Bu ebeveynlik modeli öfkeli ergenliğin fitilini ateşliyor! Nasıl baş edilir uzmanı açıkladı

Ergenlik yaşamın en fırtınalı dönemidir. Büyümenin son sürat varlık gösterdiği ergenlik, gençleri fiziksel olduğu kadar ruhsal değişime ve gel gitlere sürüklüyor. İstifası mümkün olmayan ebeveynlik rolü hayat boyu sürüyor. Birçok anne baba özellikle ergenlik döneminde evlatlarının yaşadığı sancılı süreçten dolayı karamsarlığa düşebiliyor. Peki en doğru ebeveynlik modeli nedir? Geleneksel yöntemler ergen psikolojisinde etkili olabilir mi? Sena Parlar Psikolog Gökhan Ergür'e sordu. İşte tüm detaylarıyla ergen psikolojisine dair önemli anektodlar...

AKSAM.COM.TR/MOR PAPATYA

Sena Parlar

Kimlik bunalımı ve anlam arayışının en üst frekansta yaşandığı ergenlik dönemi yetişkinliğe ilk adımdır. Fiziksel olgunlaşmayla beraber çocuklar kendi bedeniyle yeniden tanışır. Elbette bu değişim ruhsal sancıları ve sorgulamaları da gün yüzüne çıkarır. Ergenlik döneminde aile bireyleriyle yapılan doğru iletişim ve destek bu sürecin en az hasarla atlatılmasını sağlayabilir. Peki ergen bireye pedagojik yaklaşım nasıl olmalıdır? Anne ve baba modeli ergenliği nasıl etkiler? Tüm bu soruları ve daha fazlasını Sena Parlar Psikolog Gökhan Ergür'e sordu...

Ergenlik döneminde duygusal dalgalanmaların normal olduğuna dikkat çeken Psikolog Gökhan Ergür "Yargılayıcı ya da eleştirel bir tutum yerine, onların yaşadıkları zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olacak bir tavır sergilenmelidir." ifadelerini kullandı.

1-Ebeveynlerle arkadaşlığın sınırı var mıdır? Çocuk yetiştirirken geleneksel anne babalığın önemi nedir?

Çocuk yetiştirmede yapılan en büyük hata çocuğa bir sınır çizememek ve kural koyamamaktır. Ebeveynlerle arkadaşlık konusunda sınırların olup olmaması, hem çocukların sağlıklı gelişimi hem de ebeveyn-çocuk ilişkisinin dengesi açısından önemli bir sorudur. Ebeveynlerin çocuklarıyla yakın, güvene dayalı ve destekleyici bir ilişki kurması elbette kıymetlidir, ancak bu ilişki, belirli sınırları koruduğu sürece sağlıklı olabilir.

Çocukların, özellikle küçük yaşlarda, bir rehbere ve yol gösterici bir otoriteye ihtiyaçları vardır. Ebeveynler bu otoriteyi sağlamadığında, çocuklar karar verme ve davranışlarını yönlendirme konusunda zorluk yaşayabilirler. Arkadaşlık ilişkisi, rehberlikten ziyade eşit bir paylaşımı içerir, bu da çocuğun sınırlarını anlamasını zorlaştırabilir. Ebeveynlerin çocuklarına neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğretmesi, disiplin sağlaması ve gerektiğinde hayır diyebilmesi, onların gelişimi açısından kritiktir. Sınırlar net değilse, çocuklar karar alma süreçlerinde zorluk yaşayabilir.

Geleneksel anne babalık, çocukların gelişim sürecinde belirli normlar, değerler ve disiplin çerçevesinde bir rehberlik sunar. Geleneksel ebeveynlik, toplumsal değerlerin ve normların bir sonraki nesle aktarılmasında önemli bir rol oynar. Aile değerleri, sorumluluk duygusu, saygı gibi kavramlar bu süreçte öğrenilir. Bu süreçte disiplin ve düzen daha belirgindir. Çocuklar, neyin kabul edilebilir olduğunu öğrenir ve bu sınırlar içinde hareket etmeyi öğrenir. Bu, onların toplumsal hayata daha iyi adapte olmasına yardımcı olur.

2-Ergenlik dönemindeki çocuklara pedagojik yaklaşım nasıl olmalıdır?

Ergenlik dönemi, bireylerin hızlı fiziksel, duygusal ve bilişsel değişimler yaşadığı, kimliklerini bulmaya çalıştıkları bir süreçtir. Bu nedenle pedagojik yaklaşımlar, ergenlerin bu dönüşüm sürecini anlamaya ve desteklemeye yönelik olmalıdır. İlk olarak, empati ve anlayış temelli bir yaklaşım benimsenmelidir. Ergenler, duygusal olarak dalgalı bir dönemden geçtikleri için, ebeveynler ve öğretmenler onların duygularını ciddiye almalı ve bu duyguları anlamaya çalışmalıdır. Yargılayıcı ya da eleştirel bir tutum yerine, onların yaşadıkları zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olacak bir tavır sergilenmelidir.

İletişim bu dönemde kritik bir rol oynar. Açık, dürüst ve saygılı bir iletişim ortamı sağlamak, ergenlerin kendilerini ifade etmelerine olanak tanır. Sorunlarına çözüm bulma sürecinde onlara yol göstermek, kendilerini dinlenmiş ve değerli hissetmelerini sağlar. Aynı zamanda, bağımsızlık ve sorumluluk kazanmalarına yardımcı olmak için onlara karar alma süreçlerinde rehberlik edilmelidir. Bu süreçte, baskıcı bir yaklaşım yerine onların fikirlerine ve kararlarına saygı duymak, bireysel gelişimlerini destekler.

Ergenlik döneminde sınırlar koyma da önemlidir, ancak bu sınırlar esnek ve anlayışlı bir şekilde belirlenmelidir. Kuralların nedenleri ergenlere açıklanmalı ve mantık çerçevesinde tartışılmalıdır. Bu, ergenlerin otoriteye karşı geliştirici bir tutum sergilemelerini ve sorumluluk bilinci kazanmalarını sağlar. Aynı zamanda, sınırlar konusunda esneklik gösterildiğinde, onların bireysel özgürlükleri ve güvenlikleri arasında denge kurmalarına yardımcı olunur.

Son olarak, ergenlik dönemi, bireylerin kimlik arayışına girdiği bir dönemdir. Bu süreçte ergenler, kendilerini keşfetme ve kim olduklarını anlama çabası içinde olurlar. Ebeveynlerin ve eğitimcilerin bu kimlik arayışını desteklemesi, ergenlerin güçlü bir benlik algısı geliştirmelerine yardımcı olabilir. Onlara farklı ilgi alanlarını keşfetmeleri için fırsatlar sunmak ve yeteneklerini geliştirmeleri için cesaretlendirmek, ergenlerin kendilerine güvenmelerini sağlar.

3-0-6 yaş çağına tohumların atıldığı dönem diyebilir miyiz?

0-6 yaş arası, çocuk gelişiminde kritik bir dönemdir ve bu zaman dilimi, "erken çocukluk dönemi" olarak adlandırılır. Bu dönemde, çocukların zihinsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimleri hızla ilerler. Beyin gelişimi de bu süreçte çok yoğundur, çocukların yaşadığı deneyimler ve çevresel etkileşimler, beynin sinirsel bağlantılarını şekillendirir. Bu yüzden, bu yıllarda alınan eğitim, bakım ve sevgi dolu bir çevre, ilerleyen yaşlardaki psikolojik sağlığı büyük ölçüde etkiler.

Bu dönemde, güvenli bağlanma özellikle önemlidir. Çocuklar, ebeveynleri ya da bakım verenleriyle sağlıklı ve güvenli bir ilişki geliştirdiğinde, ilerleyen yıllarda özgüvenli, sosyal becerileri güçlü ve sağlıklı ilişkiler kurabilen bireyler olma olasılıkları artar. Eğer bu bağlanma sağlıklı bir şekilde gelişmezse, ileride kaygı bozuklukları, güvensizlik ve ilişki problemleri gibi psikolojik sorunlar görülebilir.

0-6 yaş, aynı zamanda çocuğun temel sosyal becerileri öğrendiği bir dönemdir. Bu dönemde empati, paylaşma ve işbirliği gibi sosyal yeteneklerin temelleri atılır. Ebeveynlerin ve eğitmenlerin tutumu, çocuğun bu becerileri kazanmasında büyük rol oynar. Olumlu modelleme, sevgi dolu rehberlik ve pozitif geri bildirim, çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini destekler.

Bu yaşlardaki oyun da psikolojik gelişim açısından kritik bir faktördür. Oyun, çocukların hem hayal gücünü hem de problem çözme becerilerini geliştirdiği, duygusal dünyalarını keşfettikleri bir alan sunar. Serbest oyun, çocukların stresle başa çıkma, yaratıcılıklarını geliştirme ve sosyal roller öğrenme fırsatı buldukları bir alan yaratır.

4-Ergen zorbalığına karşı çocuklarımızı nasıl koruyabiliriz?

Ergen zorbalığı, özellikle sosyal ortamlarda ve okul hayatında çocuklar için önemli bir stres kaynağı olabilir. Çocuklarımızı bu zorbalıklara karşı korumak için ebeveynler olarak alabileceğimiz önlemler vardır. İlk olarak, açık ve güvene dayalı bir iletişim ortamı yaratmak büyük önem taşır. Çocuğunuzun duygularını, deneyimlerini ve günlük yaşantısını sizinle rahatça paylaşabileceği bir ortam sağlamak, zorbalıkla karşılaştığında bunu dile getirebilmesi açısından kritik rol oynar. Erken yaşlardan itibaren çocuklara empati, duygusal zeka ve kendini ifade etme becerilerini öğretmek de bu süreçte yardımcı olacaktır.

Bir diğer önemli adım ise çocuğunuza güçlü bir özgüven aşılamaktır. Zorbalıkla karşılaşan çocukların çoğu, özgüven eksikliği ya da sosyal becerilerinin zayıflığı nedeniyle bu durumlara karşı koymakta zorlanabilir. Çocuğunuza kendi değerini bilmeyi ve başkalarının olumsuz yorumlarına karşı nasıl durması gerektiğini öğretmek, ona duygusal olarak güç kazandıracaktır. Ayrıca, sosyal çevresinde sağlıklı ve destekleyici ilişkiler kurması için onu teşvik etmek de önemli bir faktördür.

Ebeveynlerin okullarla ve eğitimcilerle iş birliği içinde olması da zorbalıkla başa çıkmada büyük bir avantaj sağlar. Okul yönetimi ve öğretmenler ile iletişimde kalarak, okulda yaşanan olaylar hakkında düzenli bilgi almak, çocuğunuzu hem fiziksel hem de duygusal olarak güvende tutmanın yollarından biridir. Ayrıca, okullarda zorbalık karşıtı programların desteklenmesi ve bu tür programların çocuklara yönelik etkin bir şekilde uygulanması, toplumsal bir çözüm üretmenin bir parçası olabilir.

5-Sağlıklı ebeveyn-çocuk ilişkisini tanımlar mısınız?

Sağlıklı ebeveyn-çocuk ilişkisi, sevgi, güven ve karşılıklı saygıya dayalı bir ilişkidir. Ebeveyn, çocuğun hem duygusal hem de fiziksel ihtiyaçlarını tutarlı ve şefkatli bir şekilde karşılar. Bu süreçte, çocuğa güvenli bir bağlanma ortamı sunarak, onun kendini güvende ve değerli hissetmesini sağlar. Aynı zamanda, ebeveynler çocuğun birey olmasına izin verir; ona özerklik tanır ve kendi kararlarını verme becerisi kazandırır. Bu sağlıklı ilişkinin temelinde, çocuğun duygularının dikkate alınması, ona duygusal destek verilmesi ve onun bir birey olarak kabul edilmesi yatar. Çocuk, bu tür bir ilişkide kendini güvende hissederek dış dünyayı keşfetme cesareti bulur ve sağlıklı bir özgüven geliştirir.

6-Anne babanın ortak paydada buluşamaması çocuğu nasıl etkiliyor?

Anne babanın ortak paydada buluşamaması, çocuk üzerinde duygusal ve psikolojik açıdan olumsuz etkiler yaratabilir. Bu durum, çocukta bir güvenlik açığı hissetmesine, içsel çatışmalara ve duygusal karışıklığa neden olabilir. Ebeveynler arasındaki tutarsızlık, çocuğun net sınırlar ve kurallar oluşturamamasına, dolayısıyla hangi davranışın kabul edilebilir olduğunu anlamakta zorlanmasına yol açar. Çocuk, anne babasının farklı beklentilerine maruz kaldığında, hangi tarafa uyum sağlaması gerektiği konusunda baskı hissedebilir ve bu da stres ve kaygıya neden olabilir. Ayrıca, ebeveynler arasındaki çatışmalar sıklaştıkça, çocuk kendini suçlu hissedebilir veya kendi duygusal ihtiyaçlarının göz ardı edildiği düşüncesine kapılabilir. Tutarlı bir ebeveynlik yaklaşımı, çocuğun duygusal gelişimi ve güven duygusu açısından oldukça önemlidir.

7-Anne baba arasındaki çatışma çocuğun başarısını etkiler mi?

Anne baba arasındaki çatışmalar, çocuğun akademik ve sosyal başarısını önemli ölçüde etkileyebilir. Ebeveynlerin sürekli tartışma içinde olması, çocuğun stres seviyesini artırabilir ve bu durum, dikkat dağınıklığı, kaygı ve düşük özsaygı gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Bu olumsuz duygular, çocuğun okul performansını olumsuz etkileyerek, derslerine odaklanmasını ve motivasyonunu azaltabilir. Ayrıca, ebeveynler arasındaki anlaşmazlıklar, çocuğun sosyal becerilerini geliştirmesini de zorlaştırabilir; çünkü sağlıklı bir aile ortamı, çocukların güvenli bir şekilde dış dünyaya açılmalarını destekler. Dolayısıyla, ebeveynlerin arasındaki çatışmaların çözüme kavuşturulması, çocuğun başarısı ve genel gelişimi açısından kritik öneme sahiptir.

8-Üstün zekalı çocukların ergenliği diğer çocuklara göre daha kolay mı geçiyor?

Üstün zekalı çocukların ergenlik dönemini diğer çocuklara göre daha kolay geçirip geçirmediği, bireysel farklılıklar ve çevresel etmenlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bu çocuklar, genellikle daha hızlı bir zihinsel gelişim sergiledikleri için karmaşık sorunlarla başa çıkma konusunda avantajlı olabilirler. Ancak, üstün zekalı çocukların sosyal ve duygusal gelişimleri de dikkate alınmalıdır; zeka düzeyleri nedeniyle, yaşıtlarıyla olan ilişkilerinde zorluklar yaşayabilirler. Bu durum, sosyal uyum sağlama ve kendilerini ifade etme konusunda zorluk yaratabilir. Ayrıca, üstün zekalı çocuklar sıklıkla daha yüksek beklentilerle karşı karşıya kalırlar, bu da onlarda stres ve kaygı yaratabilir. Dolayısıyla, ergenlik dönemi, her bireyin özelliklerine ve çevresel faktörlere bağlı olarak, üstün zekalı çocuklar için karmaşık bir süreç olabilir. Özetle, üstün zekalı çocukların ergenliği diğerlerine göre daha kolay geçiyor demek yanıltıcı olabilir; bu süreç, bireysel özellikler ve destek sistemleriyle şekillenir.