Modacı Selma Çilek Çiftçi: Kışın en karanlık günlerinde bile gözlük alıp takarım

Moda Tasarımcısı Selma Çilek Çiftçi, 2021'in trendleri ve kendi tarzı ile açıklamalarda bulundu. Hem kendi işini yürüten hem de anne olan Çiftçi, ''Kışın en karanlık günlerinde bile gözlük alıp takarım. Bu yaz, neon renklere özellikle de pembeye çok rağbet var.'' dedi. İşte genç tasarımcıdan moda ve annelik üzerine tavsiyeler...

Modayı en çok tasarımcılardan takip ediyorsanız bu haberimiz tam size göre. Ürettiği parçalarla adından söz ettiren Moda Tasarımcısı Selma Çilek Çiftçi, 2021'in trendleri hakkında ipucu verdi.

Alem Dergisi'ne açıklamalarda bulunan Selma Çilek Çiftçi, hem anneliğin getirdiği yenilikleri hem de iş hayatını anlattı.

Gardırobundaki parçaların çoğu kendi tasarımın olmalı.

Yüzde 90'ı benim. Jean üretmediğim için denim parçalar, mayolar, eşofman takımlar ve elbette aksesuarları başka markalardan alıyorum. Aksesuarlara özellikle de gözlüklere çok meraklıyım. Kışın en karanlık günlerinde bile gözlük alıp takarım. Bu yaz, neon renklere özellikle de pembeye çok rağbet var. Ben de bu tonlarda küçük çantalar, terlikler ekledim şimdiden dolabıma.

Son görüştüğümüzde dokuz aylık hamileydin. Şimdi 15 aylık bir oğlun var. Nasılmış anne olmak?

Anne olunca bambaşka bir insana dönüştüm. Doğumdan önceki ben ile şu anki ben arasında çok fark var. Annelik, insana inanılmaz bir olgunluk sağlıyor bence. Bakış açım, düşünce tarzım değişti.

Nasıl yetiştiriyorsunuz onu?

Anne-baba olarak görevlerimizi ayrıştırmadık çünkü Sinan da ben de evdeyiz. Ben kendi doğrularıma göre, Sinan da kendi doğrularına göre büyütmeye çalışıyor. Ama zaten doğrularımız kesişiyor. O biraz daha otoriter ben biraz daha yumuşak bir yapıdayım. Satvet benim yumuşak karnım. O da şimdiden bunu fark etti. Hatta istediği şeyleri yaptırmak için kullanıyor bu durumu bile diyebilirim. En önemli şey, Satvet'in merhametli ve iyi kalpli bir yetişkin olması. Bunun için elimizden geleni yapıyoruz. Elbette iyi bir eğitim hayatı olmasını da isterim. Ama bu biraz da onun içinden gelen bir şey. İnşallah kendini geliştirmeyi seven bir çocuk olur.

Sen nasıl bir çocuktun? Ailenle ilişkin nasıldı?

Ben çok huzurlu bir çocukluk geçirdim. Mutlu bir çocuktum. Küçük bir şehirde büyüdüm. Hep bizim sokakta ve bahçede oynadığımızı hatırlıyorum, mahalleden diğer arkadaşlarım ve abim Talha ile birlikte. Abim benim en yakın arkadaşımdı. Kardeşim Zeynep benden sekiz yaş küçük olduğu için onu bebek olarak hatırlıyorum. Çok süslü bir kız çocuğuydum. Bahçede oynamaya çıkarken bile günde üç defa eve girer üstümü değiştirir, takıp takıştırırdım. Annem ve babam hayatım boyunca en büyük destekçilerim oldu, olmaya da devam ediyor. İşimle ilgili her kararımda da babama danışırım. Sonuçta o da kendi emeğiyle büyük bir mobilya şirketi kurdu, bugünlere geldi. Bana çok fikir verir. Lise yıllarımda da çok çalışkandım. Okul birincisiydim. Hep evde test çözerdim. Dershanelere, kurslara giderdim. Sakin bir ergenlik dönemim oldu.

Yoğun bir tempon var. Nasıl planlıyorsun gününü?

Açıkçası doğumdan önce de en çok koktuğum şeylerden biri buydu. Hem işime, hem eşime, hem sevdiklerime, hem kendime, hem oğluma her şeye nasıl yetişeceğim diye düşünüyordum. Evde olmak biraz kolaylaştırdı işimi. Gün içindeki en büyük lüksüm sabah sporum. Sabahları spor yapınca ödevini tamamlamış bir çocuk gibi hissediyorum kendimi. Hem de güne daha enerjik ve zinde başlıyorum. Bir de sabah kahvemi içerken yapılacaklar listemin üzerinden geçmek beni motive ediyor. Özellikle de yaptıklarımın üzerini çizmek.