Dikkat! Aşırı titizlik hastalıkları tetikliyor

“Aşırı temizlik neden zararlı?” sorusunu en çok titizlik hastalığı mağdurları ve yakınları araştırıyor. Günlük hayatımızda temizlik oldukça önemli bir eylemdir. Temiz bir ev, temiz bir iş yeri çalışma şevkinizi arttırır ve hayatınızı olumlu yönde etkiler. Temiz ve düzenli olmak önemlidir. Fakat aşırı temizlik takıntısı zararlı olabilir. Aşırı temizlik psikolojik olarak olumsuz etkiler yaratabilir.

Günlük hayatta temizlik oldukça önemli bir yere sahip. İş yeriniz ve eviniz temiz olduğunda psikolojinizi olumlu yönde etkiler. Temiz bir ortam enerjinizi yükseltir. Fakat her şeyin aşırısı zararlıdır. Aşırı temizlik hayatınızı olumsuz yönde etkileyebilir ve sürekli olarak temizlik yapma isteği oluşturur. Bu nedenle aşırı temizlik neden zararlı sizin için araştırdık.

AŞIRI TEMİZ OLMAK NEDEN İNSANA ZARAR VERİR? AŞIRI TİTİZLİK HASTALIK MI?

Temizlik çağında yaşıyoruz. Sabunlarımız antibakteriyel, temizlik malzemelerimiz mikropların yüzde 99,9’unu yok etme vaadinde bulunuyor. Mikropların zararlı olduğunu herkes biliyor.

Temizlik konusunda görünürde birbirleriyle çelişen bilgilerle karşı karşıya kalıyoruz.

Sağlık kurallarına uymanın bizleri sayısız mikrop ve hastalıklardan koruduğu açıkça bilinen bir gerçek.

19. yüzyıl sonlarında Alman Doktor Robert Koch’un bulguları sayesinde belli bakterilerin belli hastalıklara yol açtığını öğrenmiş olduk. O günden bu yana temizlik ve sanitasyon nedeniyle insan sağlığında büyük ilerleme kaydedildi.

Öte yandan, kimi bakterilerin sağlığa yararlı oldukları, temizlik ürünlerinin içerdikleri kimi malzemelerin bizlere zarar verebilecekleri, giderek tırmanışa geçen alerjilerin ve daha başka rahatsızlıkların ardında aşırı düzeyde temizliğin yatabileceği yönünde de veriler var.

Bazı bilim insanları astım ve diğer alerjik hastalıklara yol açabileceği için aşırı temizliğin doğru olmadığını söylüyor. Peki takıntı derecesinde temizlik ile etrafımızdaki bakterilerle yaşamayı öğrenme arasında dengeli bir durum oluşturulabilir mi?

Özellikle de bu son konuda bir tutarsızlık olduğu kesin. Avrupa’da 150 milyonu aşkın kişinin alerjileri olduğu ve bu sayının her geçen gün daha da arttığı belirtiliyor. Uzmanlar 2020’lere gelindiğinde Avrupa nüfusunun yüzde ellisinde en az bir tür alerjinin olabileceğine dikkat çekiyorlar.

1997-2007 yılları arasında ABD’de çocuk alerjilerindeki artış yüzde 18 iken, şimdilerde her 25 çocuktan yaklaşık birinde alerjiye tanık olunuyor. Tabii bir de astım var.

Aşırı temizliğin zararları içinde sağlığa zarar verebileceği görüşünü 1989 yılında ilk kez ortaya atan, salgın hastalıklar uzmanı David Strachan oldu.

Strachan, sağlığa elverişsiz ortamlardan uzak tutulduğumuz çağdaş yaşam biçimlerinin, çocukluğun ilk evrelerinde daha az mikrop kapıp hastalanmamız anlamına geldiğine ve bunun da bizleri alerjilere çok daha duyarlı kıldığına işaret ediyordu.

AŞIRI TİTİZLİK HANGİ HASTALIKLARI TETİKLİYEBİLİR?

Bu konuyla ilgili kimi bulgular son derece ilginç. Kırsal bölgelerde yetişen çocukların yanı sıra, bulaşıkları elde yıkayan ve köpek besleyen anne ve babaların çocukları da görünürde çok daha sağlıklı oluyorlar.

Ne var ki, akıllara durgunluk veren en ilginç veriler 2014 yılında yapılan bir araştırmadan geliyor. Buna göre, yaşamlarının ilk yılında kedi, fare ve hamam böceğinin ardında bıraktığı parçacıklarla karşı karşıya kalan çocukların astıma yakalanma olasılıkları çok daha düşük oluyor.

Biraz kir ile sağlıklı olmak arasında bir bağlantı olduğu görüşüne çoğunluk katılıyor.

Ancak ortada bir sorun var: işler bir olasılıkla bu denli basit değil.

Son yıllarda yapılan binlerce araştırma bedendeki mikroorganizmalarda meydana gelen değişikliklerle alerji, astım, depresyon ve Alzheimer hastalığına dek uzanan birtakım sorunlar arasında bir ilinti olduğunu ortaya koyuyor.

Mikrobiyom adıyla bilinen bu mikroorganizmalar kümesi “temiz” ile “kirli” arasında belirgin bir farklılığa, bakterilerle aramızda karmaşık bir ilişki olduğuna işaret ediyor. Kimi bakterilerle karşı karşıya kalmak bizlere iyi gelirken, kimileri olumsuz bir etki yaratıyorlar. Ancak hangilerinin iyi, hangilerinin kötü olduğunu belirlemek hiç de kolay değil.

Uzmanlar bağışıklık sisteminin gelişimini denetlemede karşı karşıya kalınan bakterilerin çeşitliliğinin etkili olduğuna dikkat çekiyorlar.

MİKROPLARLA NE ZAMAN TANIŞTIĞIMIZ ÖNEMLİ

Bu yararlı mikroplarla ne zaman karşı karşıya kaldığımız da can alıcı bir önem taşıyor ve bu açıdan özellikle de çocukluğun ilk evrelerinin önemli olduğu görülüyor. Londra’daki UCL Üniversitesi epidemiyologlarından Graham Rook, etraftaki çeşitli mikroplarla vücudumuzun tanışması gerektiğini söyleyenlerden. Bu tanışmanın adına  “mikroplarla tanışma terapisi” diyor.

Rook’a göre yere düşen bir emziği steril yapmaktansa, annenin onu emerek temizleyerek bebeğe vermesinin daha yararlı olduğunu, böylece bebeğin mikroplarla tanışıp, yaşanacak alerjilere karşı riske düşürülmeyeceğini savunuyor. Dışarıda çocukların toprakla oynaması, spor yapması hatta evcil hayvanlarla büyümesini destekliyor.

Uzmanlar üç yaşına gelindiğinde mikrobiyotanın büyük ölçüde belirlenmiş olduğuna inanıyorlar. Bu durumda, erişkinlik döneminde kişisel temizliğinize daha az özen göstermenin iyi bakterilerin çeşitliliğini arttırabileceğine inanmak saçma mı olur? Hangi bakterilerin bizlere iyi gelip hangilerinin gelmediği konusunda henüz kesin bir bilgiye sahip olmasak da, kötü oldukları kuşku götürmeyen bakteriler konusunda elimizde birtakım ipuçları var.

Örneğin, Britanya’da yılda yaklaşık 17 milyon besin zehirlenmesi olayı yaşanıyor. Bu olayların büyük bir bölümünde mikroplar lokantalardan kapılmakla birlikte, 18 Avrupa ülkesini içeren bir araştırma besin zehirlenmelerinin yaklaşık üçte birinin evdeki mikroplardan kaynaklandığını ortaya koyuyor.

Ancak aşırı kirlilik ishal olasılığını arttırırken, aşırı temizlik de birtakım olumsuz etkiler yaratabiliyor. Öyle ki, antibakteriyel el sabunları ve çamaşır deterjanlarından uzak durmakta yarar var. Bu ürünler, tanıtımlarında sunuldukları denli yararlı olmadıkları gibi, uzun erimde bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç kazanmalarına da neden oluyorlar.

TEMİZLİĞİN BİLİMSEL OLARAK SAPTANMIŞ SINIRLARI

Demek ki, çok kirli olmak insanlara zarar verebileceği gibi, aşırı temizlik de zararlı olabiliyor. O zaman ne yapmak gerekiyor? Neyse ki, temizliğin bilimsel verilerle onaylanmış bir sınırı var.

Uzmanlar belli başlı ev işlerinde “hedeflenmiş temizlik” taktiğinin uygulanmasını öneriyor ve temizliğin önem taşıdığı yer ve zamanlarda temizlik kurallarına uymanın yine de yararlı olacağına dikkat çekiyorlar.

Ne var ki, mikroplardan tümden arındırılmış steril bir ev hedeflemek yerine, yalnızca önemli yer ve zamanlarda zararlı bakterilerin yok edilmesine odaklanmak gerektiğinin de altını çiziyorlar.

Bu bağlamda, sürekli dokunduğumuz kapı tokmakları, elektrik düğmeleri ve banyonun temizliğine ağırlık verilmesi, ayrıca tüm mutfak yüzeylerinin ve araç gereçlerinin temizliğine de özen gösterilmesi gerekiyor. Bunun dışında, yerleri, duvarları ve eşyaları altı ayda bir temizleyebilirsiniz.

Ev tozu akarlarına alerjiniz yoksa, evi elektrikli süpürge ile temizlemek tümden isteğe bağlı bir iş.

Kısacası, sağlığınızı güçlendirmek için açık havaya çıkın. Temizlik ürünlerinden yararlanın, ama bu konuda aşırıya kaçıp evinizi kirletmekten kaçının ve temizliğin ardından camları açıp evinizi bir güzel havalandırın.

TEMİZLİK HAKKINDA CAN ALICI SORULAR

1. YIKANMAKTAN VAZGEÇMELİ MİYİM?

Hayır. Ellerinizi su ve sabunla yıkamak solunum yolu hastalıkları ve ishal olaylarını azaltıyor.

Yemek pişirmeden önce ve sonra, yemek yemeden önce, tuvalete girdikten sonra, hayvanlarla ya da çöplerle elleştikten sonra ellerinizi yıkayın.

Her gün duş almak konusuna gelince, bunun astım ya da egzamaları arttırdığı yönünde herhangi bir kanıt yok.

Fakat vücudun her tarafını bu şekilde yıkamak gerekmez. Uzmanlar aşırı temizliğin zararlı organizmalara karşı vücudu sağlıklı kılan mikrobik ortamı bozduğunu söylüyor.

Örneğin her gün uzun uzun yıkanmak derideki yararlı bakterileri de temizliyor. Bu nedenle genital bölgenin ve çok terlenen yerlerin yıkanması ve iç çamaşırların her gün değiştirilmesi salık veriliyor.

2. 5 SANİYE KURALI GERÇEKTEN DE GEÇERLİ Mİ?

Bu kuralın gerçekle yakından uzaktan bir ilişkisi yok. Yiyecekler belli bir yüzeye değdiklerinde bakterileri bir saniyeden daha kısa bir sürede soğururlar (absorbe etmek).

BU DURUMDA O YİYECEKLERİ YEMELİ MİYİZ?

Yiyecekler köpeklerin dışkıladıkları bir yere düşmüşse yememenizde yarar var.

Ancak mutfak döşemelerini “bal dök yala” diyebileceğiniz denli temiz tutmayı başarabiliyorsanız, böyle bir edimde bulunmanın pek bir zararı olmayabilir.

3. YİYECEKLERİ YIKAMALI MIYIM?

Çiğ sebze ve meyveler kesinlikle yıkanmalı, ancak çiğ tavuk asla yıkanmamalıdır.

Tavuğun yıkanması, içinde sıklıkla bulunan Campylobacter bakterilerinin çevreye daha da çok yayılmalarına ve ellerinizden ağzınıza bulaşmalarına yol açabilir.

Tavuğu iyice pişirdiğinizden, bu süreçte çevreyi ve yararlandığınız araç gereçleri mikroplardan arındırdığınızdan emin olun yeter.

4. EVİMİ ELEKTRİKLİ SÜPÜRGEYLE TEMİZLEMELİ MİYİM?

Duruma göre değişir. Astım hastalarının, ev tozu akarlarına ve evin içindeki başka maddelere alerjisi olanların, ya da konukların dedikodularına malzeme olmaktan çekinenlerin, çekiş ve filtreleme gücü yüksek bir elektrikli süpürgeyle, evlerini düzenli olarak temizlemeleri öneriliyor.

5. KLOZETİN KAPAĞINI KAPATMALI MIYIM?

Tuvalette ise sifon çekilmeden önce ya da sırasında klozetin kapağının kapatılması gerekir. Aksi halde mikropların yayılıp çoğaldığı gözlemlendi.

6. HAVLULARI NEMLİ BIRAKMAK MİKROP MU YAYAR? NASIL HAVLU TEMİZLİĞİ YAPILMALI?

Hastanelerde yapılan araştırmalar, mikropların ve virüslerin çarşaf ve havlular üzerinden kolaylıkla etrafa yayıldığı gözlemlendi.

Bu yüzden en az haftada 1 havluların değiştirilmesi gerekiyor. Ev temizliğinde püf noktalar içinde sayılabilecek en hassas konulardan biri havluların yıkanmasıdır. 60 derecede çamaşır suyu olmadan yıkanabilir ya da düşük sıcaklıklarda çamaşır suyu eklemek gerekir.