Stresliyken yemek yiyenler dikkat! Uzmanı açıkladı: Sebep açlık değil

Günümüzde kilo alma sebeplerinin başında stresliyken yemek yeme alışkanlığı geliyor. Kaygı, stres, üzüntü gibi durumlarda pek çok insan yiyecek bir şeye sarılıyor. Duygusal yeme olarak adlandırılan bu durum hem fiziksel hem de psikolojik açıdan risk oluşturabiliyor. Özellikle stresin kilo almayı tetiklediğini belirten Diyetisyen Mariya Güler, bu duruma duygusal yemenin neden olabileceğini vurgulayarak Damla Denizhan'a açıklamalarda bulundu. İşte, detaylar…

Damla Denizhan

Her insanın duygularla baş etme yöntemi değişiklik gösteriyor. Kimileri yürüyüş yaparak sakinleşmeyi tercih ederken, kimileri duygularını bastırmak için yemeğe yöneliyor. Duygusal yeme olarak bilinen bu durum, kişilerin kilo almasına da sebep olabiliyor. Duygusal yemenin en sık olarak olumsuz duygularla tetiklendiğini söyleyen Diyetisyen Mariya Güler, detayları Damla Denizhan'a açıkladı. Detaylar haberimizde...

Duygusal yeme nedir? Diğer yeme bozukluklarından farkı ne?

Duygusal yeme, kişinin aç olmadığı hâlde stres, üzüntü, yalnızlık, kaygı gibi duygularla başa çıkmak için yemeğe yönelmesiyle ortaya çıkan bir davranış biçimidir. Kişi öfke, stres, yalnızlık, can sıkıntısı, kaygı gibi duygularla başa çıkmak için yiyeceğe yönelir. Bu durumda yemek bir "duygu düzenleyici" gibi kullanılır. Bu kişiler yemek yediklerinde geçici bir rahatlama yaşasalar da, genellikle yeme sonrası pişmanlık hissiyle baş başa kalırlar.

Anoreksiya ya da bulimiya gibi klinik yeme bozukluklarında beden algısında bozulma ve kilo kontrolü saplantısı bulunurken, duygusal yemede amaç kilo değil, duygusal rahatlamadır. Ancak unutmamak gerekir ki duygusal yeme kronikleştiğinde, bireyin yaşam kalitesini düşüren, kilo problemlerine ve psikolojik sorunlara yol açan ciddi bir yeme bozukluğu halini alabilir. Bu noktada bir diyetisyen ve psikolog iş birliğiyle bireye özel destek süreci planlanmalıdır.

Duygusal yeme en çok hangi duygularla tetikleniyor?

Duygusal yeme en sık olarak olumsuz duygularla tetiklenir. Özellikle stres, bu davranışın en yaygın nedenidir. Stres durumunda vücutta artan kortizol hormonu, kişiyi daha çok şekerli ve yağlı yiyeceklere yönlendirir. Üzüntü ve yalnızlık da duygusal yemeyi tetikleyen önemli duygulardır; kayıp, ayrılık ya da sosyal izolasyon gibi durumlarda kişi, içindeki boşluğu doldurmak için yemeğe sarılabilir.

Can sıkıntısı, özellikle evde geçirilen uzun sürelerde ya da rutine sıkışmış yaşam tarzlarında, yemeğin bir "zaman geçirme aracı" olarak görülmesine neden olur. Öfke ve hayal kırıklığı gibi bastırılmış duygular ise yemek aracılığıyla dışavurum bulabilir. Son olarak, kaygı ve endişe durumlarında — özellikle gelecek belirsizliği ya da başarısızlık korkusunda — birey kontrolü kaybettiğini hisseder ve bu duyguyu dengelemek için yeme üzerinde kontrol kurmaya çalışır. Ancak bu kontrol çabası zamanla yerini kontrolsüz yeme davranışına bırakabilir.

Gerçek açlık ile duygusal açlık nasıl ayırt edilir?

Gerçek açlık yavaş yavaş hissedilir; mide kazınır, enerji düşer, baş dönmesi olabilir. Her türlü besin tüketilebilir ve yemek sonrası tokluk hissi oluşur. Duygusal açlık ise aniden ortaya çıkar ve genellikle belirli yiyecekler, örneğin çikolata ya da hamur işi, tercih edilir. Kişi yedikçe doymaz, durmakta zorlanır ve sonrasında pişmanlık duygusu yaşar. Bu farkındalığı geliştirmek için kişi, "Şu anda gerçekten aç mıyım, yoksa sadece bir şeylerden mi kaçıyorum?" diye kendine sorabilir.

Küçük bir test yöntemi:

Canınız bir elma yemek istiyor mu? Eğer sadece çikolata veya hamur işi yemek istiyorsanız, bu büyük olasılıkla duygusal açlıktır. Ama "bir tabak yemek yesem iyi olur" diyorsanız, bu fiziksel açlık olabilir.

Ekleyecek olursam, bireyin kendi açlık-tokluk sinyallerini tanıması, bu farkındalığı geliştirmesi sağlıklı beslenmenin temelidir. Bu konuda beslenme günlüğü tutmak ve gerektiğinde bir uzmandan destek almak çok faydalıdır.

Duygusal yeme kimlerde daha sık görülüyor?

Bu davranış her yaş grubunda görülebilir, ancak özellikle ergenlik, genç yetişkinlik ve orta yaş dönemlerinde daha yaygındır. Ergenlerde kimlik arayışı ve hormonal değişimler; gençlerde gelecek kaygısı, özel ikili ilişkiler; orta yaşta ise iş, ev ve sosyal sorumluluklar bu davranışı tetikleyebilir. Cinsiyet açısından bakıldığında ise kadınlarda duygusal yeme oranı erkeklere kıyasla daha yüksektir. Kadınlar duygularını içe yöneltmeye daha yatkındır ve hormonal süreçler (adet döngüsü, hamilelik, lohusalık, menopoz gibi) yeme davranışlarını doğrudan etkileyebilir. Erkeklerde de görülse de, daha az ifade edilir.