Merve Kantarcı Çulha
Kişiyi günden güne eriten ve aşırı zayıflığa neden olan anoreksiya nervoza hastalığı son günlerde Nihal Candan'ın durumundan dolayı merak konusu oldu.
Merve Kantarcı Çulha'ya açıklamalarda bulunan Uzm. Klinik Psikolog Aybige Üstüner, anoreksiya nevroza hastalığının son yıllarda görülme sıklığının arttığına dikkat çekti.
Diyetisyen Gamze Çakaloğlu ise anoreksiya nervoza hastalığının özellikle genç kadınlarda, beden algısında bozulma ve kilo alma korkusuyla ortaya çıkan ciddi bir yeme bozukluğu olduğunu söyledi.
Anoreksiya Nervoza Nedir, Kimlerde Görülür?
Anoreksiya nervoza; özellikle genç kadınlarda, beden algısında bozulma ve kilo alma korkusuyla ortaya çıkan ciddi bir yeme bozukluğudur. Kişi, çok zayıf olmasına rağmen kendini kilolu hisseder ve aşırı kısıtlayıcı beslenme davranışları geliştirir.
Anoreksiya nervoza en sık olarak ergenlik döneminde, özellikle 12 ila 25 yaş arasında başlar. Bu yaş aralığı, beden algısının şekillendiği, sosyal etkileşimlerin arttığı ve kimlik gelişiminin yoğunlaştığı bir dönemdir. Ancak anoreksiya yalnızca gençlerle sınırlı değildir; çocukluk çağında ya da ileri yaşlarda da görülebilir.
Özellikle sosyal medyanın etkisiyle küçük yaşta beden algısı gelişen çocuklarda risk giderek artmakta, yetişkinlikte ise stres, kayıp, kontrol duygusu gibi faktörler hastalığı tetikleyebilmektedir. Bu nedenle her yaş grubunda dikkatli gözlem ve farkındalık büyük önem taşır.
Anoreksiya nervoza belirtileri nelerdir?
Anoreksiya nervoza hem fiziksel hem de psikolojik belirtilerle kendini gösterir. Kilo alma korkusu, yeme davranışını kısıtlama, öğün atlama, aşırı kalori hesabı yapma gibi davranışlar ön plandadır. Aynı zamanda kişi kendini sürekli tartar, aynada inceler ya da vücut ölçülerini kontrol eder. Fiziksel olarak halsizlik, saç dökülmesi, adet düzensizlikleri, soğuk hissetme, konsantrasyon zorluğu gibi şikayetler görülür. Sosyal ortamlardan uzaklaşma ve içine kapanma gibi duygusal belirtiler de tabloya eşlik eder.
Ne yapmak gerekir?
Anoreksiya nervoza, yalnızca bir "diyet takıntısı" ya da geçici kilo verme isteği olarak görülmemelidir; ciddi bir ruh sağlığı sorunudur ve profesyonel müdahale gerektirir. Erken tanı ve doğru bir müdahale süreci, hem fiziksel sağlık üzerindeki kalıcı etkileri önlemek hem de bireyin psikolojik iyileşmesini sağlamak açısından kritik önem taşır.
İlk adım, bu bozukluğu fark etmektir. Özellikle gençlerde ortaya çıkan belirtiler çoğu zaman "ergenlikte olur", "geçici bir diyet hevesi" ya da "zayıf olmak istiyor, doğal" gibi gerekçelerle geçiştirilir. Oysa hızlı kilo kaybı, yemek yeme davranışındaki belirgin değişiklikler, sosyal ortamlardan kaçınma, sürekli aynaya bakma ya da kalori hesabı yapma gibi davranışlar göz ardı edilmemelidir. Ailelerin, öğretmenlerin ve arkadaş çevresinin bu sinyalleri tanıyabilmesi ve duyarlı olması, erken müdahale şansını artırır.
Tedavisi var mı?
Anoreksiya nervoza tedavisi, çok yönlü ve bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Genellikle psikiyatrist, klinik psikolog, diyetisyen ve gerekirse iç hastalıkları uzmanından oluşan bir ekip tarafından yürütülür. Fiziksel sağlığın stabilize edilmesi önceliklidir; çünkü uzun süreli açlık, kalp ritim bozukluklarından hormonal dengesizliklere kadar birçok hayati soruna neden olabilir. Ancak sadece kilo almak, iyileşmenin tamamlandığı anlamına gelmez. Asıl iyileşme süreci, bireyin beden algısındaki bozulmaları, kendilik değerine dair olumsuz inançlarını ve yeme davranışıyla ilişkilendirdiği kontrol duygusunu ele alan psikoterapi süreciyle başlar. Ayrıca ailelerin tedavi sürecine aktif katılımı son derece önemlidir.
Özellikle ergen yaş grubunda, ailelerin destekleyici ancak kontrolsüz olmayan bir tutum içinde olması; yeme davranışı etrafında şekillenmiş gerginliği azaltır ve bireyin içsel motivasyonunu artırır. Aile içi iletişimdeki düzensizlikler, kontrol çatışmaları ya da aşırı mükemmeliyetçi tutumlar, çoğu zaman tedavi sürecinde de ele alınması gereken faktörlerdir.
Sonrasında hangi problemler gelişebilir?
Tedavi edilmediğinde ya da geç müdahale edildiğinde anoreksiya nervoza, kalıcı bedensel hasarlara neden olabilir. Psikolojik olarak ise nüks riski yüksektir. İyileşme sağlansa bile kişi uzun bir süre boyunca beden algısı, yemekle ilişkisi ve özsaygı konusunda desteklenmeye ihtiyaç duyar.
ANOREKSİYA NERVOZADA DİYETİSYENİN ROLÜ VE YAKLAŞIMI
Anoreksiya nevroza hastalığının kendi kendine iyileşen bir hastalık olmadığını söyleyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Gamze Çakaloğlu, şunları söyledi:
"Mutlaka profesyonel destek gerektirir. Tedavi sürecinde öncelikle bireyin sağlıklı bir kiloya ulaşması hedeflenir; bu süreçte doktor, psikiyatrist ve diyetisyen iş birliğiyle multidisipliner bir yaklaşım uygulanır. Kalori alımı, beslenme düzeni ve davranışsal stratejiler uzmanlar tarafından planlanırken, kişinin yakın çevresinden göreceği anlayış ve destek de iyileşme sürecinde kritik rol oynar."
NELER YAPILABİLİR?
Güven ilişkisi kurmak
* Zorlayıcı değil, empatik ve yargılamayan bir dille ilerlenmeli.
* Hasta, yemekle ilgili utanma ve kontrol kaybı hissettiğinden, diyetisyen bu sürecin "kilo alma" değil, "iyileşme" olduğunu vurgulamalı.
Gerçekçi hedefler belirlemek
* İlk etapta odak beslenme düzeninin kazandırılması, sonrasında enerji alımının artırılmasıdır.
* Zayıf bireylerde "kalori takıntısı" olduğundan, sayılar yerine renk, çeşit, yapı gibi konularda ilerlemek daha işlevseldir.
Beden ve besin algısını yeniden inşa etmek
* Vücut bir "düşman" değil, yaşama aracı olarak tanıtılmalı.
* Gıdalar "iyi" ya da "kötü" olarak değil, "destekleyici" ya da "eksik bırakıcı" olarak anlatılabilir.
* Besinlerin ruh hali, odaklanma, hormonlar üzerindeki etkileri fark ettirilmelidir.
Aile ile iş birliği
* Özellikle ergenlerde aile eğitimi ve desteği kritik. Evdeki yemek ortamı güvenli hale getirilmeli.
* Aileye, çocuğu "zorlamak" yerine model olmak, izlemek ve desteklemek öğretilmelidir.
Multidisipliner yaklaşım
Anoreksiya nervoza tedavisi sadece kilo alımını değil, bireyin yemekle, beden algısıyla ve kendilik değerleriyle ilgili düşünce ve davranışlarını da dönüştürmeyi hedefler. Bu süreçte, doktor, psikiyatrist, diyetisyen ve ailenin yer aldığı multidisipliner bir ekip yaklaşımı benimsenir. Öncelikli hedef sağlıklı kiloya ulaşmak ve düzenli beslenme alışkanlıklarını yeniden kazandırmaktır.
Gerekli durumlarda hastane yatışı, psikoterapi ve ilaç tedavisi de sürece dâhil edilir. Ancak tedavide en büyük zorluklardan biri, bireyin kilo alma korkusu ve hastalığı bir sorun olarak görmemesi nedeniyle gelişen dirençtir. Bu nedenle tedavi süreci kişiye özel, sürdürülebilir ve uzun soluklu olmalıdır. İyileşme mümkündür; fakat nüks riski bulunduğu için terapi ve takibin devam etmesi büyük önem taşır.