İlişkilerde tamamen şeffaf olmak sorunlara neden olabilir. Olumsuz ve negatif söylemleri abartmak ise can sıkıcı olabiliyor. İşte detaylar...
Mit 1: "Partnerime her şeyi anlatmalıyım"
Duyguları paylaşmak yakınlığın göstergesi kabul edilebiliyor. Sıkıntıları paylaşmayı ve iç dökmeyi ikili ilişkide doğal bir hakkımız gibi görebiliyoruz. Oysa ki eş veya sevgiliye, her haliyle iç dünyamızı dökmek ve tüm sıkıntıları yansıtmak her zaman doğru bir davranış olmayabilir. Sorunları paylaşmak, karşı tarafın çözüm üretmesini beklediğimize dair bir algı yaratabilir. Bunun gibi çeşitli yanlış anlaşılmalar, iletişim aksaklıklarına neden olabilir. Üstelik, ilişkideki bazı dengeler de şaşabilir. Esther Perel şöyle diyor;
"Bazı insanlar samimiyetin birbiri hakkında her şeyi bilmek anlamına geldiğini sanırlar. Ancak tek bir insan her derdimizin ortağı olamaz. Belirli şeylerin arkadaşlar, terapistler veya kardeşlerle paylaşılması daha uygundur."
Mit 2: "Beni tanısaydın bunu bilirdin..."
Bazen biz hiçbir şey söylemeden ne istediğimizin tahmin edilmesini isteriz. Bunu özellikle de partnerimizin yapmasını beklediğimiz zaman gerginlik yaşanması olası hale gelir. Yolunda giden bir ilişkinin temel kuralı, açık ve net iletişimdir. Bu sadece eş veya sevgililik ilişkisinde değil, her türlü insan ilişkisinde geçerlidir. Yetişkin bir insan, ihtiyaç duyduğu şeyleri karşılamaktan kendisi sorumludur. Esther Perel bunu şöyle ifade ediyor;
"Eşimizin veya sevgilimizin, kısacası partnerimizin bizi çok iyi tanıması gerektiği ve neye ihtiyacımız olduğunu, ne hissettiğimizi ona söylemememiz gerektiğine inanırız. Ancak ne istediğimizi söyleyebilmemiz gerekir. Partnerlerimiz bizim birer uzantımız değildir."
Mit 3: "Partnerim, anne-babamın vermediği her şeyi sunmalıdır"
İkili ilişkilerden bazı beklentilerimizin olması son derece doğaldır. Ancak bunların eş veya sevgilinin gerçekten sorumlu olduğu şeyler olup olmadığını gözden geçirmek gerekir. Bir ilişkiye başladığımızda, mutlu olmak için birçok beklenti içine gireriz. Bu beklentilerin birçoğunun geçmişte eksik yaşadığımız bazı şeylerden kaynaklandığını fark etmemiz büyük bir keşif olabilir. İlişki uzmanı psikoterapist Esther Perel bunu şöyle vurguluyor;
"Hayatımızdaki o özel insan bize birçok şey verebilir. Bizi mahrum kaldığımız sevgiyle doldurabilir. Bize hiç bilmediğimiz güven duygusunu sunabilir. Ama çocukluğumuzda yoksun kaldığımız şeyleri telafi etmek için bize borçlu değildir. Bu ancak onun sunduğu bir hediye olabilir, sorumluluğu değil."
Mit 4: "O değişirse her şey daha iyi olacak"
İlişkimizde sorun yaşadığımız zaman, karşı tarafta birçok şeyin değişmesini beklemeye başlarız. Bazı davranışlarda değişim olmasını istemek anlaşılabilir bir durumdur. Ancak davranışların arka planındaki bireysel sebepler değişmediği müddetçe, o kişinin değişmesini beklemek gerçekçi değildir. İlişki iki taraflı bir yolculuktur. İlişkinin dinamiklerine dair bir değişim beklemek ve beklentileri yeniden düzenlemek daha gerçekçi olur. Bu da iki taraflı bir sorumluluk gerektirir. Değişim umudu ancak bu şekilde ufukta belirir. Esther Perel buna şöyle açıklık getiriyor;
"Eşin veya sevgilinin değişmesini bekleme fikri çok uzun bir zaman beklemeye mal olabilir. Ve bu mutlakçı düşünce kesinlikle geri teperek bizi her iki tarafta da defansif yani savunma tepkisinde bırakır. Düğümü şöyle çözün: partnerinizi değiştirmeye girişmek yerine, ilişkinizi değiştirmeye odaklanın. Bu ikinizi de kapsar."