İyimserler hafıza kaybı yaşıyor! Araştırmalar şaşırtıyor

İyimserliği her fırsatta öneren uzmanlar bu araştırmayla şaşırtıcı bir sonuca imza attılar. Bilişsel güçlülüğün sırrı gerçekçi bir bakış açısı. Peki ama nasıl? İşte detaylar...

HABER MERKEZİ

Bilim insanları ve bilişsel psikoloji uzmanları, aşırı ve gerçekçi olmayan iyimserliğin aslında düşük bilişsel yeteneklerle ve zayıf karar verme becerileriyle ilişkili olabileceğine dikkat çekti.

Son araştırmalar, aşırı iyimserliğin demans belirtisi olmaktan ziyade, daha gerçekçi ve hatta karamsar olanların bilişsel olarak daha keskin olduğunu öne sürdü.

Uzun yıllardır kişisel gelişim kitaplarında mutluluğun ve sağlığın anahtarı olarak lanse edilen iyimserliğin, aşırıya kaçtığında beklenmedik bir tablo ortaya çıkardığı anlaşıldı.

İngiltere'deki Bath Üniversitesi'nde yapılan ve geniş kapsamlı verilerin analiz edildiği bir çalışma, aşırı iyimserliğin aslında sözel akıcılık, akıcı muhakeme, sayısal akıl yürütme ve hafıza gibi bilişsel yeteneklerin daha düşük olmasıyla ilişkili olduğunu ortaya çıkardı.

İYİMSER OLMAK SAĞLIKSIZ MI?

Araştırmayı yürüten uzmanlardan Dr. Chris Dawson, bu bulgular hakkında net ifadeler kullandı.

Dr. Dawson, "Geleceği doğru tahmin etmek zordur ve bu nedenle bilişsel yeteneği düşük olanların hem karamsar hem de iyimser yargılarda daha fazla hata yapmasını bekleyebiliriz" ifade etti. Ancak araştırmanın, bilişsel yeteneği en yüksek olan kişilerin 'gerçekçilik' olasılığında %22'lik bir artış ve 'aşırı iyimserlik' olasılığında ise %35'lik bir düşüş yaşadığını gözlemlediğini ekledi.

Dr. Dawson, aşırı iyimserliğe dayalı planların, özellikle finansal konularda, kötü kararlara yol açabileceğini ve gerçekçi beklentilere göre daha kötü sonuçlar vereceğini vurguladı.

Uzman, "Pozitif düşünmeye programlanmış olmamızın sorunu, özellikle önemli kararlar almamız gerektiğinde, karar verme kalitemizi olumsuz etkileyebilmesidir" dedi.

Orijinal tezin aksine, aşırı iyimserliğin doğrudan demansın erken belirtisi olduğuna dair kesin bilimsel kanıtlar bulunmamakla birlikte, düşük bilişsel yetenekle ilişkilendirilmesi, bu konunun önemini artırdı.

Diğer yandan, bilim dünyasında kabul gören pek çok çalışma, genel olarak daha az karamsarlığın ve pozitif yaşlanma inançlarının bilişsel sağlığı koruduğunu gösterdi.

Örneğin, Yale Halk Sağlığı Okulu'ndan Dr. Becca Levy, yaşlanma hakkındaki olumlu tutumlara sahip yaşlı yetişkinlerin, hafif bilişsel bozukluktan (MCI) kurtulma ve bilişsel işlevlerini geri kazanma olasılıklarının %30 daha yüksek olduğunu bulmuştu. Bu, olumlu bir zihinsel tutumun bilişsel sağlık için koruyucu bir faktör olabileceğini işaret etti.

Ancak Bath Üniversitesi'nin çalışması, "aşırı iyimserlik" ile "ılımlı veya sağlıklı iyimserlik" arasındaki kritik farka dikkat çekti.

Aşırı iyimserlik, gerçeklikten kopuk beklentilerle düşük bilişsel becerilerin yansıması olarak değerlendirilirken; olumlu yaşlanma inançları veya genel iyimserlik, stres yönetimi ve daha iyi sağlık davranışları aracılığıyla fayda sağladığı belirtildi.

Washington Üniversitesi'nde yürütülen ve menopoz sonrası kadınları inceleyen Kadın Sağlığı Girişimi Bellek Çalışması (WHIMS) da ilgi çekici sonuçlar açıkladı.

Araştırmanın bulgularına göre, daha fazla iyimserliğin hafif bilişsel bozukluk (MCI) veya demans riskinde düşüşle doğrudan bir ilişkisi tespit edilemezken, daha az karamsarlığın bu riskleri önemli ölçüde düşürdüğü görüldü.

Bilişsel sağlığı korumak için geleceğe dair abartılı umutlara sahip olmaktansa, olumsuz beklentileri ve kaygıları yönetmenin çok daha belirleyici bir faktör olabileceğini gösterdi.

Bilimsel camia, bireylerin kendi zihinsel sağlıklarını değerlendirirken "aşırı pozitif" olma halinin ardındaki bilişsel kapasitelerini sorgulamaları gerektiği konusunda uyardı.