ELİF ÇARMAN
Evlilikler, sadece aşk ve bağlılıkla şekillenmez; arka planda derin psikolojik dinamikler de rol oynar. Kaçıngan ya da kaygılı bağlanma stilleri, ilişkinin yüzeyde her şey yolunda gibi görünmesine rağmen, zamanla evliliğin sona ermesine yol açabilecek gizli bir etki oluşturabilir.
Bağlanma teorisi, çiftlerin yaşadığı krizleri anlamada yardımcı olabilir. Yapılan araştırmalar, evliliklerin sağlıklı bir şekilde devam etmesini etkileyen en kritik faktörlerden birinin bağlanma biçimi olduğunu gösteriyor. Uzmanlar, sağlıklı bir bağ kurmanın ve boşanma riskini azaltmanın yolunun, bağlanma stillerini anlamaktan geçtiğini söylüyor. Peki, sizin bağlanma stiliniz ilişkinizi nasıl etkiliyor?
Elif Çarman'a açıklamalarda bulunan Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Onur Yılmaz, çiftlerin sağlıklı bağlar kurabilmesi için bağlanma stillerini anlayıp ilişki dinamiklerini buna göre yeniden yapılandırmalarının önemini vurguladı.
Bağlanma kuramına göre, erken çocukluk döneminde bakım verenle kurulan ilişki, kişinin kendini ve dünyayı nasıl tanımlayacağı üzerinde etkili olmaktadır. Bu ilişkinin niteliği, kişilik özelliklerini, duygularını ve davranışlarını belirlemekte önemli rol almaktadır. Bu kurama göre bebeğin kendini güvende hissetmesi, ihtiyaçlarının giderilmesi ve duygusal yakınlık görme beklentilerinin karşılanmaması gibi olumlu ilişkilerin kurulması, güvenli bağlanmaya zemin hazırlamakta, kişinin kendini sevilmeye ve onaylanmaya layık görerek önemli olduğunu hissetmesine ve dünyayı güvenilir bir yer olarak algılamasına zemin hazırlamaktadır.
Güvensiz bağlanma olarak adlandırılan kaygılı ve kaçıngan bağlanma tarzlarında ise çocuklar ihtiyaçlarının giderilmesi konusunda annelerinin (bakımverenin) yardımcı olacağına ilişkin güveni edinememiştir. Kaygılı bağlanma tarzına sahip olan kişiler, olayların üstesinden geleceklerine dair kendilerine ve çevrelerine inançları yetersiz olup güç durumlarda diğerlerine kaygılı ve saplantılı tutunma şeklinde yaklaşırlar. Kaçıngan bağlanma tarzına sahip olan kişiler ise, erken dönemde ihtiyaçları olduğunda bakım veren kişinin uzak, güvenilmez ve yakınlıktan hoşlanmayan tutumlarına maruz kalmışlardır. Zorlandıklarında yardım aramaktan kaçınan, başkalarının yardımı dokunacağına inancı zayıf olan, duygularını ifade etmeyen, kontrolcü ve fazlasıyla kendi kendine yetme çabası sergileyen kişiler genellikle kaçıngan bağlanma tarzına sahiptir.
Bağlanma biçimleri bebeklik döneminde gelişmekle birlikte, etkileri hayat boyu sürebilmektedir. Henüz 6-8 aylıkken, bir bebeğin davranışından bağlanma biçimiyle ilgili veriler elde edilebilir. Bununla birlikte genel kabul, erken çocukluk çağında maruz kalınan olumsuz yaşam olaylarının (bir ebeveynin kaybı, boşanma, ebeveynin veya çocuğun yaşamı tehdit eden hastalık varlığı, ebeveynin psikiyatrik bozukluğu veya bir aile üyesi tarafından fiziksel veya cinsel istismara uğraması gibi) kaçıngan ve kaygılı bağlanma modellerine zemin hazırladığı yönündedir. Bağlanma ile ilgili çalışmaların odak noktası daha ziyade bebeklik ve çocukluk dönemleriyken, son dönemlerde "yaşam boyu gelişim" bakış açısıyla yaşlılıkta dahi bağlanma biçiminin incelenmese gerektiği yönünde çalışmalar bulunmaktadır.
Güvenli bağlanan kişilerin benlik saygıları yüksektir, yakınlık kurmaktan rahatsız olmazlar ve kendiliğinden hareket edebilme becerisine sahiptirler. Bebeklik döneminde bakım verenle etkileşim yoluyla kurulan bu güvenli bağın, kişilik ve sosyal davranış üzerinde önemli etkileri vardır. Kişinin çocukluk çağında sevildiğini ve güvende olduğunu hissetmesi, güvenli bağlanma biçimine sahip olmasına; bu da sosyal hayatta edineceği rol, ikili ilişkilerini yönetme becerileri, duygu düzenlemesini sağlama becerileri ve zorluklarla baş etme stratejileri geliştirmesi gibi birçok alanda olumlu bir zemin hazırlayacaktır.
Evlilik ilişkisinin boşanmayla sonuçlanmasının kültür, din, dil, cinsiyet farklılıkları gibi birçok bileşenden etkilenebildiği için çok boyutlu bir açıklama ile değerlendirilmesi daha uygundur. Ancak bağlanma kuramı, yetişkinlerin sosyal ve romantik ilişkilerde yaşadıkları duygusal, bilişsel ve davranışsal özellikleri anlamak için sıklıkla kullanılan önemli bir model haline gelmiştir. Araştırmalara göre güvenli bağlanma ve evlilik doyumu arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Kaçıngan ve kaygılı bağlanma biçimlerinde problem çözme stratejileri ve olaylara verilen tepkiler eşler arası uyumu olumsuz yönde etkilemekte ve tüm bunlar ilişki doyumunu etkileyerek sadakatsizlik ve boşanmalara sebep olabilmektedir. Kaçıngan bağlanma stilindeki kişilerin ilişkide yakınlıktan duyduğu rahatsızlık ve kaygılı bağlanma stilinin kendi içinde yaşadığı gelgitli duygularını ilişkiye yansıtması ilişkiyi olumsuz etkileyen temel özellikler olarak değerlendirilebilir. Karşılanmayan bağlanma ihtiyaçları boşanmalara sebep olabilir.
Kaygılı ve kaçından bağlanma, kişiyi ruhsal, sosyal ve ayrıca fiziksel açıdan olumsuz etkileyebilmektedir. Güvensiz bağlanma kalıplarına sahip kişilerin, güvenli bağlanma kalıplarına sahip kişilere kıyasla, kronik rahatsızlıklara duyarlı olduğu, normal tedavi protokollerini takiben daha az tedavi yanıtı elde ettiği gösterilmiştir. Özellikle kronik ağrı, bu bağlanma stilleriyle yakından ilişkili gibi görünmektedir. Uykuya dalma ve sürdürme sorunları erken yaşam dönemlerinden itibaren kaygılı ve kaçıngan bağlanan kişilerde daha yaygındır. Benzer şekilde, özellikle ergen grubunda beden algısında ve yeme alışkanlıklarında bozulmalar bu kişilerde daha sık görülmektedir.