Sena Parlar
Diyabet halk dilinde şeker rahatsızlığı vücutta birçok organı tehdit ediyor. Pimi çekili bir bomba gibi olan şekerin direkt depolanması söz konusu olmasa dahi karaciğerde yağlanmaya yol açabiliyor. Elbette obezite yine her hastalığın nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Şekerli gıdaların vücutta yarattığı tahribatı işin uzmanları açıklıyor. Peki şekerli gıdalar sağlığımız için nasıl riskler oluşturur? İşin uzmanı Doç Dr Rıdvan Sivritepe Akşam'dan Sena Parlar'a önemli açıklamalarda bulundu...
Diyabetin böbrek, göz, sinir veya damar sisteminde ileri seviyede hasara yol açtığı hastalarda, oruç tutmak bu organların daha fazla zarar görmesine neden olduğunu ifade eden Doç. Dr. Rıdvan Sivritepe, sözlerine şöyle devam etti "Özellikle diyaliz hastalarında sıvı kaybı ve şeker dalgalanmaları ciddi sağlık sorunlarına yol açar."
Şeker hastaları oruç tutabilir mi?
Oruç, yüzyıllardır uygulanan bir ibadet olmasının yanı sıra, metabolizma üzerinde de oldukça olumlu etkiler yaratır. Son yıllarda yapılan araştırmalar, uzun süreli açlık diyetlerinin diyabet, metabolik sendrom, hipertansiyon ve hiperlipidemi gibi metabolik hastalıklar üzerinde olumlu etkiler sağlayabileceğini göstermektedir. Uzamış açlık periyotları, insülin direncini azaltarak insülinin etkinliğini artırır ve böylece hücrelerin glikoz kullanımını daha verimli hale getirir. Ayrıca, uzun açlık dönemleri vücudun ketozise girmesine neden olarak yağ yakımını teşvik eder ve kilo kontrolüne yardımcı olur. Ancak bu etkiler her bireyde aynı şekilde görülmeyebilir ve diyabetli hastalarda uzun süre aç kalmanın potansiyel riskleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Şeker hastalarının bir kısmı için oruç tutmak ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Uzun süre aç kalmak, bazı hastalarda kan şekeri seviyelerinde ani dalgalanmalara neden olarak hipoglisemi veya hiperglisemiye yol açabilir. Diyabetli bir bireylerin oruç tutup tutamayacaklarını belirlemek için bireysel değerlendirme yapılmalıdır. Ancak kabaca şu gruptaki diyabetik bireylerin oruç tutmamaları gerekmektedir.
Kan şekeri kontrolü yetersiz olanlar: Son üç ay içinde diyabetik ketoasidoz, ciddi hipoglisemi veya laktik asidoz gibi şeker koması nedeniyle hastaneye yatmış bireylerde, uzun süre açlık metabolik dengeyi bozarak ciddi komplikasyonlara yol açar.
İnsülin veya insülin salgılatıcı ilaç kullananlar: Bu ilaçları kullanan hastalarda, uzun açlık süreleri kan şekeri seviyelerinde tehlikeli düşüşlere neden olabilir ve hipoglisemi komasına yol açabilir.
Yaşlılar ve çocuklar: Diyabetli yaşlı bireylerde düşük rezerv kapasitesi, çocuklarda ise büyüme ve gelişme sürecine bağlı özel beslenme gereksinimleri oruç sırasında ek riskler oluşturur.
Hipoglisemi farkındalığı azalmış hastalar: Sinir hasarı, geçmişte inme öyküsü veya ileri düzey nörolojik hastalığı olan bireyler, kan şekeri düştüğünde bunu algılamakta zorlanabilir. Bu durum ciddi hipoglisemi ataklarına ve bilinç kaybına neden olur.
Hamileler: Gebelik şekeri olan anne adaylarında, kan şekerinin dengede tutulması hem anne hem de bebek sağlığı için kritik öneme sahiptir. Uzun süreli açlık bu dengeyi bozarak riskleri artırır.
Ağır işlerde çalışan diyabet hastaları: Fiziksel olarak yoğun tempoda çalışan bireylerde, uzun süreli açlık ve fiziksel aktivite birleştiğinde hipoglisemi riski artar ve kan şekeri seviyelerinde tehlikeli dalgalanmalar görülür.
Tip 1 diyabet hastaları: Tip 1 diyabeti olan bireylerde dışarıdan insülin alımı zorunlu olduğundan, uzun süreli açlık metabolik dengeyi daha da zorlaştırır ve ciddi kan şekeri düzensizliklerine yol açar.
Diyabete bağlı organ hasarı gelişmiş hastalar: Diyabetin böbrek, göz, sinir veya damar sisteminde ileri seviyede hasara yol açtığı hastalarda, oruç tutmak bu organların daha fazla zarar görmesine neden olur. Özellikle diyaliz hastalarında sıvı kaybı ve şeker dalgalanmaları ciddi sağlık sorunlarına yol açar.
İleri düzeyde kalp-damar hastalığı olanlar: Kalp ve damar hastalığı olan şeker hastalarında, uzun süre açlık metabolik dengeyi bozarak kalp-damar sistemini zorlayıp ve ciddi komplikasyonlara neden olabilmektedir.
Şeker hastalarının oruç tutup tutamayacağı konusu bireysel olarak değerlendirilmelidir. Oruç tutmak isteyen diyabet hastalarının mutlaka bir iç hastalıkları uzmanı veya endokrinolog ile görüşerek detaylı bir değerlendirme yapmaları gerekmektedir. Sağlık, en önemli değerlerimizden biridir ve herhangi bir riske girmeden, bilinçli ve kontrollü bir şekilde hareket edilmelidir.
Gençken tüketilen şekerli gıdalar ilerde diyabete neden olabilir mi? Yani şeker depolanır mı?
Genç yaşlarda aşırı şekerli gıda tüketmek, doğrudan diyabete neden olmasa da ilerleyen yıllarda bu hastalığa zemin hazırlar. Şekerin vücutta işlenme şekli, metabolik sağlık üzerinde önemli bir rol oynar. Şeker tüketildiğinde, bağırsaklardan hızla emilerek kan dolaşımına geçer ve pankreastan insülin hormonu salgılanmasını tetikler. İnsülin, şekeri hücrelere taşıyarak enerji üretimini sağlar. Ancak uzun süre boyunca yüksek miktarda şeker tüketildiğinde, pankreas giderek daha fazla insülin üretmek zorunda kalır ve hücreler insüline karşı duyarsız hale gelir. Bu durum insülin direnci olarak bilinir ve tip 2 diyabetin en önemli basamaklarından biridir.
Aşırı şeker tüketiminin bir diğer önemli etkisi, kilo alımına ve özellikle karın çevresinde yağ birikimine yol açmasıdır. Basit şeker içeren gıdalar genellikle yüksek kalorili ve düşük lif içeriğine sahiptir, bu da tokluk hissini geciktirerek fazla enerji alımına neden olur. Vücut, ihtiyacından fazla aldığı şekeri önce kas ve karaciğerde glikojen olarak depolar. Ancak bu depoların kapasitesi sınırlıdır ve fazlası yağ asitlerine dönüştürülerek yağ dokusunda birikir. Özellikle fruktoz gibi bazı şeker türleri, karaciğerde yağlanmaya yol açarak insülin direncini daha da şiddetlendirir. Karaciğer yağlanması ilerlediğinde, metabolik sendrom, hipertansiyon ve tip 2 diyabet gibi hastalıklarla ilişkili olduğu biliyoruz.
Şekerin doğrudan vücutta depolanıp depolanmadığı sorusuna gelince, şeker molekülleri glikojen veya yağ olarak dolaylı yoldan depolanır. Fazla şeker tüketildiğinde, vücut bunu uzun vadeli enerji kaynağı olarak yağ dokusunda saklar. Bu nedenle, özellikle genç yaşlarda fazla şeker tüketmek, ilerleyen yıllarda kilo artışı ve metabolik hastalıklar için risk oluşturur. Ancak bu sürecin yalnızca şeker tüketimiyle değil, genetik yatkınlık, fiziksel aktivite düzeyi ve genel beslenme alışkanlıklarıyla birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Genç yaşlarda aşırı şeker tüketimi doğrudan diyabete neden olmasa da, insülin direncini artırarak hastalığın gelişme riskini arttırır. Dengeli ve sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanmak, basit şekerleri sınırlayıp kompleks karbonhidratları ve lifli gıdaları tercih etmek, düzenli fiziksel aktivite yapmak, kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur. Bu nedenle, şeker tüketiminde bilinçli olmak ve uzun vadede sağlıklı yaşam alışkanlıkları geliştirmek, diyabet riskini azaltmak için önemlidir.