Sena Parlar
Türkiye'de her 10 kişiden biri antidepresan kullanıyor. Ruh sağlığını iyileştirmek ve bireye kendisini daha iyi hissettirmek adına kullanılan bu ilaçların olası yan etkileri var mı? Antidepresanlar hangi içeceklerle kullanılmamalıdır? Ruh sağlığını koruma altına almak mümkün mü? Uzm. Dr. Onur Yılmaz Sena Parlar'a ruh sağlığıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu
Antidepresanların mutluluk hapı olmadığının altını çizen Yılmaz, ilaç kullanımına mutlaka bir uzman görüşüyle başlanması gerektiğini ifade etti.
1. Kişi bir uzmana danışmadan antidepresan ilaçlarını kullanmaya kendi karar verebilir mi?
Hayır, antidepresan ilaçların hem tıbbi hem de yasal açıdan reçeteli olarak temin edilmesi gerekmektedir. Antidepresan ilaçlar her ne kadar aynı üst başlıkta toplanmış olsa da; etkileri, kullanım alanları, etki mekanizmaları, diğer ilaçlarla etkileşimleri ve yan etki profilleri açısından farklılıklar gösteren onlarca ayrı ilacı kapsamaktadır. Öte yandan aynı antidepresan ilaç, farklı kişilerde benzer etki ve yan etkileri açığa çıkarmayabilir. Ek olarak, kimi bedensel hastalıkların ruhsal şikayetlerle açığa çıkabildiği, bu nedenle detaylı bir tıbbi değerlendirme gerektirdiği ve kimi ruhsal bozulmaların ilaç dışı yöntemlerle (psikoterapi gibi) tedavi edilebildiği unutulmamalıdır. Özetle, kişiye özgü risk faktörleri, tıbbi hastalıkların ayırıcı tanısı ve hastalık döneminin özellikleri bir ruh sağlığı uzmanı tarafından detaylı bir şekilde değerlendirilerek gerekli görülürse uygun antidepresan seçildikten sonra tedaviye başlanmalıdır. Antidepresanlar "mutluluk hapı" değildir ve tıbbi gereklilik olmadıkça kullanılmamalıdır.
2. Antidepresan ilaçlarını kullanan bir kişi nelere dikkat etmelidir? Yasaklı yiyecek ve içecek listesi var mıdır?
Antidepresan tedaviler bir çok psikiyatrik bozuklukta kullanılabilmektedir. Gereksiz antidepresan kullanımı istenmemekle birlikte, gerektiği durumlarda kişinin tedavisiz kalması kişinin hayat kalitesinin düşmesine, ailevi, sosyal ve mesleki işlevselliğinin bozulmasına ve hastalık dönemlerinin gelecekte tekrarlama riskinin artmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle kişi doktorunun önerdiği doz ve sürelerde tedaviyi düzenli olarak kullanmaya gayret etmelidir. Genellikle etkilerinin bir kaç hafta içerisinde başlayacağı, ilk kullanımda açığa çıkma ihtimali olan yan etkilerin kendiliğinden gerileyebildiği unutulmamalı, tedavi süreciyle ilgili bilgiler doğrudan doktorundan alınmadır. Tedaviden fayda gördükten sonra ilaç kendiliğinden bırakılmamalı ve doktorla işbirliği halinde tedavi süreci tamamlanmalıdır.
Hemen hemen bütün antidepresanlarda ilaç kullanımı sırasında alkol kullanımından kaçınılmasını veya kısıtlanması önerilmektedir. Alkolün satral sinir sistemine olan etkileri nedeniyle antidepresanlarla birlikte kullanıldığında baş dönmesi, uyuşukluk hissi, kafa karışıklığı ve odaklanma güçlüğü gibi hafif düzeyde yan etkilerden, düşünme, yargılama ve motor koordinasyonunda bozulma ve hatta koma haline kadar ciddi sorunlara yol açabilmektedir. Monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI) dışındaki çoğu antidepresan grubunun diğer yiyecek ve içeceklerle alınması konusunda belirgin bir sorun bulunmamaktadır. Yalnızca greyfurt suyunun kimi ilaçların kan seviyelerini arttırabilmesi etkisi nedeniyle birlikte kullanımdan kaçınılması önerilmektedir. Günümüzde kullanımı diğer antidepresanlara oranla daha az olan MAOI grubu antidepresan ilaçlarda ise tiramin içeren yiyeceklerden (sosis salam gibi fermente edilmiş etler, eskitilmiş peynirler, soya sosu, maya ekstreleri gibi) kan basıncı yükselmesi riski nedeniyle kaçınılması önerilmektedir.
3. Ruhsal rahatsızlıkların tetiklendiği dönemler var mıdır?
Ruhsal bozuklukların birçoğu doğaları, gereği ataklar ve tekrarlama dönemleriyle seyreder. Kişiyle, hastalıkla ve çevresel streslerle ilgili faktörler nedeniyle tetiklenen atak dönemleri görülebilir. Özellikle geçmişte tedavi edilmeyen hastalık dönemlerinin varlığı yeni bir atağın gelişmesi açısından başlı başına bir risk faktörüdür. Atakların tekrarlamasını tek nedene bağlamak genellikle mümkün değildir. Ancak çoğu ruhsal bozuklukta, genetik yatkınlığın bulunması, hastalık belirtilerinin kronikleşmesi, ilaçların erken bırakılması, sosyal destek sistemlerinin zayıflaması, stresli ve travmatik olaylara maruz kalınması, eşlik eden alkol veya madde kullanımı, uyku düzensizlikleri ve mevsim değişiklikleri gibi birçok faktör atak dönemlerinin tekrarlamasına zemin hazırlayabilir.
4. Ruh sağlığını onaran en temel tavsiyeleriniz nelerdir?
"Ruh sağlığını onarmak" sadece semptomun veya hastalığın ortadan kalkmasına odaklanarak değil, kişinin yeteneklerini geliştirebildiği, üretken ve diğerleriyle bağ kurabildiği bir ruhsal iyilik haline kavuşmasıyla mümkündür. "Sevmek ve çalışmak, çalışmak ve sevmek... Hayat bundan ibaret." Sigmund Freud'un bu sözünde belirtiği ilişki kuran ve üreten hale odaklanmak yararlı bir iyileşme hedefi olabilir. Bu bağlamda kişinin baş etme ve üretme becerilerini geliştirmesi, çevresel destek sistemlerinin devreye girmesine izin vermesi ve yeri geldiğinde uzman yardımı almaktan kaçınmaması önemlidir. Kimi dönemlerde artan olumsuz duygu ve düşünce süreçlerinin getirdiği tüm yüke rağmen; iyileşmeyi beklemek yerine mevcut durumun el verdiği ölçüde sevdiklerinizle bağ kurmayı sürdürmek, eskiden işe yarar ve anlamlı hissettiğiniz şeyleri yapmayı denemek daha iyi bir uğraş olabilir.