Kadınların korkulu rüyası polikistik over sendromu 10 kadından 1'inde görülüyor

Kadınların korkulu rüyası olan polikistik over sendromunun üreme sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu söyleyen uzmanlar, bu durumun kısırlık nedeni olabileceğini belirtti. Peki, polikistik over sendromu nedir? Hangi belirtiler durumunda uzmana başvurmak gerekiyor? İşte yanıtlar...

DHA

Birçok kadında görülen polikistik over sendromu, neden olduğu biyolojik değişiklikler sebebiyle kadınlarda çocuk sahibi olmayı engelleyebilir. Polikistik over sendromu nedenleri ve belirtileriyle ilgili detaylar haberimizde...

DHA'da yer alan habere göre üreme çağındaki her 10 kadından birinde görülen polikistik over sendromu (PKOS) hormonal, metabolik ve üreme sağlığı üzerine olumsuz sonuçlara neden oluyor. 

Kadınların korkulu rüyası olan bu hastalık için açıklamalarda bulunan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Murat Bulanık, “Kadınlarda infertilitenin (kısırlık) en sık nedenidir. Adet düzensizliği, tüylenme artışı, kilo artışı ve sivilcelenme yaşayanlar uzmana başvurmalı.” dedi.

POLİKİSTİK OVER SENDROMU TEHLİKELİ Mİ?

Yumurtalıklarda çok sayıda küçük kistler, geciken adet döngüsü ve insülin direnci ile karakterize bir hastalık olan polikistik over sendromu ile ilgili bilgi veren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Murat Bulanık, adet düzensizliği ve aşırı tüylenmeye dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Bulanık, şu bilgileri verdi:

“Kadınlarda infertilitenin en sık nedeni olan PKOS'lu hastaların başvuru şikayetleri adet düzensizliği, tüylenme artışı, kilo artışı ve sivilcelenmedir. Yaşamın ilerleyen dönemlerinde ise diyabet, hipertansiyon, rahim kanseri, karaciğer yağlanması, metabolik sendrom, obezite ve depresyona neden olabilmektedir.”

INSÜLİN DİRENCİ KİLO ALIMINA NEDEN OLUYOR

Bulanık, hormon yükü ve insülin direncinin kilo alımına neden olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:

“Hastalığın hasar yapıcı etkisinde temel mekanizma kronik anovulasyon yani yumurtlayamamadır. Her ay düzenli yumurtlama ve adet görebilme için hipofiz bezi ve overyan hormonların belli bir ritmde salınması gerekmektedir. PKOS'lu hastalarda bu ritm bozulmuştur. Hormonal dengesizlikler sonucu androjenik (erkek tipi) hormon düzeyleri artar, insülin reseptörleri bozulur ve direnç gelişir. Bu durum her ay yumurtalıklardan tüplere yumurtanın geçişini bozar ve anovulasyon meydana gelir. Artmış androjenik hormon yükü ve insülin direnci kilo alımına neden olur. Bu sonuç da vücuttaki tüm doku ve organları etkileyerek tahribata neden olur.” 

GENETİK VE ÇEVRESEL FAKTÖRLER ETKİLİYOR

Dr. Öğr. Üyesi Murat Bulanık, nedeni tam olarak bilinmese de genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığını belirterek, “PKOS ailevi yatkınlık göstermektedir ve bazı genler suçlanmaktadır. Çevresel faktörler ise genetik bir yatkınlık var ise etki göstermektedir. Obezite bu anlamda en önemli çevresel risk faktörüdür. Hastalığın kendisi zaten insülin direncine neden olurken ek olarak obezitenin yol açtığı direnç hastalığın şiddetini artırmaktadır.” diye konuştu.

TANI NASIL KONULUYOR?

Adet gecikmesi, tüylenme artışı, 1 yıl korunmasız ilişkiye rağmen gebelik oluşmaması, kilo artışı, sivilcelenme, erkek tipi saç dökülme gibi durumlarda mutlaka kadın doğum muayenesi yapılması gerektiğini söyleyen Bulanık, “Tanı, adetin 3’üncü gününde yapılan hormon testleri ve ultrasonda yumurtalıkların polikistik yapıda gözlenmesi ile konur.” dedi.

KISIRLIĞA YOL AÇAR MI?

“Polikistik over sendromunun kendisi değil fakat neden olduğu obezite ve insülin rezistansına bağlı kronik anovulasyon kısırlığa neden olmaktadır” diyen Bulanık, sözlerine şöyle devam etti:

“Hatta kadınlarda en sık infertilite nedenidir. Basitçe söylemek gerekirse, diyet ve egzersiz ile kilo verildiği durumlarda bile bu döngü kırılarak doğurganlık artmaktadır. Bunun yanı sıra kilo verilmesi için ya da yumurtlama sağlayıcı ilaçlar kullanabilmekteyiz.”

İLK AMAÇ İNSÜLİN REZİSTANSINI AZALTARAK HORMONAL DENGEYİ SAĞLAMAK

Hasta her ne şikayet ile gelirse gelsin ilk amaçlarının insülin rezistansını azaltarak hormonal dengeyi fizyolojik sınırlar içerisinde tutmak olduğunu söyleyen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Murat Bulanık, “Böylece adetler düzenlenecek, tüylenme artışı gerileyecek, doğurganlık oluşacak ve uzun dönemli görülen diyabet, kalp hastalığı riskimiz ortadan kalkacaktır. Bu anlamda düşük kalorili diyet, orta seviyede egzersiz ve yaşam tarzı modifikasyonu ilk önerilendir. Eğer hastanın gebelik istemi yok ise, uygun hastalarda ilk tercih en az 6 ay doğum kontrol ilacı olmaktadır. Eşlik eden obezite ya da insülin direnci varlığında ise şeker hastalarında da kullanılan ilaç ek olarak kullanabilmekteyiz.” dedi.