Fiziksel ve zihinsel gençliğin 2 sırrı: Uzmanlar uyarıyor

Gençlik hem fiziksel hem nörolojik bir konu. Tüm bedeni dinamik tutmanın ilk yolu hareketli bir yaşam sürmek. Egzersizi hayatın merkezine koymak vücudun yıllara yenik düşmesine engel oluyor.

HABER MERKEZİ

Genç kalmanın formülüne dair yıllardır süren arayış, uluslararası bilim camiasının dikkat çeken bulgularıyla yeni bir boyut kazandı. Uzmanlar, uzun ve sağlıklı bir yaşamın sadece genetik bir şans olmadığını, iki temel davranış biçimiyle desteklendiğini ifade etti.

Uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmenin sırrı, sanılanın aksine pahalı takviyeler veya karmaşık tedavilerde değil, hayatın iki basit ve temel unsurunda gizli olduğu ortaya çıktı.

Yapılan kapsamlı bilimsel araştırmalar ve önde gelen yabancı uzmanların değerlendirmeleri, fiziksel aktivite ve bilişsel esneklik'in, biyolojik yaşlanma sürecini yavaşlatmada kilit rol oynadığını gösterdi.

BİRİNCİ SIR: HÜCRESEL GENÇLEŞMENİN DİNAMOSU OLARAK EGZERSİZ

Yaşlanma karşıtı mücadelenin birinci sacayağı, düzenli fiziksel aktivite olarak belirlendi. Uluslararası alanda tanınmış bir gerontoloji uzmanı olan Dr. Aubrey de Grey, hücrelerin yaşlanmasını inceleyen bir biyolojik teoriye dikkat çekerek, egzersizin telomer kısalmasını yavaşlattığını ifade etti. Telomerler, kromozom uçlarını koruyan yapılar olup, her hücre bölünmesinde kısalırlar ve bu kısalma yaşlanmanın temel göstergelerinden biri.

Amerika Ulusal Yaşlanma Enstitüsü (NIA) tarafından desteklenen büyük ölçekli bir çalışmanın bulguları da bu tezi güçlendirdi. Çalışmada, düzenli kardiyo ve direnç antrenmanı yapan bireylerin kas kütlelerini korumakla kalmadığı, aynı zamanda mitokondriyal işlevlerinin de genç kaldığı gözlemlendi.

Harvard Tıp Fakültesi'nden Biyokimya Profesörü Dr. David Sinclair, egzersizin, hücre enerji santralleri olan mitokondrilerin yenilenmesini sağlayan Sirtuin genlerini (uzun ömür genleri) aktive ettiğini ve bunun vücut sistemlerinin biyolojik yaşını düşürdüğünü belirtti.

İKİNCİ SIR: BEYİN GÜCÜNÜ KORUMA KALKANI OLARAK ÖĞRENME VE MERAK

Gençliğin ikinci ve genellikle göz ardı edilen sırrı ise sürekli öğrenme ve zihinsel meşguliyet olarak kaydedildi. Bilişsel rezervi yüksek tutmanın, nörodejeneratif hastalıkların ortaya çıkışını geciktirdiği bilimsel olarak kanıtlandı.

Londra Üniversitesi'nden Nörobilim ve Psikoloji Uzmanı Prof. Dr. Sarah-Jayne Blakemore, beynin yaşla birlikte değişen esnekliğini inceleyen araştırmalarına atıfta bulunarak, yeni beceriler edinmenin, yabancı bir dil öğrenmenin veya karmaşık bir hobiyle uğraşmanın yeni nöral yollar oluşturduğunu dile getirdi. Bu bilişsel mücadele, beynin yaşlanmaya karşı bir "yedek depo" oluşturmasını sağladı.

Kaliforniya Üniversitesi'nde (UC Berkeley) Yaşlanma ve Beyin Sağlığı Merkezi Direktörü Dr. Joel Kramer, hayat boyu süren öğrenme alışkanlıklarının, beyindeki amiloid plak birikimini dengeleme potansiyeline sahip olduğunu aktardı. Dr. Kramer, düzenli zihinsel meydan okumaların, yaşlılıkta bile hafıza işlevlerini ve problem çözme yeteneğini keskin tutmada kritik önem taşıdığını ifade etti.

Uluslararası bilim camiası, uzun ve dinamik bir hayatın anahtarının, aktif bir beden ve sürekli uyarılmış bir zihnin dengesinde yattığını güçlü bir şekilde vurguladı.