Kalp damar hastalıklarının bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bir numaralı ölüm nedeni olduğunu dile getiren Tokgözoğlu, Avrupa kardiyovasküler istatistiklerine göre ölümlerin yüzde 40'ının, TÜİK verilerine göre de Türkiye'de de yüzde 38'inin kalp damar hastalıkları nedeniyle olduğunu dile getirdi.
Tokgözoğlu, "Genç ölümlerin 3'te birinin nedeni kalp damar hastalıkları. Bu Avrupa Birliği'nin verisi. Genç ölümler hem orta ve düşük gelir düzeyli ülkelerde hem kadınlarda fazlasıyla oluyor. Dolayısıyla kalp damar hastalıkları daha erken yaşa çekilmeye başladı." diye konuştu.
Tokgözoğlu, 50 yaş altı kalp krizinden ölüm sıklığı açısından Avrupa ülkeleri kıyaslandığında Türkiye'nin ilk sırada olduğunu söyledi.
Kalp damar hastalıklarına yol açan nedenleri bildiklerini ve bu nedenlerle savaşta bir miktar başarı sağlandığını anlatan Tokgözoğlu, şunları kaydetti:
"Bir yandan dünya modernleşiyor, gelişiyor ama olumlu etkileri, güzel ilaçlar, hastaların daha uzun yaşamasının yanı sıra bir yandan da bu modernleşmenin, globalleşmenin getirdiği hareketsizlik, düzensiz beslenme, kilo alımı, şeker hastalığı ve kalp damar hastalıklarını arttırıyor. Bir yandan biz daha iyi tedaviler geliştiriyoruz, her şeyin tanısını çok daha erken koyabiliyoruz ama çocukluk yaşlarından itibaren hareketsizlik ve kilo fazlalığı gibi sorunlar biraz belimizi büküyor. Sigarayla savaşta ülkemizde büyük bir başarı örneği var. Buna rağmen hala gençlerde ve özellikle kadınlarda sigara tüketimi sorun olmaya devam ediyor."
"KADINLARDA HASTALIK ARTIYOR"
Tokgözoğlu, kadınlarda obezitede Türkiye'nin Avrupa'nın ilk sırasında yer aldığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Kadınlarda hastalık artıyor. Kadınlar hormonları nedeniyle aslında menopoza kadar nispeten korunuyor. Bir kadın eğer sigara tüketmiyorsa, şeker hastası değilse ve özel bir genetik hastalığı yoksa kalp hastalığı olma riski oldukça düşük. Menopozdan sonra yavaş yavaş risk erkeklerle eşitleniyor. Şu anda kadınların yarıdan fazlasının ölüm nedeni kalp damar hastalığı. Kadınlar daha çok kansere bağlı ölümlerden korkar ama kalp damar hastalığına bağlı ölümler kadınlarda meme kanserine bağlı ölümlerden daha fazla. On yıllık riske bakacak olursanız, genç bir kadının riski çok düşük gözüktüğünden kadınlarda sorun yeterince araştırılmıyor. Kadınlar da kendilerine hastalığı çok fazla konduramıyor. Kalp damar hastalıklarının bulguları kadında daha farklı olabiliyor. Aslında herkeste direkt kalp kriziyle hiçbir bulgu olmadan da hastalık başlayabilir, bu en ürkütücü şey. Kadında daha atipik semptomlar, nefes darlığı, halsizlik, fenalık hissi gibi olabileceğinden, tipik göğüs ağrısı olmayabileceğinden hasta da hekime gitmeyi ihmal edebiliyor."
"GEÇİŞTİRME EĞİLİMİ KADINLARDA DAHA FAZLA"
Türk Kardiyoloji Derneği tarafından yapılan çalışmada hastanın hekime başvurmadan önce gecikme nedenlerinin araştırıldığını anlatan Tokgözoğlu, şöyle konuştu:
"Kalp krizi olan hastaların bir kısmı, 'Çocukları uyandırmayayım. Sabah olsun geçer. Midedir ilaç alayım.' diye geçiştirme eğilimi var. Bu geçiştirme eğilimi kadınlarda daha fazla. Dolayısıyla tanı atlanabiliyor. Tedaviye uyum konusunda da dünya istatistiğine göre kadınlar daha az uyum sağlıyor. Erkekler tedaviye daha çok uyuyor, evli erkekler muhtemelen eşleri daha ısrarcı olduğu için daha çok uyuyor. Kadınlarda kendini ihmal etme eğilimi tanı konulduktan sonra bile var, belki kendine konduramadıklarından, belki aile öncelikleri farklı olduğundan."
Kadınlarda psikososyal stresin erkeklerden daha fazla olduğunu belirten Tokgözoğlu, psikososyal stresin de kardiyovasküler risk faktörlerinden biri olduğunu hatırlattı.
Tokgözoğlu, Türkiye'nin kardiyoloji alanında dünya standartlarında tedavi veren merkezlere sahip olduğunu, tanı ve tedavi yöntemleri konusunda hiçbir eksiğin olmadığını söyledi.
Avrupa Ateroskleroz Derneği'nin eğitim araştırma konusunda uzmanlara destek verdiklerini anlatan Tokgözoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Senede 8 kere Avrupa'nın farklı üniversitelerinde kurslar yapıyoruz. Bu kurslara mümkün olduğu kadar Türkiye'den katılımları sağlamaya çalışıyorum. Kursların bir kısmını da Türkiye'ye kazandırmaya çalışıyorum. 2008 yılında Avrupa Kongresini İstanbul'da yaptık. Büyük kongreyi tekrar Türkiye'de yapmayı umuyorum. Gençlere yönelik lider yetiştirme programlarımız var. Avrupa'nın farklı üniversitelerinde özellikle bu konuda araştırma yapmayı arzu edecek 30-40 yaş arası kişileri özel bir programla eğitiyoruz. Aralık ayında Viyana Üniversitesinde ilk programımız başlayacak.Her ülkeden bir veya iki kişi bu programa katılacak. Bu özel programa Türkiye'den de 2 gencimizin katılımını sağlıyorum."
AA