Aksam.com.tr
Namık Kemal Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Evren Cabi, son dönemlerin en sık araştırılan konularının başında gelen Akdeniz Diyeti ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Aksam.com.tr’den Ferit Ömeroğlu’na konuşan Cabi, Akdeniz Diyeti’nin kardiyovasküler hastalıklardan koruyucu etkilerinin yanı sıra diyabet, nörolojik hastalıklar ve kanser gibi diğer kronik hastalıklara yakalanma riskini de düşürdüğünü söyledi.
Akdeniz Diyeti son dönemlerde çok konuşulmaya başlandı. Nedir Akdeniz Diyeti?
Akdeniz Diyeti, Akdeniz bölgesinde yaşayan bireylerin geleneksel beslenme şeklinin genel adıdır. Akdeniz Diyeti, iyi bilinen sağlıklı bir beslenme şeklidir. İçeriğinde genel olarak mutfak yağı olarak kullanılan zeytinyağı, bitkisel gıdalar (meyveler, sebzeler, baklagiller, kepekli tahıllar, yemişler ve tohumlar), balık ve aşırıya kaçmayan beyaz et tüketimi, yumurta, yoğurt, peynir gibi süt ürünleri bulunur.
“AKDENİZ DİYETİ DİYABET, NÖROLOJİK HASTALIKLAR VE KANSER GİBİ DİĞER KRONİK HASTALIKLARA YAKALANMA RİSKİNİ DE DÜŞÜRÜR”
Akdeniz Diyeti uygulayanlar hangi hastalıklardan korunmak için bu diyete başvuruyor genelde?
Akdeniz Diyeti’ne olan ilgi, 1960’larda koroner kalp hastalığının ABD ve Kuzey Avrupa’dan ziyade Yunanistan ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde daha az ölüme neden olduğu gözlemiyle başlamıştır. Daha sonra yapılan araştırmalarda, Akdeniz Diyeti’nin kardiyovasküler hastalıklar için düşük risk faktörleriyle ilişkili olduğu bulunmuştur. Ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlıklı ve sürdürülebilir bir diyet modeli olarak tanınmaktadır.
Akdeniz Diyeti’nin kardiyovasküler hastalıklardan koruyucu etkilerinin yanı sıra diyabet, nörolojik hastalıklar ve hatta kanser gibi diğer kronik hastalıklara yakalanma riskini de düşürdüğü bilinmektedir.
Schwingshackl ve ekibinin 2017 yılında Nutrients dergisinde yayımladıkları gözlemsel çalışmalarda Akdeniz Diyeti ile beslenen bireylerde kolorektal, meme, mide, karaciğer, baş / boyun ve prostat kanseri gelişme riskinin daha düşük olduğunu ve kanser sebebi ile gerçekleşen ölümlerde azalma olduğu bildirilmiştir.
Schwingshackl ve ekibi, sistematik yaklaşımlarında meyve, sebze ve kepekli tahıllar ile beslenmenin özellikle Akdeniz Diyeti’nin anti-kanser etkileri ile de ilişkili olduğu vurgulanmıştır. Yapılan çalışmalar; sebze, meyve ve tam tahıl tüketimini kolorektal, meme, mide, mesane, akciğer ve karaciğer kanseri gibi kanserlerin ölüm oranlarında azalma ile ilişkilendirmiştir. Baklagiller gibi diğer lif ve antioksidan kaynakların tüketimi, ileriye dönük insan çalışmalarında kolorektal ve prostat kanseri riskindeki azalmalar ile ilişkilendirilmiştir.
Öte yandan fındık veya balıktan gelen çoklu doymamış yağ asitleri düşük dereceli iltihaplanma durumlarını iyileştirebilir ve bu nedenle kanser riskini azaltır. Yapılmış olan ileriye dönük klinik çalışmalarda fındık alımı kolon kanseri riskindeki azalmalar ile ilişkilendirilirken; balık tüketimi de kolorektal, meme ve karaciğer kanserine yakalanma riskindeki azalmalar ile ilişkilendirilmiştir. Öte yandan, Akdeniz Diyeti’nde kırmızı ve işlenmiş etlerin kontrollü alımı anti-kanser etkisine katkıda bulunabilir.
“AKDENİZ DİYETİ UYGULAYAN YAŞLI KADINLARIN MEME KANSERİNE YAKALANMA OLASILIĞI DÜŞÜYOR”
Akdeniz Diyeti’nin meme kanserine yakalanma riskini düşürdüğü söyleniyor. Doğru mu?
2015 yılında, JAMA Internal Medicine dergisinde yayımlanan, PREDIMED (Prevention with Mediterranean Diet) isimli çalışma; İspanya’da 2003 ve 2009 yılları arasında, 60-80 yaş aralığındaki 4 bin 282 kadın katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Geleneksel Akdeniz diyetine bağlılık, yaşlı kadınlarda invazif meme kanserine yakalanma olasılığında azalma olduğunu göstermiştir; ek olarak kardiyovasküler hastalıklara yakalanma riskinde de düşüş görülmüştür.
Örneğin Nutrients dergisinde 2018 yılında yayımlanmış, İtalya ve İsviçre’de yapılmış olan bir çalışmada Akdeniz Diyeti’nin meme kanseri üzerine etkileri araştırılmış ve sonuçlar Akdeniz tipi beslenme biçiminin meme kanserini önleme ve tedavide etkili olduğunu göstermiştir.
2008 yılında Britsh Journal of Cancer dergisinde, Avrupa çapında yapılmış EPIC isimli bir kanser çalışmasının Yunanistan’daki sonuçları yayımlanmıştır. Çalışmaya toplamda 25 bin 623 kişi (10 bin 582 erkek, 15 bin 41 kadın) katılmış ve geleneksel Akdeniz Diyeti’ne bağlılık derecesi, temel diyet özelliklerini içeren 10 puanlık bir ölçekle (0 minimum; 9 maksimum) değerlendirilmiştir. Katılımcılar 7,9 yıl boyunca takip edilmiş ve 851 tıbbi olarak onaylanmış kanser vakası (421 erkek, 430 kadın) kaydedilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda Akdeniz Diyeti’ne daha yüksek bir uyumun daha düşük kanser riski ile ilişkili olduğu görülmüştür. Akdeniz Diyeti’ne bağlılık skorundaki 2 puanlık bir artışın, kanser riskinde yüzde 12’lik bir azalmaya karşılık geldiği görülmüştür.
Oncology dergisinde 2015 yılında yayımlanan bir başka çalışmada, çocukken lösemi hastalığına yakalanmış olan aşırı kilolu ve obez insanların beslenme şekilleri üzerine odaklanılmıştır. Çalışma sonuçları kanserden kurtulan çocukların beslenme şekillerinin Akdeniz Diyeti’ne daha çok benzediği; daha çok lif içeren gıdalar ile beslendiklerini göstermiştir.
“KANSER HÜCRELERİNİN YOK EDİLMESİNDE ETKİLİDİR”
Akdeniz Diyeti’ni öneriyor musunuz?
Akdeniz Diyeti antioksidan bakımından da zengin bir diyet şeklidir. Antioksidanların da kanser riskini azalttığı yönünde çalışmalar mevcuttur. Örneğin Cancer dergisinde 1999 yılında yayımlanan çalışmaya; 29 bin 133 sigara kullanıcısı olan erkek katılımcı dâhil edilmiş, katılımcılara 5 ilâ 8 yıl arasında günlük olarak antioksidan verilmiştir. Çalışma sonucunda katılımcıların pankreas kanserine yakalanma risklerinin önemli ölçüde azaldığı tespit edilmiştir.
Akdeniz Diyeti’nde bolca bulunan lif içeriği ayrıca, çeşitli mekanizmalarından dolayı Akdeniz Diyeti sağlıklı beslenmede kilit bir bileşendir. Gıda lifleri kanserli kolon hücrelerinde, kanser hücrelerinin yok edilmesinde etkilidir. Diyet lifi aynı zamanda probiyotik bakterilerin çoğalması için gerekli bir besin maddesidir. Probiyotik türler faydalı olmayan bakterilerin aşırı büyümesini önler ve doğru bağırsak geçirgenliğinin korunmasına katkıda bulunur. Böylece, lif endotoksinlerin oluşumunu ve emilimini azaltır. Ayrıca bağışıklık hücrelerini uyarır. Lifli gıdalar aynı zamanda kan şekerinin ayarlanmasında da etkin rol oynarlar.
Bütün bu bilgiler ışığında, Akdeniz Diyeti ile beslenmenin kanserden ve kardiyovasküler hastalıklardan korunmada etkin bir role sahip olduğu söylenebilir. Ülkemiz bu konuda oldukça şanslı bir durumdadır. Meyve, sebze, tahıllı gıdalara erişim ülkemiz insanları için birçok ülkeye göre daha kolaydır. Bu konuda yapılması gereken insanlarımızı bilinçlendirerek Akdeniz beslenme biçimine yönlendirmek ve bu hastalıklardan kaynaklı ölümleri engellemektir.