesnenin arkasına saklanarak oynarız. Bu oyun bebeklerin çok hoşuna gider çünkü bilir ki annesi gitse de geri gelecektir. Aslında çocuk 2 yaşına kadar anne ve babasına bağımlıdır. 2 yaşından itibaren ebeveynler çocuktan toplumsal bir beklenti içine girer. Çocuk olmaya başlamasıyla bazı işleri kendi başına yapmaya başladığını görmek ebeveyni mutlu eder. Ancak çocuğun olumsuz durumlarla nasıl başa çıktığı da önemlidir” diye konuştu. Çocukların anne ve babasına bağımlılığını oluşturan nedenleri incelemek gerektiğine dikkat çeken Barış Sezgin, isteklerini ağlayarak elde eden çocukların ergenlik döneminde kriz çıkartarak var olan bireylere dönüştüğünü ifade etti. Çocuğu ‘kriz çıkart, var ol biz de ihtiyaçlarını karşılayalım’ algısıyla yetiştirmenin yanlış olduğunu belirten Sezgin “Çocuklarına bu tutumla yaklaşan ebeveynler yetersiz dengesiz ve mutsuz bir insan yetiştirmiş olur. Çocukların hazlarını erteleyerek yaşamayı öğrenmesi lazım. Çünkü çocuklara göre bir dünya yok. Bir dünya var ve her koşulda biz ona uyum sağlıyoruz. Tıpkı son bir yıl içinde çocuk, genç ya da yaşlı herkesin maske takma zorunluluğu gibi.”

ÇOCUĞUN HER DAVRANIŞINI GÖRMEZDEN GELMEYİN

“Çocuğun sorununu kendi başına çözmesinden daha kıymetli bir şey yok” diyen Sezgin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çocuklarına bağımlı anne babalar ‘yeter ki çocuğum üzülmesin’ düşüncesiyle çocuğun olumsuz davranışlarını görmezden gelir, sorunlarını çözmesine izin vermez ve gerekli durumlarda dahi ceza vermekten kaçınır. Oysa güçlü, başarılı ve mutlu insanları diğer insanlardan ayırt eden şey, mutluyken ne yaptıkları değildir. Önemli olan olumsuz bir durumla nasıl baş ettikleridir. Bu tutumlar yetişkinlikte değil bebeklikten itibaren öğrenilir. Ebeveynlere bağımlı çocuklar, büyüdüklerinde başkalarının egoları altında yaşarlar. Çünkü korunmaya alışmışlardır. Hayat hepimizin bildiği gibi inişli çıkışlı. Çocuklarınıza özgürlük alanı sağlayın ve sorun çözme becerileriyle ilgili zaman verin. Hayattaki tek duygu mutluluk değil. Bırakın hata yapsın. Çünkü hata çok hızlı bir öğreticidir. Bunun yanı sıra evde çocukla yaşanan sorunlar ertelenmemeli. Örneğin, çocuk saatlerce tabletten video izliyorsa bu saatlere sınırlama getirilmeli. Çocuk söz dinlemiyorsa tablet izlememe cezası almalı ki bu sorun büyümesin.” 

Pandemi döneminde sıklıkla rastlanan durumlardan birinin de çocuklarıyla birlikte uyuyan ebeveynler olduğuna dikkat çeken Sezgin, aynı yatağı paylaşmanın çocuklardaki ruhsal büyümenin önüne geçtiğini dile getirdi.

BAŞARILI ÇOCUKLARIN HAYATINDA BABA HEP EĞİTİMİN İÇİNDEDİR

Öte yandan ailede ‘baba’ kavramının önemine de vurgu yapan Sezgin, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Aile içinde anne ve baba rolü farklıdır. Anneler çocuklarına kural koyma noktasında küçük yaşlardan itibaren mutlaka babadan destek almalı. Baba, anne ile çocuğun yapışan egosunun arasına girer. Çocuğu bireyleştirir ve özgürleştirir. Baba sevici, koruyucu, kollayıcıdır ama bir yandan da kural koyucudur. Evdeki rolleri birbirine karıştırmamak lazım. Babalar korku unsuru olmanın dışında annelerin üzerinden sorumluluk almaları gerekiyor. Bir baba sevgisiyle, desteğiyle, kurallarıyla varlığını göstermeli. Çocuk eğitiminde babanın rolü çok önemli. Başarılı çocukların hayatlarında, baba hep eğitimin içindedir. Evde anne ve babanın koyduğu kurallar iki taraf tarafından da kabul edilmeli. Ebeveyn ve çocuk arasındaki bağımlılığı en çok destekleyen unsurlardan biri de kuralsızlıktır. Pandemi sürecinde bu kuralsız yaşam modeli daha yayın hale geldi. İnsanların duygusal yaşam merkezi olan ev ile okul ya da iş yeri yani kamusal alan tek ortama taşındı. Bu nedenle yetişkinler ve çocuklar bu ayrımı doğru yapmalı. Mekandan bağımsız olarak; iş zamanı iş, ev zamanı ev yaşamı olmalı. Çocuk online derse pijama ile katılmamalı. Evin içinde bile olsak belirli saatler dahilinde evin bir odası çocuğun kamusal yaşamı olmalı.”