Son zamanlarda kadın cinayetleriyle ilgili çok haber gündeme geldi. Sosyal medyada da çok gündem olan ve birçok kişi tarafından tepki gösterilen kadın cinayetlerinin psikolojik etkisini mercek altına aldık. Kadın cinayetleri neden arttı? Kadın cinayetleri sebepleri nelerdir? Sadece kadınlara mı şiddet uygulanıyor? Bu sorun nasıl çözülecek? Bütün bu soruların cevabını aramak üzere İbn Haldun Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Başkanı Prof.Dr. Sefa Bulut ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Aksam.com.tr'den Merve Kantarcı Çulha'nın sorularını yanıtlayan İbn Haldun Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Başkanı Prof. Dr. Sefa Bulut, kadın cinayetleriyle ile ilgili psikolojik açıdan merak edilenleri anlattı.
Kadın cinayetleri son zamanlar da arttı. Bununla alakalı birçok yaptırım da uygulanıyor. Fakat sizce neden yeterli olmuyor?
Aile içi şiddet tüm toplumlarda görülen evrensel bir sorundur. Aile içi şiddetin en özel hedefi de maalesef kadınlardır. Aile içi şiddette çocuklarda zarar görür ama en büyük ve en uzun şiddete kadınlar, eşler maruz kalır.
Bu sorun sanki sadece bizim toplumumuza ait bir sorun gibi görünmesine rağmen, maalesef tüm toplumlarda, Batı Avrupa da ve Amerika’da da kadına yönelik şiddet oranları neredeyse bizle aynıdır.
GENÇLER EVLENİRKEN BİRBİRİNİ İYİ TANIYAMIYOR
Kadın cinayetlerinin önlenmesi için çocuklar nasıl yetiştirilmelidir?
Kadın cinayetlerinin en temel nedenlerinden birisi de çok erken yaşlardan itibaren, çocukların etrafını gözlemlemesi ve kendi ailesi içinde kadın erkek rollerini ve erkeklerin kadınlara nasıl davrandığını hem kendi ailesinden, yakın çevresinden ve medyadan filmlerden görmesi ve öğrenmesidir.
Sosyal psikolojideki araştırmalar tüm tutumların (ırkçılık, ayrımcılık, inançlar, çevreyi temiz tutma, geri dönüşüm yapma gibi) 3-5 yaş arasından öğrenildiğini, her ne kadar çocuklar okula gitse de orada yeni ve demokratik tutumlar öğrense de bu inançlarını değiştirmediğini gösteriyor. Yani çocuk genelde ilk öğrendiğini unutmuyor.
Kadına yönelik şiddetin bir nedeni de, gençlik aşamasında, genç kızların ve genç erkeklerin birbirlerini tanımaması ve kadın erkek rollerini öğrenmemesidir. Yani nişanlılık ve flört aşamasında gençler birbirlerinde hangi özelliklere bakacaklarını arayacaklarını bilmiyor. Tek kriterleri güzel mi? Yakışıklı mı? Parası ve mesleği var mı? Vurgu ve bakış açısı orada. Oysaki daha çok karakter değerleri, kişilik özellikleri, ruhsal durumları ve dünya görüşünü ve yaşam felsefesini ele almak gerekir. Maalesef bu noktaları incelemede çok yetersiz kalıyorlar.
İşe böyle başlayan gençler, evlenince ya da çocuk olunca karşı taraf değişir sanıyor, ama kişilik değişmez ve bir kişiyi zorla değiştiremezsiniz, daha fazla tepki alırsınız. Belki de şiddet bu nokta da doğuyor.
Kadın-erkek arasında olan güç mücadelesi de bu tutumlara sebep oluyor mu?
Diğer bir neden, kadın erkek arasında ortaya çıkan güç mücadelesidir. Bu süreç bir defa başladığında önemsiz konular bile olsa, tartışma ve zıtlaşma olmaktadır. Bazen de bu tartışmalar ilerleyerek şiddete dönebilmektedir.
Atalarımızdan bize sirayet eden bilinç dışı bir algı ise, kadının erkekten daha zayıf olduğu, güçsüz olduğu ve daha alt statüde olması gerektiğidir. Oysaki kadın ve erkek arasında ki denge de güç kriterini kullanmak anlamsızdır. Kadın ve erkek, hem fiziksel ve hem de duygusal olarak birbirini tamamlayan bir bütündür.
Diğer bir etken de, bunu boşanmalarda da görüyoruz, ciddi ruh sağlığı sorunları, belli psikolojik sıkıntılar ve kişilik bozukluları etkili, bu oran da neredeyse yüzde 25 oranında. Kadınlar mutsuz evliliklere ve sıkıntılara dayanıyorlar, ama çok fazla şey üst üste gelince, birden fazla şiddet ve sorumsuzluk olunca artık dayanamıyorlar.
Sizce cinayetlerin sebebi toplumda kadın ve erkeklerin yetiştirilme tarzı mıdır?
Kadınların eğitim düzeylerinden ziyade, kişilik özellikleri önemli. İlk olaylar olduğunda şiddete dur demek gerekir. Çünkü araştırmalar ve bireylerin hikâyeleri gösteriyor ki şiddetin dozu artarak devam ediyor.
Saldırgan birey, önce zihinde kurbanını seçiyor ve onu ne kadar istismar edebileceğini ölçüyor. Diş geçirebilecekleri bireyleri seçiyorlar. Güçlü, sosyal desteği ve aile desteği olan kadınlara bunu yapamıyorlar. Kimsesi olmayan, anne baba ya da kardeşleri olmayanlar, daha fazla şiddete uğruyor.
Diğer bir şey de, şiddete uğrayan kadın, kendine güvenini yitiriyor ve en çokta utandığından bunu hiç kimseye söyleyemiyor. Kendi yakınlarına ve arkadaşlarına bile çok sonra söyleyebiliyor. Çocukları olan ve küçük çocuklarının büyümesi için pek çok kadın şiddete bir şekilde alışıyor ve ona dayanmaya çalışıyor. Kendisine sunulacak yardım kaynaklarından haberi yok, çaresizlik duygusu yaşıyor ve depresyona giriyor, intihar ediyor ya da öldürülüyor.
ERKEKLER ŞİDDET GÖRSE DE UTANIYOR DİLE GETİRMİYOR
Sadece erkekler mi kadınlara şiddet uyguluyor? Tam tersi durumlarla da karşılaşıyor musunuz?
Erkekler kadınlara fiziksel şiddet uygularken ve bunun kanıtlanması kolayken, kadınlarda erkeklere sosyal ve duygusal şiddet uyguluyor. Kadınlar da bu yaptıklarının şiddet olduğunu bilmiyor, kabul etmek istemiyor.
Başka bir şeyde gerçekten evde fiziksel şiddet gören erkekler de var, benim danışanlarımdan birisi bacaklarını ve dizlerini göstermişti, karısı çocuğun plastik sandalyesini dizlerinde kırmıştı. Bir keresinde de kahve sehpasını yine bacaklarına dizlerine vuruşmuştu. Yatak itme, merdivenden itme gibi davranışlarda kadınlar tarafından yapılan şiddet türlerinden. Erkeğe yapılan ya da erkeğin maruz kaldığı şiddette ciddi boyutlarda ve erkek güvensiz ve güçsüz görünmemek için ya da utandığından hiç kimseye söyleyememektedir.
Peki, kadında veya erkekte şiddet olayı nasıl duracak?
Şiddet olayını, sadece kadına karşı şiddet değil, her bireye karşı şiddet olarak ele alırsak durdurabiliriz. Şiddete karşı ve şiddetin her türüne karşı “O TOLERANS POLİTİKASI”. Yaşlıya, çocuğa, eşe, sınıf akbaşına ve iş arkadaşına karşı zero tolerans politikası. Bunun ilk, orta, lise ve hata üniversite de de ders olması gerektiğine inanıyorum.