Eskilerin 'cebir'i yenilerin matematiği: Kim icat etti?

Matematik hayatımızın her alanında her şekilde olan bir bilim dalıdır. Matematikten öğrenciler korksa da aslında hayatımızdan çıkartamayacağız bir alandır. Matematik bir zaruret sonucumu bulundu? “Matematiği kim buldu?” gibi soruların yanıtını sizin için araştırdık…

Matematiğin ilk buluşu ile birlikte hayatımıza girdi ve asla çıkmadı. Matematik hayatımızın her alanındadır. Herkes “Matematiği kim buldu?” sorusunun cevabını merak etmektedir. Matematik hayatın her alanına bu kadar nüfuz ettiğine göre çok efsane bir buluş olduğu bellidir.

MATEMATİK BİLİMİNE KATKIDA BULUNAN BİLİM ADAMLARI

Matematiğin icadı ile ilgili tek bir kişiden ya da halktan bahsetmek mümkün değildir. Matematik dünya üzerinde pek çok medeniyette kullanılan bir teknik olarak icat edildi. Her medeniyet, kendi zamanlarına ve hayat tarzlarına uygun olarak matematiği bir form olarak kullandılar. Matematiğin kullanımı ile ilgili en eski kayıtlarda yer alan medeniyetler arasında Mayalar, Hintliler, Yunanlılar, İslam Medeniyetleri ve Çinlileri sayılabilir. Her medeniyetin matematik formu zaman içerisinde birbirini etkileyerek gelişmiş ve dünya çapında yayılmıştır. Sonunda bugün bildiğimiz matematik biliminin standartlarına ulaşılmıştır. Tarihte matematiksel düşünce ölçme, borç, vergi, astronomi hesapları gibi pratik problemlere çözüm tekniklerinin geliştirilmesiyle başlamıştır. Matematiğin sahip olduğu dinamiklerin yanında diğer bilimlerle arasındaki sıkı etkileşim nedeniyle çok hızlı bir gelişme göstermiştir. Bu hızlı gelişmenin sonucu olarak matematik içinde çok sayıda dal ortaya çıkmıştır. Bu dallar Cebir, analiz, aritmetik, istatistik, geometri, kümeler kuramı, sayısal çözümleme, olasılık kuramı ve trigonometri olarak sayılabilir

ANTİK DÖNEM MATEMATİK BİLİMİ

Antik dönemin en önemli matematik merkezlerinden birisi, M.Ö. 2000 li yıllarda yaşamış Babil Medeniyeti olarak sayılmaktadır. Babilliler ekonomi ve sosyal hayatlarının ihtiyaçlarını karşılamak için denklem çözme, kök bulma, alan ve hacim hesaplama gibi teknikleri geliştirdiler. Bununla beraber astronomiye olan yakın ilgileri nedeniyle Trigonometriyi geliştirdiler. Babil Uygarlığının matematiğin gelişimine en büyük katkısı 60’lık sayı sistemidir. Sıfır simgesinin de katılmasıyla günümüz onluk sayı sistemine çok benzeyen 60’lık sayı sistemi günümüzde bile açı ve zaman ölçümünde kullanılmaktadır.

Eski Mısır’dan günümüze ulaşan iki önemli matematik belgesi M.Ö. 1900 ve M.Ö. 1700’ler arasına ait Golenişev papirüsü  ile Rhind papirüsü dür. Bu papirüsler o dönemin aritmetik ders kitapları olarak adlandırılabilir. Matematik, Eski Mısır ve daha sonra Roma uygarlığında günlük hayatı kolaylaştıran pratik bir araç olmaktan öteye gitmemiştir. Yunan matematiği M.Ö 7-6. yüzyıllarda Mezopotamya ve Mısır’dan gelen bilgilerin derlenmesiyle oluşmuştur. İlk sayma sayılarını Yunanlılar bulmuştur. Yunan medeniyetinin kendisine ait matematik kuramları ise M.Ö. 5. yüzyılın ikinci yarısından sonra ortaya çıkmaya başlamıştır.

Eski Yunan matematiğin ilgilendiği iki önemli konu konikler ile astronomiden kaynaklanan küresel geometri problemleri oldu. M.Ö. 4. yüzyılın sonunda matematikte erişilen düzeyi ve yetkinliği, Eukleides’in  (Öklit) tarafından yazılan ünlü Stoikheia (Elemanlar) ile ortaya kondu.

İSLAM DÜNYASINDA MATEMATİK

Ortaçağda matematik bilimi ve diğer bilimler Hindistan’da ve İslam dünyasında yeniden canlandı. Abbasi halifesi Mansur’un emirleri ile Yunan bilim yapıtları sistematik bir biçimde çevrildi. Hint astronomisinin de etkisiyle Bağdat ilk İslam astronomi merkezi oldu. Matematik ve astronominin bu yeniden canlanışında önemli etkenlerden biri de Bağdat okulundan Cebir’in mucidi Hârizmî oldu.  Rakamlar ve semboller kullanarak ve denklemler kurmak suretiyle aritmetik işlemlerini genelleştirmiş olan matematik kolu olan cebir Farslı bilim adamı Hârizmî tarafından icat edilmiştir. Harizmi den önce birçok medeniyet cebir’i kullanmış olmasına rağmen (Babil) bu gün dünyada kabul edilen cebir standartları Harizmi’nin icat ettiğidir. İslam matematik ve astronomi geleneği 1400’lere değin aralıksız sürdü.