Aksam.com.tr
TV8 ekranlarında “Gel Konuşalım” isimli magazin programında izleyicilerin karşısına çıkan oyuncu ve sunucu Seray Sever, magazin dünyasındaki son gelişmelerden evlilik hayatına kadar pek çok konuda samimi açıklamalarda bulundu.
Aksam.com.tr’den Ferit Ömeroğlu’na konuşan Seray Sever, Geçmişinde yaşadığı bir saldırı anısıyla ilgili olarak, elinde ateşle kendisine doğru üfleyerek geldiklerinde yaşadığı korkunun çok yüksek olduğunu söyledi. Evlilik hayatı ile ilgili de açıklamalarda bulunan Sever, ruh eşini bulduğuna inandığını söyledi.
“TÜRKİYE’DE 10 KİŞİDEN 5’İ YAPTIĞIM İŞLERİ İZLEDİ”
Daha önceki röportajlarınızdan birinde “İnsanların beni oyunculuğum ve yeteneğimle değil, aklım ve zekâmla görmelerini istediğim için onlardan uzaklaştım.” diye bir açıklamanız olmuş. Bu cümleniz ile toplumdaki kadın kimliğinin değişimine katkı mı sağlamak istediniz?
Aslında durum tam tersi... İnsanların benim yeteneğimi de görmelerini isterim ama magazin figürü haline gelmek sıkıntılı bir durum oluşturuyor. Ben bir şeyi söylerken önceden hesaplayıp konuşmuyorum. Aklıma geldiği an, içimden geldiği gibi davranıyorum. Bu yüzden söylediklerim magazinde çok yer buldu. Öyle olunca da çok fazla magazin haberleri dönmeye başladı ve herkesin benimle ilgili bir fikri oluştu. Ben Dadı’yı yaptım, Kurtlar Vadisi’ni yaptım, yaptığım işler reyting rekorları kırdı. Türkiye’de 10 kişiden 5’i yaptığım işleri izledi.
Ben bu kadar iş yapıyorum ama magazinde “Sarışın Seray neyi sever?” gibi haberler çıkmaya başladı. Ben sadece altı boş, sarışın, yeşil gözlü, koca dudaklı bir kadın değilim. Tabi bu özelliklerin hepsi bana ait. Ama ben sadece bu kadın değilim. Benimle ilgili bir imajınız var ama sadece o kadar değil. Ben özgürce konuşuyorum dedim ve bir ara sıkıldım. İşte o sırada da etrafımda çok sevdiğim dostlarım vardı. Bana dediler ki, “Sen bu kadar akıllısın, Boğaziçi bitirmişsin, senin bunu göstermen lazım. Sen niye başka işler yapmıyorsun?” O andan sonra tamam dedim ve prodüksiyon yapmaya döndüm. Betül Mardin ile toplantı yaptık ve kendimle ilgili bir dizi değişim gerçekleştirdik. İnsanlar artık fiziğimi bırakıp söylediklerimi dinlesinler istedim.
“ÇOK RÖPORTAJ VERDİM, AMA İNTERNETTE ADIMI ARATTIĞINIZDA…”
Zor olmadı mı?
Oldu. Saçlarımı kahverengiye boyadım, balıkçı yaka kazaklar ile ofiste röportaj verdim. Bu arada çok organize ve ofiste iyi çalışabilen bir insanım. İnsanlar da bunu gördü. O dönem iyi gitti. Ama şu an internete girip adımı arattığınızda o röportajlardan bir tanesi önünüze gelmez. Söylemeye çalıştığım şey, diğer türlüsü talep görüyor. Bizim halkımızın görmek istediği o sarışınlık, ona konsantre olmuş durumda, çünkü oradan bir şeyler geliyor.
“NE YAPIYORSAM, ONA EMEK VERİYORUM”
Seray Sever olmanın bu hayat için duygu tarifini yapabilir misiniz?
Enerji, samimiyet. Ben kendi adıma bu şekilde yaşıyorum ve etrafımdaki herkese de aynı şeyi söylüyorum. Ben bir şeylere göre yaşamayı sevmiyorum. İçimden geldiği gibi, iyi niyetimle yaşamak, hayatımda olabilecek her şeyin olumlusuna yönelerek her şeyi eleştirmek yerine sonuca gitmeyi seviyorum. Yerine ne yapabilirim? Ben bunu düşünürüm. Dolayısıyla ben bu şekilde davrandıkça bu bazı insanlara iyi geliyor, bir motivasyon alıyorlar. Bazı insanlar da tam tersi tepki duyuyorlar. “Her şeyi mi bileceksin?” diyorlar.
Evet, her şeyi bilebilirsiniz. Eğer araştırırsanız, okursanız, ilgilenirseniz her şeyi bilebilirsiniz. Astrolojiye ilgim vardı 13 yaşımdan beri, gittim eğitimler aldım. Türkiye’deki eğitimler yetmedi, Almanya’ya gittim. Yani ben ne yapıyorsam buna emek veriyorum. Birisi bana şifalanma çalışması yapıyor, dedi ki sana nefes çalışması yapacağız ya da diyelim bilinçaltı çalışması yapacağız. Hemen gidiyorum eğitimini alıyorum. Ama bunu para ile satmıyorum, kendi üzerimde kendim çalışıyorum.
“BAŞARI ODAKLI OLDUĞUM İÇİN ÇOK HIRPALANDIM”
Bu bölümde boşlukları tamamlamanızı isteyeceğim. Keşke böyle olmasaydı çünkü…
Müzik. Aslında olmasaydı dediğim konu albümü yapmak değil ama keşke gücümü kendi elimde tutup kimseye teslim etmeseydim. Çünkü her zaman bir şeyleri biliyorum diyorum ama bir şeyleri benden iyi bildiğine inandığım ve insanların beni yönetmesine izin verdiğim zaman sıkıntı yaşadım. Bu konuda da başıma gelen böyle bir şeydi. Kendimi ifade edemedim, başıma geleni anlatamadım. Yaptığım her şeyde başarı odaklı olduğum için, orada çok hırpalandım. Hatta sonrasında hastalandım, tedavi gördüm.
Her oyuncunun bir şarkı söyleyebilecek kadar sesi vardır, oyunculuk bir bütündür. Yurt dışında da böyledir. Ben orada şarkıcı olmaya da çalışmadım ama benden beklenti çok yüksekti ve ne yaparsam fazla büyüyordu. İlk basın tanıtımında pasta üstüme devriliyordu, kar yağıyordu ve 100 kişilik basın vardı. Beklenti bu kadar büyüktü.
“İYİ NİYETLİ İNSANLARIN SONU MEZARLARDIR, BENİ DE GÖMDÜLER”
Aslında ben müzikte kendimi bu kadar yükseğe koymamıştım, sonuçta bir tane klip çekecektim ve şarkı söyleyecektim. Açılışlara gidiyorduk o zamanlar ve açılışı bir tane kendi şarkımla açarım diye de düşünmüştüm. Ajda Pekkan ve Fatih Erkoç da bununla ilgili açıklama yapmıştı, kulaklıkla yüksek seviyede ses dinleterek bir şarkı söylemek çok zor. Çünkü sesinizi duymadığınız için ses anormal çıkıyor. Ben şarkıcı olma iddiasında değilim. Ama bu işin realitesi. Gidin araştırın, bu bilimsel bir şey. Normalde stüdyoya girip camın dışından ses çekiliyor. Ben iyi niyetliyim, girin içeri dedim ya ne olacak.
İyi niyetli insanların sonu mezarlardır, beni de gömdüler. Programlarda beni ve sesimi öyle aşağıladılar ki, öyle şeyler yapıldı ki bana inanamazsın. Ama iyi oldu, iyi ki başıma bunlar geldi. Olan her şeyde bir hayır vardır. Bu başıma gelen şeye ben bugün şükrediyorum. Ruhumda şarkıcılık yok, ben bir Candan Erçetin değilim, Sezen Aksu değilim ama belki de bu kadar eleştiri yapılmasaydı havaya girerdim. İyi ki böyle yaptılar da şarkıcı olmadım.
“ELİNDE ATEŞLE BANA ÜFLÜYOR. YAŞADIĞIM KORKUYU ANLATAMAM”
O şok etkisini atlatmam haftalar aldı, çünkü…
Bir saldırıya uğramıştım, tinerciler saldırmıştı BKM’den çıkarken. Şoför o gün almadı, bir kız arkadaşımla tiyatroya gittik, taksiyle gidelim dedik. Çıktık yürüyoruz, bir anda tinerciler etrafımızı sardı. Bir sürü basın çekiyor. Derler ya magazinin faydası vardır diye, bana bir faydası olmadı. Kameralar çekince bunlar da havaya girdi, taksiye biniyorum elinde ateşle bana üflüyor. Yaşadığım korkuyu anlatamam. Şok oldum; çünkü çaresizsiniz, iki kadınsınız, herkes çekiyor, izliyor ve kimse bir şey yapmıyor. Sonra bir tanesi korktuğumu anladı ve müdahale etti. Orada bir şey yapmıyorlar çünkü o an magazin malzemesisin. Sanatçılar için bu çok acı bir şey. Bugün aynı şey Emine Bulut cinayetinde oldu. Yardım etmek yerine izlediler. Geldiği nokta burası…
“RUH EŞİMİ BULACAĞIM DİYE EVLENMEYİ ÇOK UZUN YILLAR BEKLEDİM”
Öyle bir andı ki gözyaşlarımın mutluluk gözyaşları olduğunu anladım, çünkü…
Ben mutlu oldukça devamlı ağlarım. Programda bile oluyor. 30 Ağustos ile ilgili Bursa’da metroda çekilen bir video yapmışlar. İzlerken mutlu oluyorum çok fazla insana ulaşacak diye. Ama en önemlisi evlendiğim an olabilir. Evlilik herkes için önemlidir ama ben hep ruh eşim gelecek ve ben öyle evleneceğim diye o kadar uzun yıllar bekledim ki…
Mutlu musunuz?
Çok mutluyum ve ruh eşimi bulduğuma inanıyorum. Babam hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Çok düşkündür bana. O an ben de hem mutluluktan hem de üzüntüden ağlamıştım. Enteresan bir andı. En dolu dolu anım oldu.
Takip ettiğiniz astrologlar kimler ve astroloji ile alakalı neler söylersiniz?
Tanıştığım insanların haritalarına bakıyorum. Çünkü, tanışıyoruz ve siz bana bir şeyler anlatıyorsunuz. Çok iddialı gelecek belki ama bu uzun süredir yaptığım bir şey, sizin haritanıza baktığımda bende oluşan izlenim çok gerçek bir fikir. Herkes maskeleri üzerinden bu hayata yaklaşıyor ama ben oraya baktığımda maskesiz halinizi, belki sizin bile kendinize itiraf etmediğiniz maskesiz halinizi görebiliyorum. İnsanlar çok yüzeysel bakıyorlar ama bunun bir de daha derin olan kısmı var.
Astroloji sınırsız bilgidir. İnsan beyni sınırlıdır. Ben bu sınırlı beynim ile sınırsız bilgiyi bir yere kadar yorumlayabilirim. Bilgi ve sezgi çok kıymetli. Nasıl yaklaştığın ve iyi niyetin çok kıymetli. Ben şimdi burada haritanıza bakarken, belli tarihlerde olan şeyleri söylediğimde karşı taraf açılıyor. Açıldığında, bir sonra söyleyeceğim yani öngörüm dediğimiz şeyler onu geleceğe hazırlıyor ve bilinçaltına bir şeyler atıyor. Dolayısıyla burada insanı negatif bir beklentiye ya da üzülecek, korkulacak bir şeye yöneltmek beni rahatsız ediyor. Kendime de karma yaratmak istemem. Çok dikkatli olmak lazım.
Yüzbinlerce astrolog var. Hele Türkiye’de herkes astrolog. Ben böyle bir şey görmedim. Ben beş senelik eğitimim öncesinde de o kişiler kadar astroloji biliyordum zaten. Ama astroloğum demiyordum, programlarda sorduklarında yorum yapamam buraya kadar diyordum.
Şimdi aldığım bilgi şu, astrolojinin bir sürü kolları var, klasik, uranyen, modern… O kadar çok bakış açısı var ki. Ben önce Hakan Kırıkoğlu’ndan yıllarca danışmanlık aldım ve şu an piyasada bulunan birçok astrologdan danışmanlık almışımdır. Hakan Kırıkoğlu’nun tarzını ve bilgisini sevdiğim için eğitimimi onunla tamamladım. Çok da zor bir hocadır bu arada. Ben Boğaziçi mezunuyum, Boğaziçi’ni bitirirken bu kadar zorlanmadım. O kadar zor. O eğitimi bitirdikten sonra MasterClass açtı, ona da katıldım.
Helenistik astroloji diye bir şey var. Astrolojinin ilim kısmı. Yetmedi “uranyen astroloji” dediler, onu da aldım. Bizdeki kaynaklar kısıtlı olduğu için geçen sene Almancadan kitap çevirttim. Aldığım eğitimlere ciddi yatırım yapıyorum. Bu benim ilgi alanım ve inanın doymuyorsunuz. Her gün bir şey öğreniyorsunuz. Danışmanlık veriyoruz biz bu arada, ekibimiz var. Biz kendimize güveniyoruz, iyi niyetli bir ekibiz en azından. Bir insandan bir şeyler öğrenebilirsiniz ama onun üstüne de çıkabilirsiniz. Bu yüzden röportajı izleyen astrologların ne düşündüğü umurumda değil. Kendi ekibimde de hep bunu söylüyorum, biz kendi bakış açımızı geliştireceğiz. İyi astrologlar var Türkiye’de. Ama onları da bazen takip ediyorum bazen etmiyorum.
“BENİ ÖZGÜR HALİME BIRAKSALAR HER GÜN BEŞ MANŞETLİ YAYIN YAPARIM”
Devam edelim o zaman. Sorumun başı ve sonu yok. Sadece soruyorum; ‘Neden?’
Neden dediğinizde kesin başıma bir iş gelmiştir diye düşünüyorum. Samimiyet olabilir, iyi niyet olabilir. Eski röportajlarıma baktığımda hep bunu görüyorum. Ne geldiyse başıma hep iyi niyetten gelmiş. Bir de çok hiperaktifim. Çok hızlıyım. Bir şeyleri söylüyorum, sonra duyuyorum. Yani düşünüp konuşursun ya, ben önce konuşuyorum sonra duruyorum, ben niye böyle bir şey dedim diyorum. Beklenmeyeni bekleyin benden durumu oluyor.
Etrafımda çok sevdiğim dostlarım var, beni uyarıyorlar bu konuda, tamam diyorum ama programda bile mesela. O an bir şey oluyor ve o kadar hızlı gidiyorum ki, aslında gittiğim yolda kötü bir şey yok ama yüksek enerjili olduğum için bazen çok yüksek oktav ile geliyor. Birilerini rahatsız ediyor, bir yerlere dokunuyor. Beni özgür halime bıraksalar ben her gün beş manşetli yayın yaparım. Şu an bu çok dikkat etmiş hâlim. Bir şeyi söylerken çok yüksek söylüyorum.
“TELEVİZYONCULUK BİTİYOR”
Televizyon tarihinde çok eskiye dayanan bir kadınsınız. Son 20 yıla baktığınızda TV8’de gördüğünüz farklılıkları sormak istiyorum.
O farklılık benim burada çalışma sebebim. Ben ekranda bir sürü şey yapıyor olabilirim, birçok işi reddettim. Benim burada olma sebebim Acun Ilıcalı. Televizyonculuk bitiyor. Bu kadar iddialı konuşabilirim. O kadar iyi işler yaptım ki, sürekli farklı yerlerde olma hevesim artık yok. En iyi programları sundum, ekonomi programı da sundum, Dadı gibi komedi dizisinden sonra Kurtlar Vadisi’nde oynadım. Farklılık yapmam gerekiyordu. Ben yapmak istediğim her şeyi yaptım. Ben o yüzden şimdikileri çok şanssız buluyorum. Biz çok şanslıydık. Yaptığımız işler kitleler tarafından izleniyordu.
Burada benim sevdiğim şey, sert bir şey yok. Hep eğlence var. Yapılan şeyler yurt dışında tutmuş ama Türkiye’de ilk defa yapılan işler. Hala programcılığın ve reytingin olduğu bir yer burası. Bu da Acun’a bağlı. Acun yıllar önce benim programıma da konuk olmuştu. Daha kimse doğru düzgün bir teknoloji kullanmazken Acun en yeni teknolojiyi getirmişti. Özel kameralar kullanıyordu. Acun’un ekrandaki sihri bence samimiyet ve bir formatı ne şekilde işleyeceğini çok iyi biliyor. Acayip bir analitik zekâsı var. Programda bile bir şey yaşadığımda, kendimi ifade etmeye çalışırken bir telefon geliyor. Şunu başka şekilde yapsak nasıl olur acaba diye, aslında Acun benim ifade etmeye çalıştığım şeyi çözmüş, sisteme söylüyor. Ben buna nasıl hayranlık duymayayım?
Bu arada bu kanalda çalışmayı ben istedim, onu da söyleyeyim. Nur Tuba vardı benden önce, hamile kalmış çok tatlı da biri, çok severim. Ben orada olmalıyım dedim. Ben magazin sevmem bu arada, magazin de takip etmem aslında. Hiçbir fikrim yok ama yine de burada olmak istedim. Çünkü burada kimseye bir laf etmeyen bir ekibiz. Magazin programı yapıyoruz ama kimseyi üzmüyoruz. Magazinin yanında hayata dair her şeyi konuşuyoruz. Başka bir gerçeklik başka bir samimiyet var burada. Burada olmak istedim ve geldim.
“ACUN’UN MÜTHİŞ BİR GÖZÜ VAR”
Acun Ilıcalı’yı daha yakından tanıyan biri olarak onda gördüğünüz farklılıkları dinleyebilir miyiz?
Acun Ilıcalı’nın bir başarı hikâyesi var. Bunu artık hepimiz biliyoruz. Ben herkese diyorum, Acun’a yatın kalkın teşekkür edin. Acun’un müthiş bir gözü var, bunu izleyici de biliyor. Samimiyet ve doğallık, bence anahtarı bu. Meselâ bir şey anlatayım… Bana telefon geldi, “Programa 8 Temmuz’da başlıyoruz” dediler. O gün hem tutulma, hem Merkür Retro, eyvah dedim. Olmaz. Merkür Retro’da beni sokmayın programa dedim. Yapımcılık yaptığım dönemlerde böyle zamanlarda ben tanıtım girmedim, siz düşünün. Dedim 4 Temmuz Perşembe girelim yayına. Acun kabul etti. Ben burada nasıl mutlu olmayayım? Programımız da çok başarılı gitti bu arada. Hakan Ural’ın gelmesiyle de beraber daha da bir ivme kazandı.
Sosyal sorumluluk olarak hangi konularda hassassınız?
Çocuk ve yaşlı... Ama buna artık alışmam gerekiyor çünkü programda sosyal içerikler de var. Yayında bir gün beni görüntüden aldılar, hüngür hüngür ağladım. Çocuklar çok saf ve hassas varlıklar. Korunmaya muhtaçlar ve etraflarında ne olursa sünger gibi çekmeye hazırlar. Çocuklar ileride birey olacaklar. Benim için toplumda en önemli, en önemsenmesi gereken varlık çocuk. Çocuklarla ilgili şeylerde kendime gelemiyorum, burada çok göstermiyoruz ama burada ne yapıyorsak çocuklar için yapıyoruz.
Size göre hayatta olmazsa olmaz üç gereklilik nedir? Bu hayatta ne yapmak lazım?
Hayatta her şey insan için. Hayat her zaman çok iyi ya da çok kötü olmuyor. Ben yaşadığım her şeyde “Bunu niye yaşıyorum?” diye sorguluyorum. Kötü bir şey için de iyi ki olmuş diyorum. Mesela biraz önce albümle ilgili ne dedim, iyi ki olmuş. Belki de bunu yaşamış olmam ilerde daha başka bir şeyi engelledi. Benim için önemli olan, yaşanan her şeyden bir ders çıkarmak ve onu olumlu bir bakış açısıyla hayatıma katmak. Her şeye söylenerek bir yere varamıyorsunuz. Hayatımdaki eksilere değil, artılara odaklanıyorum. Çünkü ne kadar negatif şeye odaklanırsanız, o sizi dipsiz bir kuyu gibi aşağı çekiyor. Ve ben aşağı çekilmeyi, kuyunun dibine gitmeyi sevmiyorum. Orada kimseye bir faydam olmaz. O yüzden ben kaldıramayacağım yükleri çok hafife almaya çalışıyorum. Bedenime, sağlığıma, sevdiklerime çok iyi bakmaya çalışıyorum. Eğer sağlıklıysam, aynaya baktığımda kendimi iyi hissediyorsam enerjim de değişiyor. Bunların temelinde hayatı sevmek ve olumlu bakmak var. Ve tabi ki bu beden bize emanet, bu bedene de iyi bakmamız gerekiyor.
“BEN MAGAZİNE İLGİ DUYAN BİR İNSAN DEĞİLİM”
Bir dönem magazin figürüydünüz ama şu anda magazini yorumlayıp yön veren taraftasınız. Nasıl hissediyorsunuz?
Magazin herhalde kaderimde var. Ben gerçekten magazini seven, ilgi duyan, takip eden bir insan değildim. Fakat şu an yaptığım program gereği ciddi anlamda magazinin tam göbeğindeyim. Telefonum hiç susmuyor. Programda biz de ünlü olduğumuz için, olayları kendi açımızdan da görebiliyoruz. Ünlüler de insanlardır. Ünlüleri tabulaştırmak yanlış, biz de hata yapabiliriz. Ben magazin gibi bakmıyorum. Hayatın içi burası benim için.
“REYTİNG BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”
Magazini konuşan, yorumlayan tarafın sırları vardır genelde… Ne olduğunu sormayacağım tabii ki ama sizin de sırlarınız var mı?
Tabii ki bildiğimiz ama bu mecrada anlatamayacağımız şeyler var. Bildiğim şeyler eğer birine zarar verecekse bunu asla söylemem. Bir laf vardır, “Gazeteciden dost, ayıdan post olmaz” diye. Ama bunu demek istemiyorum çünkü sektörde o kadar iyi gazeteciler var ki, benim sırdaşım olan, çok sevdiğim dostlarım da var. O yüzden bu cümleyi kurmayacağım. Ben de onlardan biriyim, şuursuzluk yapıp ağzımdan bir laf kaçırmazsam eğer, asla söylemem. Ama genelde böyle bir şey yapmamaya dikkat ediyorum. Tuhaf tuhaf şeyler duyuyoruz ama ben her duyduğuma da inanmam. Dışardaki insanlar bizden daha çok magazinci. Bize sürekli bir şeyler gönderiyorlar. Reytingi seviyorum ama her şey reyting değil. Duyduğum şeylere inanamazsınız. Reytingi sevmiyorum diyen yalan söyler. Ben bir şey yapıyorsam izlenmesi lazım. Reyting benim için çok önemli.