Mükemmelliyetçilik insanı başarıdan uzaklaştırıyor!

''Mükemmeliyetçilik nedir ve olumsuz yanları nelerdir?'' sorularının cevaplarını sizler için araştırdık. Mükemmeliyetçilik, olumlu ve olumsuz arasında sıkışıp kalmış bir kelimedir. Bazıları için olumlu yönü ağır basıyor olsa da yadsınamaz bir bölüm olumsuz yönü ile bahsetmektedir. Kusursuzluğu arama ve yaşama olarak tanımlanan mükemmeliyetçilik ve olumsuz yanları hakkında merak edilenleri derlediğimiz haberimiz sizlerle…

Mükemmeliyetçilik ve olumsuz yanları merak uyandıran konular arasında yer almaktadır. Mükemmeliyetçi insanlar, hata yaptıklarında kendine aşırı yüklenir ve en ufak bir başarısızlıkta kendinizi değersiz görmeye başlarlar. Çağımızda yetiştirilme tarzından ve sistemden kaynaklandığı düşünülen mükemmeliyetçiliğin artışı ile kaygı dolu bir nesil var olmuştur. 

MÜKEMMELİYETÇİLİK VE OLUMSUZ YANLARI

Çoğumuz mükemmeliyetçiliğin olumlu bir şey olduğunu düşünürüz. Ancak araştırmacılar bu özelliğin içerdiği tehlikelere ve sağlık sorunlarına dikkat çekiyor.

Mükemmeliyetçilik erken yaşta başlayan ve giderek yaygınlaşan bir özelliktir. Thomas Curran ile Andrew Hill'İn İngiltere, ABD ve Kanada'da yaptığı araştırmalar, 1989 - 2016 yılları arasında üniversite öğrencileri arasında mükemmeliyetçi eğilimlerin giderek arttığını gösteriyor.

Batı Virginia Üniversitesi'nden Katie Rasmussen'e göre, "Her beş çocuk ve gençten ikisi mükemmeliyetçi. Bu bir salgın ve kamu sağlığı sorunu haline gelmeye başlıyor," diyor.

MÜKEMMELİYETÇİLİĞİN ZARARLARI

Bu durum yeni kuşakların daha başarılı olduğu değil, daha üzgün, daha hasta ve potansiyelini tümüyle kullanamadıkları anlamına geliyor.

Mükemmeliyetçilik insanı geri tutan bir özelliktir. Hata yapmak ve bunlardan öğrenmek yetişkin insan olmanın bir parçasıdır; insanı kariyerinde ve genel olarak ilişkilerinde daha başarılı kılar. Mükemmeliyetçi insanlar, ne pahasına olursa olsun hata yapmaktan kaçınmakla hedeflerine ulaşmayı zorlaştırır.

İnsanı geri tutmanın yanı sıra depresyon, endişe, saplantı, beslenme bozuklukları, kronik yorgunluk, uykusuzluk, kronik baş ağrısı, hazımsızlık, erken ölüm ve intihar gibi bir dizi önemli soruna da yol açabilir.

'SAĞLIKLI' MI 'SAĞLIKSIZ' MI?

Mükemmeliyetçilik genellikle olumlu bir özellik olarak görülür. Ancak bu tartışmalı bir konudur. Kimi uzmanlar, 'sağlıklı' ve 'sağlıksız' mükemmeliyetçilik ayrımı yapıyor. Yüksek standartlara sahip olma, motivasyon ve disiplin gibi özelliklerden dolayı 'sağlıklı' olabilecek eğilim, insanın kendisini hiçbir zaman yeterince iyi görmediği ve bu yüzden hedeflerinden geri tutan bir hal kazandığında sağlıksızdır.

Bin Çinli öğrenci arasında yapılan araştırmada zeki öğrencilerde 'sağlıklı' denebilecek türden bir mükemmeliyetçiliğe, daha sıradan öğrencilerde ise tersi duruma rastlandığı görüldü.

'Sağlıksız' mükemmeliyetçilikte kişinin hata yaptığı için kendisine vurduğu, ailenin beklentisini karşılayamama kaygısı yaşadığı görülür ve depresyona yol açabilirken, 'sağlıklı' özelliklerin bu tür olumsuz etkileri olmadığı gibi, koruyucu bile olabileceği belirtiliyor.

SÜREKLİ ELEŞTİREN İÇ SES

Ancak bu her zaman olumlu olmayabilir. Örneğin yüksek standart sahibi olmanın intihar düşüncesiyle bağlantısı vurgulanıyor ve mükemmeliyetçiliğin olumlu etkisi olarak sıralanan özelliklerin abartıldığı veya yanlış anlaşıldığı belirtiliyor.

Mükemmeliyetçilik yüksek standart sahibi olmak değil, gerçekçi olmayan standartlar koymaktır. Bir davranış değil, insanın kendisi hakkındaki düşünme şeklidir. Çok çalışmak veya yüksek hedefler belirlemek değil, sürekli eleştiren bir iç sese sahip olmaktır.

Çok çalışıp da kötü not alan bir öğrenci "Hayal kırıklığına uğradım, ama sorun değil; hala genel olarak iyi bir insanım" diyorsa bu sağlıklıdır. Ama "Hep başarısız oluyorum, yeterince iyi değilim" şeklinde bir değerlendirme mükemmeliyetçiliktir.

PERFORMANS VE BENLİK

Hill, bazen özenli olmakla mükemmeliyetçiliğin karıştırıldığını, ilkinin sağlıklı, ikincisinin ise sağlıksız olabileceğini söylüyor. Özenli insanlar bir sorun çıktığında onu aşmanın yolunu bulurken, mükemmeliyetçiler yoldaki her tümseği hisseder ve hemen strese girer.

"Başarısızlık karşısında mükemmeliyetçiler duygusal olarak daha aşırı tepki verir; daha fazla suçluluk, utanç ve öfke duyar. Daha kolay pes eder."

Bu durum onları edinmek istedikleri başarıdan da alıkoyar. Çocuklarda bile performans kaygısı ile mükemmeliyetçilik arasında bağlantı vardır.

Mükemmeliyetçiler için performans ile benlik algısı iç içe geçmiştir. Başarılı olamadıklarında sadece yaptıkları konusunda hayal kırıklığı değil, kendi kimliklerine dair de utanç hissederler. Sonra da mükemmeliyetçilik bu utancı hissetmemek için bir savunma taktiği haline gelir. Eğer mükemmelseniz başarısız olmaz, başarısız olmazsanız utanç da hissetmezsiniz.

Böylece mükemmeliyetçilik arayışı kısır bir döngü haline gelir ve böyle bir şey olanaksız olduğundan sonuç vermeyen bir arayıştır.

RUHSAL SORUNLAR

Mükemmeliyetçilik tehlikelidir de. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre rekor sayıda genç ruhsal sağlık sorunundan mustarip. Depresyon, endişe ve intihar düşüncesi ABD, Kanada ve İngiltere'de on yıl öncesine kıyasla çok daha yaygın.

Bu tür sorunlara karşı koruyucu olabilecek şeylerden biri de kişinin kendisine karşı merhametli olmasıdır ki mükemmeliyetçilerde bu yoktur. Ama onların sıkça yaptığı şey kendisini eleştirmektir ve bu depresyona yol açar.

Yapılan araştırmalar incelendiğinde mükemmeliyetçiliğin intihar düşüncesine katkıda bulunduğunu gösteriyor. Hataları çok fazla kafasına takan, kendisini hiçbir zaman yeterince iyi görmeyen, ebeveynleri tarafından sürekli eleştirilen veya kişisel standartları yüksek olan insanların intihar düşüncesine daha fazla kapıldığı, ancak iyi organize olan ve başkalarından taleplerde bulunabilen kişilerin bunun dışında kaldığı görülüyor.

Ayrıca özenli insanların daha uzun yaşadığı, mükemmeliyetçilerin daha erken öldüğü belirtiliyor.

Mükemmeliyetçilik konusunda 30 yıldır araştırma yapan ve bir değerlendirme cetveli geliştiren Gordon Flett, bu eğilimdeki insanların "sürekli stres halinde" olduğunu söylüyor. Ayrıca "işkolik" bir savunma da geliştirmişlerse rahatlamaya zaman bulamayıp beyni ve bedeni sağlıklı işlemekten mahrum edebiliyorlar.

'PİYASAYA DAYALI TOPLUM'

Peki mükemmeliyetçilikteki bu artış neden kaynaklanıyor? Toplumda başarılarımızla değerlendiriliyoruz. Curran, piyasaya dayalı toplumda başarısızlığın oldukça ağır bir şey olduğunu, sosyal devletin budanması sonucu sosyal güvenlik ağlarının ortadan kalkmasıyla bunun daha da yoğunlaştığını söylüyor. Daha fazlasını başarması için ebeveynlerin çocukları üzerinde bu kadar baskı yapmasını da aynı nedene bağlıyor.

Başarısızlık korkusunda sosyal medya da önemli etkide bulunuyor. Bir hatanızın kısa sürede bütün dünyada duyulması ihtimali gerçek dışı olmadığı gibi, ihtişamlı paylaşımlar da gerçekçi olmayan standartlar belirlenmesine neden olabiliyor.

Mükemmeliyetçilik bazen kalıtsal da olabiliyor. Bu durumda ebeveynlerin kendilerindeki bu türden eğilimleri denetim altında tutup çocuklarına karşı koşulsuz sevgi göstermesi önemlidir.

ÇÖZÜM YOLLARI

Uzmanlar "Bu konuda yeterince çaba gösterdin. Bundan dolayı seninle gurur duyuyorum" türünden güven verici sözlerin yararlı olduğunu söylüyor. Fakat mükemmel olmayan davranışın sadece kabul edilir değil, normal olduğunu da hissettirmek gerekir. Çocuklara, sevginin performansa bağlı, koşullu bir şey olmadığını göstermek, sevilmeleri için mükemmel olmalarının gerekmediğini anlatabilmek önemlidir.

Mükemmeliyetçiliği terapi ortamında ele alıp kişiye kendisine karşı daha merhametli olması gerektiği fikri verilebilir: Ancak bu kişi kendi doğal iş veya ev ortamına döndüğünde aynı mantalite ve aynı koşullarla karşılaşacağı için ilerleme kaydetmek zordur.

Ama asıl sorun, depresyon veya endişeden farklı olarak bu eğilimin değer görmesi, kişi açısından yararlı olacağının sanılmasıdır.

Mükemmeliyetçi biri işinde daha başarılı olmak için evde her gece üç saat ekstra çalışmak zorunda kalıyorsa, bir hafta buna hiç başvurmadan deneme yapması ve sonunda bu ekstra çalışmanın pek de bir yararı olmadığını, hatta o üç saati dinlenerek geçirmesinin yararını görmesi sağlanabilir.

Ama asıl büyük adım, o sürekli eleştiren bakış açısının yerine insanın hem kendisine hem de başkalarına karşı daha merhametli bakmasını sağlamaktan geçer.

Bu özgürleştirici bir adım da olacaktır.