HABER MERKEZİ
Araştırmalar, insan ömrünü uzatmanın ve yaşam kalitesini artırmanın üç temel disiplinde saklı olduğunu ortaya koydu. Harvard, Oxford ve Stanford gibi dünyanın önde gelen bilim merkezlerinden uzmanlar, bu 3 kilit uygulamayı hayat standardı haline getirmenin önemini ifade etti.
Uzun ve sağlıklı bir yaşam sürme hedefi, modern bilimin en çok ilgi çeken konularının başında geliyor.
Biyogerontoloji alanında yapılan son araştırmalar ve dünyanın dört bir yanındaki uzmanların konsensüsü, bu hedefe ulaşmanın yalnızca genetik bir miras olmadığına, aksine disiplinli bir yaşam tarzı optimizasyonuyla mümkün olduğuna dikkat çekti.
Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) verilerine göre ortalama yaşam süresi artarken, bu sürenin sağlıkla dolu (hastalık yükü olmadan) geçirilmesi, bilim insanlarının temel gündemi oldu.
Uluslararası alanda tanınmış uzmanlar, daha uzun ve dinç bir hayat için herkesin odaklanması gereken üç temel yaşam disiplinini öne sürdü.
1. Mikro Beslenme ve Açlık Stratejileri
Sağlıklı yaşam önerilerinin merkezinde her zaman yer alan beslenme, artık "ne kadar" değil, "ne zaman" ve "ne tür" beslenildiği sorularıyla yeniden şekillendi.
ABD'deki Harvard Tıp Fakültesi'nden Biyogerontoloji Profesörü Dr. David Sinclair, hücre yenilenmesi ve yaşlanmayı yavaşlatma mekanizmaları üzerine yaptığı derinlemesine çalışmalarla tanındı. Dr. Sinclair, sağlıklı yaşam süresini uzatmak için kalori kısıtlamasının (kalorik restriksiyon) ve aralıklı açlığın (intermittent fasting) önemini sıkça vurguladı.
Sinclair, belirli zaman dilimlerinde yemek yemeyi durdurmanın, hücrelerin kendi kendini temizleme mekanizması olan otofajiyi tetiklediğini ve böylece hasarlı hücre bileşenlerinin ortadan kaldırıldığını ve onarımın hızlandığını ifade etti.
Prof. Dr. David Sinclair, "Yaşlanma, kader değil bir hastalıktır ve beslenme stratejileri en güçlü ilacımızdır. Kaloriyi hafifçe kısıtlamak ve aralıklı açlık uygulamak, genlerimizi gençliği destekleyecek şekilde yeniden programlamanın en doğal yoludur" sözlerini kullandı.
2. Yüksek Yoğunluklu Düzenli Fiziksel Aktivite
Hareketsizliğin, modern çağın en büyük kronik hastalık risk faktörü olduğu bilimsel olarak defalarca kanıtlandı. Ancak yeni çalışmalar, egzersizin sadece kalbi ve kasları güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda genetik düzeyde yaşlanmayı yavaşlatıcı etkisine odaklandı.
İngiltere'deki Oxford Üniversitesi Fizyoloji Bölümü'nden Dr. Sarah Walker, düzenli olarak uygulanan yüksek yoğunluklu interval antrenmanlarının (HIIT) hücresel düzeyde yaşlanma belirteçleri olan telomerlerin boyunu korumaya yardımcı olduğunu gözlemlediğini belirtti.
Telomerler, kromozomların uçlarında bulunan ve her hücre bölünmesinde kısalan koruyucu başlıklardır; kısalmaları yaşlanmanın temel göstergelerinden biri sayılır.
Dr. Walker, aerobik egzersizin yanı sıra haftada birkaç kez ağırlık çalışmasının da kas kütlesini (özellikle yaşla birlikte kaybedilen kritik kas kütlesi) korumak ve metabolik sağlığı optimize etmek için elzem olduğunu kaydetti.
3. Kronik Stres Yönetimi ve Kaliteli Uyku
Son yıllardaki nörobilimsel araştırmalar, zihinsel sağlığın ve uyku kalitesinin fiziksel uzun ömür üzerindeki etkisinin tahmin edilenden çok daha büyük olduğunu kanıtladı.
Uzmanlar, kortizol gibi stres hormonlarının sürekli yüksekliğinin, vücutta kronik iltihaplanmaya (inflamasyon) yol açarak hemen hemen her türlü yaşlanma hastalığının zeminini hazırladığını aktardı.
ABD'deki Stanford Üniversitesi Nöroloji ve Uyku Tıbbı Merkezi'nden Dr. Matthew Walker, uyku eksikliğinin bağışıklık sistemi fonksiyonlarını ciddi şekilde bozduğunu ve kanser dahil birçok hastalığın riskini artırdığını açıkladı.
Dr. Walker'a göre, her gece yedi ila dokuz saat kesintisiz ve kaliteli uyku, beyindeki toksinlerin temizlenmesi (glimfatik sistemin aktivasyonu) ve hafızanın sağlamlaştırılması için bir numaralı gereksinim.
Stres yönetimi için ise kanıta dayalı olarak meditasyon ve mindfulness uygulamalarının, bireyin stres tepkisini kökten değiştirdiğini ve dolayısıyla biyolojik yaşlanma hızını yavaşlattığını dile getirdi.