Kışın neden sık hastalanırız? Kronik ağrılardan kurtulmanın yolları neler? Stres kronik ağrılarda nasıl bir rol oynuyor? Prof. Dr. Derya Uludüz, tüm merak edilenleri aksam.com.tr’ye anlattı.
Aksam.com.tr’den Ezgi Aşık’ın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Derya Uludüz, kronik ağrılarda stresin önemli rol oynadığını vurguladı. Uludüz, “Stres aynı zamanda kan beyin bariyerinin aşınmasına sebebiyet verir, bu da vücudunuzu iç ya da dış kaynaklı sayısız enfeksiyonlara karşı açık hedef haline getirir. Stres hem psikolojik, hem de fizyolojik olabilir. Her ikisi de vücutta iltihaplanmaya ve kronik ağrılara sebebiyet verir.” ifadelerini kullandı.
Kronikleşmiş ağrılara karşı neler yapılmalı?
Kronik baş ağrılarınız, eklem ağrılarınız veya bel ağrılarınız var diyelim. Bu ağrılarınız için doktora gitmiş olabilirsiniz, Verilen ağrı kesiciler, kısa süreliğine sizi rahatlatsa da, o ağrılar yine bir şekilde geri döner. Çünkü ağrıların kaynağı muhtemelen sizsiniz, vücudunuzda meydana getirdiğiniz stres, bu ağrıları beslemeye devam eder. Psikolojik stres, saatlerce trafikte beklemek, yoğun iş hayatı, finansal sorunlar, sınavlar, ayrılıklar, yakınlarımızın ölümü vb. faktörlerle tetiklenir.
Stres beyni ve vücudu yavaş yavaş ele geçirir, üstelik bir de kötü besleniyorsanız süreci hızlandırırsınız. Kötü beslenme derken, kan şekeri, yağ metabolizması ve kan basıncı dengesizlikleri oluşturan yüksek şekerli ve karbonhidratlı diyet tarzından bahsediyoruz. Evrimsel yeme döngüsünü avlanmak için harcayan bir türün, öğünlerinin çoğunda yüksek karbonhidratlı bir diyetle beslenmesi gün içinde vücutta sayısız strese sebep olur. İnsan vücudu kan şekerinin düşürülmesine uyarlanmıştır.
“YÜRÜYÜŞ VÜCUTTAKİ LAKTİK ASİTİN ATILMASINI HIZLANDIRIR”
Peki, kronik stres hangi hastalıklara yol açabilir?
Bu kronik stres hipoglisemi, insülin direnci, diyabet veya beyin için tehlike oluşturan Alzheimer, Parkinson gibi diğer rahatsızlıklara bile yol açabilir. Kötü beslenme ile ortaya çıkan stres, fizyolojik bir strestir. Diğer fizyoloji stresler arasında sigara içme, tolere edilemeyen yiyecekler, besin alerjileri, anemi, bağırsak bakterisi enfeksiyonu, bağırsaklarda parazit, otoimmün hastalıklar, eklem ağrıları ve iltihaplanması, sindirim sıkıntısı ve çok daha fazlası bulunur. Beynin ve vücudun her dakika bu dengesizliklere karşı savaşması ve işlev kaybını önlemesi gerekir. Bu da fizyolojik stres cevabını daha da arttırır. Eğer bu metabolik sorunlar sürekli olarak devam ederse, kronik iltihaplanma bütün vücudu ele geçirir ki, sonunda hiç geçmeyen ağrılar yaşarız.
“LİMONLU SU İÇMEK KARACİĞERE DESTEK OLUR”
Sürekli olarak strese maruz kalan insanların, stresin beyindeki etkilerini azaltmak için yapabilecekleri bir şey, destek olarak fosfatidilserin takviyesi kullanmaktır. Fosfatidilserin, iltihabi belirteç interlökin-6’nın etkilerini baskılar. Vücuttaki stresi ortadan kaldırarak ağrılarınızdan kurtulmanızın en etkili yolu kaslarda aşırı gerginlik, zorlanma ve kasılmaya bağlı birikmiş laktik asitin atılmasıdır. Bunun en iyi yolu açık havada oksijen alarak yürümek, dokulara temiz oksijenli kanın ulaştırılması ve ardından gevşeme egzersizleri ile laktik asitin atılmasını hızlandırmaktır. Kaslara yapılan deri doku laktik asiti dağıtan masajlar ve tetik nokta enjeksiyon tedavileri de etkili yöntemlerdir.
Hızlı ve yoğun yaşamın yol açtığı vücudumuzda bulunan toksinler de kronik ağrıları besleyebilen başka bir faktördür. Hepimiz biliyoruz ki, yediklerimiz ve içtiklerimizin bir kısmı vücuttan atık olarak çıkar. Fakat vücudumuzdaki hücrelerin de atık ürettiğini fark edemeyiz. Bağırsaktaki maddeler gibi, hücrelerden gelen atıkların da bir çıkış yolu olması gerekir.
1950'lerden beri çevremizde 65.000'den fazla yeni kimyasal madde var oldu. Bunlar vücudumuzda yük oluşturan toksik maddelerdir. Aşırı toksik yük; enerji eksikliğine, kilo sorunlarına, zayıflamış sindirim sistemine, bozuk bağışıklık sistemine, baş ağrılarına ve genel olarak halsizliğe yol açabilir. Ve bunların hepsi yine strese sebebiyet verir ve kronik ağrıları besler. Vücutta toksin birikmiş ise vücut sistemleri sürekli kriz modundadır. İşlenmiş gıdalar, kirli su, plastik ve ticari ürünlerden elde edilen toksinler, vücudumuzda düşük dereceli bir enfeksiyon olmuşçasına tepkiler gösterebilir.
“SAĞLIKLI VE DENGELİ YAŞAYARAK AĞRILARDAN KURTULABİLİRSİNİZ”
Toksinler vücudumuza üç yol ile girer: Yiyeceklerden, solunan havadan veya giysilerden gelir ve bağırsak, böbrek, ter, akciğerlerden nefes yolu ile atılır. Her gün bol su içerek, yüzde 60-65’i su ile vücudunuzdan toksinleri uzaklaştırabilirsiniz. Ayrıca suyunuza limon eklerseniz, toksinleri arındıran karaciğerinize de destek olursunuz. Limonlar güçlü temizleme ve detoksifikasyon özelliklerine sahiptir. Karaciğerin ürettiği safrayı üreten nadir gıdalardan biridir. Diyetinize daha fazla limon ekleyerek, karaciğere bir mola verdirirsiniz. Öte yandan, bağırsaklarınızın atıkları etki bir şekilde attığından emin olmalısınız.
Ağrılarınızın sebebi stres veya toksin kaynaklı kronik iltihaplanma sorunudur ve düzenli egzersiz, sigarasız alkolsüz yaşam, sağlıklı, dengeli, antioksidan bakımından zengin bir diyet, gevşeme egzersizleri gibi uygulamalarla ağrılarınızdan kurtulabilmeniz mümkün. Ayrıca kronik ağrıda etkili olduğu kanıtlanan birkaç doğal takviye de bulunur. Bunlar arasında; magnezyum, melatonin, koenzim Q10, Omega-3 yağlı asitler, fosfatidilserin, D vitamini ve çinko sayılabilir.
“BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ BEYİN TARAFINDAN KONTROL EDİLİR”
Kış öncesinde vücut direncini artırmak için neler yapmalıyız? Vücut kırgınlığı neden kaynaklanır?
Bağışıklık sistemi vücudumuzda yaygın yerleşimdedir. Beyin tarafından kontrol edilen bağışıklık sisteminin büyük kısmı bağırsaklarda, akciğer ve lenf bezlerinde toplanmıştır. Dışardan gelebilecek her tür yabancı ve zararlı maddeye karşı vücut kendini koruyabilecek kalkana sahiptir. Ancak soğuk hava grip de dâhil olmak üzere tüm solunum yolu hastalıkları ile yakından ilişkilidir.
Araştırmalar, kış mevsiminde soğuk algınlığı hastalıklarının ölüm sayısındaki artışların daha fazla olduğunu gösteriyor. Bunun birkaç sebebi olduğu düşünülüyor. Bunlardan biri, bazı grip virüslerinin soğuk havalarda gelişmesidir. Bir diğeri ve bizim müdahale edebileceğimiz neden, soğuk havalara maruz kalmanın bağışıklık sistemini baskıladığına dair bulunan bilimsel kanıtlardır.
Ayrıca bazı bilim insanları, kışın güneş ışığından yeterince yararlanamama nedeniyle düşen D vitamini seviyelerinin bağışıklığımızı zayıflattığını ve bizi D vitamininin önemli sağlık yararlarından mahrum bırakarak enfeksiyonlara daha açık hale getirdiğini söylüyor. Dolayısıyla, sıcaklıkların azalmasıyla bağışıklığımızın zayıfladığını ve virüsler için bir hedef haline geldiğimizi bilmemiz gerekiyor. Bunu bilerek hastalanmadan gerekli önlemleri almamız bizi hastalıklardan koruyacaktır.