'Ya başarısız olursam?' diye korkuyorsanız... İşte anksiyete ile başa çıkma yöntemleri

Anksiyete son bir yılda çok konuşulan psikolojik rahatsızlıklar arasında yer alıyor. Anksiyete bozukluğu olan bireyler endişeyi yoğun bir şekilde yaşayan kişilerdir. Anksiyetenin belirtileri arasında gerginlik ve sinirlilik duygusu, mide bulantısı, baş dönmesi ve kalp çarpıntısı yer alıyor. Peki, anksiyete bozukluğu ile nasıl başa çıkılır?

Anksiyetenin belirtileri araştırılıyor. Özellikle pandemi sürecinin ardından birçok kişide görülen anksiyete bozukluğu duygu durumlarında ve fiziksel olarak değişikliklere sebep oldu. Anksiyetenin gerginlik ve sinirlilik hali gibi duygular ile birlikte mide bulantısı, baş dönmesi, kalp çarpıntısı gibi bedensel belirtilerle de kendini gösterebildiğini belirten uzmanlar, anksiyete ile başa çıkmayı sağlayacak tavsiyelerde bulundu. Alem Dergisine açıklamalarda bulunan Uzman Klinik Psikolog Cansu Güney, anksiyete ile başa çıkmanızı sağlayacak tavsiyelerini şu şekilde paylaştı:

HEP KÖTÜ DÜŞÜNÜYORSANIZ...

“Ya başarısız olursam? Ya işimi kaybedersem? Ya sağlığıma bir şey olursa? Ya sevgilimden ayrılırsam?” Sonu bitmeyen bu 'ya'ların yarattığı korku ve panik haline 'anksiyete' yani kaygı diyoruz. Anksiyete; gerginlik ve sinirlilik hali gibi duygular ile birlikte mide bulantısı, baş dönmesi, kalp çarpıntısı gibi bedensel belirtilerle de kendini gösterebilir. Anksiyeteyi her zaman 'kötü' olarak damgalamak ise pek doğru değil. Kimi zaman yaşadığımız kaygı, bizi alarma geçirir ve güvende kalmamıza yardımcı olur. Burada problem olan; bu kaygının, kişinin günlük hayattaki işlevselliğini ve insan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemeye başlamasıdır. İşlevselliğin etkilenmesi ile birlikte hayattan zevk alamama ve azalan dikkat gibi problemler de yaşanır.

ANKSİYETE NEDEN OLUR?

Bu sorunun aslında çok kısa bir cevabı var: 'Siz'. Evet, anksiyete dış etkenlerden kaynaklanmaz. Dış etkenlere yüklediğiniz anlamlardan kaynaklanır. Şöyle bir örnek vermek gerekirse; kalabalık bir grupla tanışması gereken iki kişiden biri, bu tanışmayı sosyalleşmek ve yeni insanlar tanımak için güzel bir fırsat olarak değerlendirirken, bir diğeri ise tanışacağı yeni grup tarafından sevilmeyeceğini, yargılanacağını düşünmektedir. Bu iki kişiden hangisi anksiyeteyi daha yoğun hisseder? Tahmin edeceğiniz gibi; sevilmeyip, dışlanacağını hisseden kişi. Çünkü o kişinin tanışacağı yeni ve kalabalık grup potansiyel 'tehlikeli ve yargılayıcı' bir insan topluluğu anlamını taşırken, diğer kişi için 'yeni ve güzel başlangıçlar' anlamını taşımaktadır.

KENDİNİZE FAZLA YÜKLENMEYİN

Anksiyeteyi artıran bir diğer faktör ise kişinin kendisine yüklediği fazla sorumluluktur. 'Kendine fazla yüklenme' diye de tabir edebileceğimiz bu durumda, kişi bilinçli ya da bilinçsiz olarak kendi üzerinde büyük baskı oluşturur. Kendimizden ve çevremizden beklentilerimizi normal ve olağan bir seviyede tutmak, bu baskıyı azaltmakta yardımcı olacaktır.

ANSKİYETE İLE NASIL BAŞA ÇIKILIR?

Anksiyeteyi oluşturan en önemli faktör kişinin olayı veya durumu yorumlama biçimi ve olayla ilgili düşüncesidir. Düşünceler, duyguları oluşturup bedensel tepkilerimizi tetikler. Bu sebeple işe, bakış açınızı değiştirerek başlayabilirsiniz. Aşırı kontrolcü ve mükemmeliyetçi olma, anksiyeteyi doğuran önemli faktörler arasındadır. Bu ikisi aslında kişilik yapılarıdır ve vazgeçmesi, kontrol altına alınması zorlayıcı olabilir. Ancak aşırı kontrolcü ve mükemmeliyetçi yapının törpülenmesi, kişinin yararına olacaktır. Birey olarak hayatımızı kontrol altında tutmak ve elimizden geleni yapabilmek zaman zaman zorlayıcı olabilmektedir. Üstüne bir de kişi; çevresini, olan biteni, hayatın olağan akışını kontrol altına almaya çabalarsa bu son derece yorucu olur. Biraz oluruna bırakmakta ve beklentileri normal sınırlarda tutmakta fayda var. Hayat mükemmel değil; her şeyi mükemmel yapmak gibi bir durum gerçek dışı ve yorucu. Hata yapabilirsiniz, bununla barışın.

BEKLENTİLERİNİZİ SINIRLAYIN

Yaşamın insana çizdiği roller oldukça fazla. İş, aile, sosyal hayat, eğitim hayatı derken hepimiz rolden role giriyoruz. Ulaşılmak istenenler, içinde yaşadığımız çağa bağlı olarak her gün değişiyor ve artıyor. Bireysel farklılıkların yarattığı kaygılar oldukça fazladır. Kişiler arası sosyal statü farkları, sosyoekonomik farklılıklar, eğitim seviyesi eşitsizlikleri gibi faktörler, kişilerin yüksek beklentiler içinde olmasını tetikler. “Onun var benim de olsun” cümlesinden yola çıkarak kişi yüksek beklentiler içine girer ise yaşanacak anksiyete kaçınılmazdır. Bu sebeple kişi, öncelikle kendinden beklentilerini tespit etmeli, bu beklentilerin kime ait olduğunu sorgulamalıdır. Beklentiler kişiye mi ait yoksa çevresine mi? Bu beklentileri sınırlandırmak, gerçekçi boyutta tutmaya çalışmak, kaygının önüne geçmekte en büyük yardımcı.

BEDEN VE ZİHİN DENGESİ

Anksiyeteyle başa çıkmak için bilişsel teknikler kadar bedenimizi doğru yönetmek de çok önemli. Nefesi doğru kullanmak ve düzenli egzersiz yapmak daima işe yarar. Nefesinizi nasıl doğru kullanacağınızı bilmiyorsanız, internette de kolaylıkla bulabileceğiniz nefes egzersizi videolarına göz atabilirsiniz. Vücudunuzu rahatlatmak için ise dışarıda 20 dakikalık kısa bir yürüyüşe çıkın; temiz hava alın, meditasyon yapın. Bedeninizi rahatlatmak, zihninizi de rahatlatacaktır. Böylece daha sağlıklı ve olumlu düşünebilmek için kendinize fırsat tanımış olacaksınız. Son olarak şunu unutmayın: Hayat, kontrolümüz dışında gelişen olaylar bütünüdür. Kendimizi ne kadar rahat bırakırsak, akan giden hayata o kadar sağlıklı entegre oluruz. Siz değerlisiniz, kendinize çok yüklenmeyin.