Milli Edebiyat Dönemi, Genç Kalemler dergisiyle başlamıştır. Bu dönemde birçok isim ön plana çıkmaktadır. Bunlardan bazıları, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi isimlerdir. Ayrıca bu dönemde verilen eserlerde sade bir dil kullanılmış, vatan sorunları ve ulusal değerler konu alınmıştır. Bu dönem 1923 yılında son bulmuştur.
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ GENEL ÖZELLİKLERİ VE ÖNEMİ NEDİR?
II. Meşrutiyet (1908)'ten sonra başlayan ulusçuluk akımı her alanda olduğu gibi edebiyatta da kendisini göstermiş ve "Milli Edebiyat" akımı ile millî/ulusal kaynaklara yönelme ilkesi benimsenmiştir.
1911'de Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp'in yayımladıkları "Genç Kalemler" dergisiyle başlayan akım, kısa sürede değişik sanat anlayışlarını savunan sanatçılar tarafından da benimsenmiştir.
Sade ve arı bir Türkçe ile yazılan eserler yurt sorunları ve ulusal değerleri ortaya çıkarma amacını gütmüşlerdir. Özellikle öykü ve roman alanında Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin ve Refik Halit Karay bu akımın en güzel örneklerini vermişlerdir.
Bu dönemde ayrıca milli edebiyat kavramı altında toplanan fakat dünya görüşleri ve şiir anlayışları farklı olan şairler de yetişmiştir. Nitekim şiirlerini akımın temel özelliği olan hece ölçüsü yerine aruz ölçüsü ile yazan Türk İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, gerçekçi bir tutumla toplumsal konulara yönelmiştir. Temelde Osmanlıcı ve gelenekçi kabul edilen Yahya Kemal Beyatlı, yeni-klasik bir şiir geliştirmiş; egemen ideolojilerin dışında kalan Ahmet Haşim ise izlenimci ve simgeci bir anlayışla "Saf Şiir"i savunmuştur.
Milli Edebiyat Akımı Türk edebiyatında toplum ve ülke meselelerine geniş yer veren, sade Türkçeyi ve hece veznini kullanma yoluna giden edebiyat akımı (1911-1923), 1860'tan sonra benimsenen ve II. Abdülhamid tarafından da desteklenen "Osmanlıcılık" ideolojisi, Balkan savaşından sonra imparatorluk sınırları içinde patlak veren bağımsızlık mücadeleleri sonucu, geçerliğini kaybetti.
1908'den sonra Müslüman toplumları birleştirmek ve kalkındırmak, Hıristiyan devletleri karşısında bir denge unsuru durumuna getirmek amacını güden "İslamcılık" ideolojisinin yanında, önce edebiyat ve fikir adamlarınca ortaya atılan, sonradan siyasi nitelik kazanan milliyetçilik akımı da gelişme gösterdi.
Milliyetçilik hareketi, kısa bir süre sonra " Türkçülük" adı altında, dernek ve yayın organlarının (Türk Derneği, Türk Yurdu ve aynı adlarla çıkardıkları dergiler) kurulmasıyla siyasi yönden teşkilât kurmağa başladı. Türk Yurdu Derneği, bir yıl sonra (1912) yerini Türk Ocağı'na bıraktı.
Yayımı 1913'te başlayan Halka Doğru dergisi, halkın toplumsal seviyesine inmeyi amaç edindi. İmparatorluktaki milliyetçilik hareketleri, o sırada iktidarda bulunan ittihat ve Terakki cemiyetince desteklendiği için kısa zamanda büyük gelişme gösterdi. Milliyetçilik, özellikle Türkçülük hareketinin önderi durumunda olan Ziya Gökalp, yazılarıyla ve İstanbul üniversitesinde verdiği sosyoloji dersleriyle, hem milliyetçilik ilkelerinin aydınlarca benimsenmesinde, hem de milli bir edebiyatın yaratılmasında başlıca etken oldu.
Selanik'te, Ömer Seyfettin, Âkil Koyuncu, Rasim Haşmet ve Fecriati'cilerden bazılarının çıkardıkları Genç Kalemler (1911) dergisiyle, milliyetçilik akımı edebiyat alanına girdi. Genç Kalemler dergisi ilk olarak "milli edebiyat" deyimini ortaya attı ve böyle bir edebiyatın oluşturulması görevini de üstüne aldı. Dergi yazarları ilk olarak dilin millileştirilmesiyle ise başladılar.
Dili sadeleştirme konusunda birtakım ilkeler tespit ettikten sonra edebiyatta da taklitçilikten kaçınılmasını, sanatçıların, Türk halkının hayatına yönelerek yaratıcı nitelikler kazanmalarını ve yapıcı eserler vermelerini istediler. "Hikâye, roman ve tiyatro, konularını ve kişilerini yerli hayattan almalıdır" ilkesini benimsediler. Milli edebiyat temsilcilerinin edebiyat ve özellikle dil anlayışları, Servetifünun'cular ve fecriati'cilerbüyük tepki uyandırdı.
Mehmed Rauf, Halid Ziya, Cenab Şahabeddin, Hüseyin Cahid, Süleyman Nazif, Yakup Kadri, Köprülüzade Mehmed Fuad'ın itirazları şunlardı: Yeni dil ancak bilim dili olabilir, sanat eserleri milletlerarasıdır. Bu bakımdan edebiyat da milli olamaz, Genç Kalemler'in milli edebiyat anlayışı ırki bir nitelik taşımaktadır v.d." Genç Kalemler dergisinde bu itirazlara karşı devamlı yazılar çıkıyordu. Bu karşılıklı tartışmaların yapıldığı sırada fecriati'cilerden Hamdullah Suphi ve Celâl Sahir, Genç Kalemler'in yeni dil konusundaki görüşünü benimsediklerini bildirdiler.
Genç Kalemler dergisi kapandıktan (Eylül 1912) sonra yazarlarının birçoğu İstanbul'a geldiler, Türk Yurdu ve öteki milliyetçi dergilerde yazmağa başladılar. Milli edebiyat akımına karşı çıkanların ve yeni yetişen gençlerin de katılmasıyla grup genişledi ve etki alanları da aynı oranda büyüdü. Türkiye'de cumhuriyet ilân edilirken milli edebiyat akımı temsilcilerinin büyük çabalarıyla, bazı yazarların (Cenab Şahabeddin, Süleyman Nazif, Ali Kemal) şiddetle karşı koymalarına rağmen, konuşma dili edebiyat dili olarak yaygınlaştı.
MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ DİL VE ÜSLÛP
"Genç Kalemler" dergisi yazarları, milli bir edebiyatın, dilin millileştirilmesiyle yaratılacağına inanmışlardı.
Edebiyatı cedide'cileri ve fecriati'cileri, Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan bir dili (Osmanlıca) kullandıkları gerekçesiyle suçladılar, "Yeni lisan" adını verdikleri davalarını gerçekleştirmeğe çalıştılar. Bu konudaki başlıca amaçları şunlardı:
1. Arapça ve Farsça dilbilgisi kuralları ile bazı istisnalar dışında bu kurala göre yapılmış tamlamaların kullanılmaması;
2. Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçedeki kullanılışlarına göre değerlendirilmesi, bu dillere ait kelimelerin yerine mümkün olduğu kadar Türkçelerinin kullanılmasına dikkat edilmesi;
3. Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe telaffuzlarına göre yazılması;
4. Bilim dilinde kullanılan Arapça ve Farsça terimlerin kullanılmasına devam edilmesi;
5. Öteki Türk lehçelerinden kelime alınmaması;
6. Konuşmada, İstanbul şivesinin esas olarak kabul edilmesi. İstanbul konuşması esas alınarak yeni bir yazı dilinin meydana getirilmesi.
MİLLİ EDEBİYATIN SANATÇILARI
ÖMER SEYFETTİN (1884-1920)
Türk edebiyatının en önemli hikâyecisidir.
Türk milliyetçiliğini esaslara bağlamıştır. Sistematize etmiştir.
Sosyal hayatı ve kurumlarımızı Batı'ya göre düzenlenmelidir.
Eserlerinde halk dilini kullanmıştır.
Halkın dertlerini isteklerini yansıtmaya çalışmıştır.
"Türkçülük, Türk milletini yükseltmektir" diyerek bu ifade doğrultusunda hareket etmiştir.
Eserleri: Türkçülüğün Esasları, Kızıl Elma, Türkleşmek-İslamlaşmak -Muasırlaşmak, Türk Medeniyet Tarihi, Malta Mektupları.
MEHMET EMİN YURDAKUL (1869-1944)
Anadolu insanın yabancılara başkaldırısını çok güzel yansıtmıştır.
Toplumcu sanat anlayışıyla milliyetçi çizgide eserler vermiştir.
Hece ölçüsü kullanılmıştır.
Eserleri: Türkçe Şiirler, Türk Sazı, Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanları, Zafer Yolunda, Turana Doğru, İsyan ve Dua, Mustafa Kemal, Fazilet ve Adalet.
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (1889-1974)
Edebiyatın her alanında eser vermiştir. Fecr-i Ati'nin dağılmasından sonra Milli Edebiyat içinde yer almıştır.
Çoğunlukla içinde yaşadığı toplumun dertlerini eserlerinde işlemiştir.
Anadolucu, Atatürkçü bir çizgide kalmıştır.
Esas ününü romancılık alanında bulmuştur.
Kuvvetli bir gözlem gücü vardır.
Realist bir çizgide yaşamıştır.
Eserlerinde aydın-halk çatışmasını yansıtmıştır.
Eserleri:
Roman: Kiralık Konak, Ankara, Nur Baba, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Bir Sürgün, Panorama
Hikâye: Milli Savaş Hikâyeleri, Rahmet
Diğer: Erenlerin Bağından, Zoraki Diplomat, Vatan Yolundan, Anamım Kitabı
HALİDE ADİP ADIVAR (1884-1964)
Edebiyatçılığının yanında bir asker gibi cephe gerisinde mücadele vermiştir.
Romanlarında aşk, kadının psikolojisini, doğu-batı çatışmasını, eski-yeni kavgasını işlemiştir.
Romanlarında kuvvetli bir gözlem vardır.
Kurtuluş Savaşı eserlerinde çokça yer edinmiştir.
Edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir.
Dili çok başarılı değildir.
Eserleri: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Türkün Ateşle İmtihanı, Sinekli Bakkal, Mor Salkımlı Ev, Dağa Çıkan Kurt, Tatarcık, Zeyno'nun Oğlu.
REŞAT NURİ GÜNTEKİN (1889-1958)
Anadolu'nun dertlerini, sıkıntılarını, inançlarını eserlerinde işlemiştir.
Sade ve yapmacıksız bir dil kullanmıştır.
"Çalıkuşu" romanı en ünlü eseridir.(aslında bir tiyatro eseri olarak yazılmıştır)
Müfettişlik yaptığı için Anadolu'yu gezmiş ve onların sıkıntılarını, sevinçlerini edebi eserlerinde sıkça kullanmıştır.
Eserleri: Çalıkuşu, Damga, Dudaktan Kalbe, Acımak, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Kızılcık Dalları, Gökyüzü, Eski Hastalık, Ateş Gecesi, Miskinler Tekkesi, Son Sığınak ...
REFİK HALİT KARAY (1888-1965)
Halk dilini eserlerinde oldukça başarılı olmuştur.
Kuvvetli bir gözlemciliği vardır; ancak iç gözlemde başarılı değildir.
Eserleri: Memleket Hikâyeleri, İstanbul'un İçyüzü, Yezidin Kızı, Çete, Sürgün, Bu Bizim Hayat, Kadınlar Tekkesi, Karlı Dağdaki Ateş...
YAHYA KEMAL BEYATLI (1884-1958)
Modern edebiyatımızın en büyük şairlerindendir.
Batılı tarzda şiirimize düzen vermiştir.
Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. "OK" şiiri hariç bütün şiirlerini aruzla yazmıştır.
“Şiir musikiden başka bir musiki"dir derdi.
Parnasizmden etkilenmiştir.
İstanbul'u, Osmanlı'nın ihtişamlı zamanında gezmek, tabiat, ölüm, rintlik gibi konuları işlemiştir.
Şiirlerinin mükemmel olması için uğraş vermiştir, bu konuda oldukça titizdir.
Edebiyatın hemen her alanında eser vermiştir; ancak asıl ününü şiirde kazanmıştır.
Eserleri: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgârıyla, Aziz İstanbul, Eğil Dağlar, Portreler, * Rubailer ve Hayyam'ın Rubailerini Türkçe Söyleyiş.
PEYAMİ SAFA (1899-1961)
Geçim derdiyle yazarlığa başlamıştır.
Bir ayağından sakat olduğu için bu psikolojiyi eserlerine yansıtmıştır.
"Server Bedii" lakabıyla eser yazmıştır.
Edebiyat, felsefe, tıp, psikoloji alanında yeterli bir bilgin sayılır.
Psikolojik çözümlemeleri çok başarılıdır.
Eserleri: Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Sözde Kızlar, Mahşer Bir Akşamdı, Canan, Matmazel Noralya'nın Koltuğu, Atilla, Harbiye, Şimşek. gibi eserleri vardır.
HECENİN BEŞ ŞAİRİ (BEŞ HECECİLER)
Bu şariler 1917de Selanik'te "Genç Kalemler"le başlayan Milli Edebiyat akımının ilklerine bağlı olarak, halk şiirimizin özelliklerinden, yerli kaynaklarımızdan yararlanarak, şiirimizin aruzdan heceye geçişinde önemli rol aynamışlardır. Şiirlerinde Anadolu manzaralarını ve Anadolu yaşayışını coşkulu bir dille işlemişlerdir. Hece ölçüsünün genellikle 11'li ve 14'lü kalıbını kullanmışlardır. Daha sonraları, yeni biçimler arayarak oldukça uzun şiirler de yazmışlardır. Eserlerindeki dil ise konuşma dilidir. Bu şairlerimiz şunlardır:
Halit Fahri Ozansoy
Enis Behiç Koryürek
Yusuf Ziya Ortaç
Orhan Seyfi Orhon
Faruk Nafiz Çamlıbel