Eski tarihli belgelerde ‘’Klikya’’ olarak anılan Adana şehri, Çukurova ve çevresinde çıkarılan tabelalarda ‘’uru adania’’ (Adana ülkesi olarak) geçmektedir. Verimli Çukurova bölgesi ve Adana şehri günümüzde ülkemizde tarım potansiyeli bakımında birinci gelmektedir. Adana’da turizm konusunda ön plana çıkan ilk şey ise Portakal Çiçeği Festivali’dir.
TARİHÇE
Adana ve Çukurova bölgesi çok eski devirlerden beri insanların yaşadığı bir yerleşim merkezi olmuştur. Eski tarihi belgelerde “Klikya” olarak bahsedilen Çukurova’dan Boğazköy’den çıkarılan Hitit yazılı levhalarında, “Uru Adania” (Adana ülkesi) kaydı vardır.
M.Ö. 1333 tarihinde Hititler, Kızzıvatna Krallığının elinde bulunan Çukurova’yı ele geçirmişlerdir. Bölge, Hititlerden sonra Asurluların, Perslerin, Makedonya kralı İskender’in, Romalıların ve Bizanslıların eline geçmiştir.
Abbasiler devrinde bu bölge Türkleşmiş ve o günden bu yana Türkün vatanı olmuştur. Hazret-i Ömer zamanında İslam orduları Adana’ya geldiler. Abbasi devrinde, Horasan ve Türkeli’den göçen Türkmen oymakları ve beyleri bu bölgeye yerleştirildiler. Halife Harun Reşid zamanında yapılan Haruniye şehri, Türk gönüllülerinden teşekkül ettirildi. 758 tarihinde 100 bin kişilik ordu ile gelen Bizans İmparatoru bu bölgedeki Türk mücahitlerine yenilerek geri çekildi.
Bu bölgeye yerleştirilen Türkmenlerin çoğu Üçok koluna bağlı Yüregirler, Kınık, Bayındır, Salur, Çepni ve Eymür boyları ile Bozokların Bayatlar, Dögerler, Avşarlar ve Karkınlar boyları ve obaları idiler.
Yüregirlerin başında Ramazan Bey bulunuyordu. Abbasi Devleti kendi arasında bölünmeye başlayınca, bunu fırsat bilen Bizans İmparatoru 160 bin kişilik bir ordu ile bu bölgeye geldi. Müslümanların çoğunu kılıçtan geçirdi. Müslümanların bir kısmı dağlara çıktılar. Adana’da bulunan 4 bin Türk askeri şehri kuşatan 160 bin Bizans askerini yararak Tepebağ’a vardılar. Burada iki gün iki gece savaşarak hepsi şehit oldular.
Bizans’ın bu bölgeyi ikinci defa ele geçirmesi kısa sürdü. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Alparslan’ın oğlu Melikşah 1084’te Çukurova’nın tamamını yeniden Türk hakimiyeti altına aldı. Maveraünnehr tarafından gelen Türkler, Çukurova’ya yerleştiler. Dağlara çıkan diğer Türk boyları şehirlere indiler. Ramazan Beyin kurduğu beylik burasını Türk yurdu yaptı. Bu bölge, Suriye’deki Selçuklu Devletinden sonra da Konya’daki Anadolu Selçuklu Devletinin toprağı oldu.
Bizanslıların emrindeki Klikya Ermenileri bir ara bu bölgeye sahip oldu. Haçlı seferleri sırasında Fransız Lusignan Hanedanlığı Ermeni Hanedanını uzaklaştırdı. Fransız Lusignan Hanedanını da kısa bir müddet sonra Türk Memlük Devleti ortadan kaldırdı. Ramazanoğulları, Haçlı ordularını ve Bizans’ın emrindeki Klikya Ermenilerini yenerek, tarihten sildiler ve 1374’de Ermenilerin çoğunluk olduğu Kozan’ı (Sis) alarak bölgede tamamen Türk hakimiyetini sağladılar.
Osmanlılar devrinde ilk olarak Yavuz Sultan Selim, 1516’da Mısır seferine giderken 1517’de Ramazanoğulları Beyliğini devletine katınca Osmanlılara geçmiştir. 1608’de Pir Mansur’un kendi isteği ile emirlikten ayrılması üzerine, Adana önce Halep Beylerbeyliğine bağlanmıştır, 1886’da ise Halep Beylerbeyliği’nden ayrılarak şehir müstakil Adana Eyaleti olmuştur.
Osmanlı Devletinin yıkılması ve tarih sahnesinden silinmesi için iç ve dış düşmanlar ve beynelmilel güçler Osmanlı Devletini Birinci Dünya Harbi’nin alevlerine kasten ittiler. Harbin neticesinde, Anadolu dahil, devlet bölünmüş ve işgal edilmişti. 18 Aralık 1918’de Fransızlar Adana’yı işgal ettiler ve kendilerine bağlı Klikya Ermeni krallığı kurmak üzere dışardan 100 bin Ermeni getirdiler. Fransız ve Ermeniler cana, mala, ırza tecavüz yaptıkları için bu insanlık dışı vahşete dayanamayan Adanalılar, silaha sarılarak Toroslarda Fransız ve Ermenilerle savaştılar. Türkleri esir edemeyeceklerini anlayan Fransızlar, 5 Ocak 1922’de Adana’dan çekildiler. Adanalıların vatan ve istiklalleri uğruna 18 Aralık 1918, 5 Ocak 1922 arasında yaptıkları mücadele başlı başına bir kahramanlık destanıdır.
İLÇELER
Adana’nın Aladağ, Ceyhan, Feke, İmamoğlu, Karaisalı, Karataş, Kozan, Pozantı, Saimbeyli, Seyhan, Tufanbeyli, Yumurtalık, Yüreğir olmak üzere 13 ilçesi vardır.
ADANA MUTFAĞI
Adana mutfak kültürü kuşaktan kuşağa aktarılmış bilgilerle, alınmış göçlerle harmanlanmış geleneksel bir mutfaktır. Binlerce yılda oluşan bu kültür günümüzde de çeşitliliğini ve zenginliği korumaktadır. Adana denilince aklımıza ilk gelen lezzet, tescillenmiş Adana Kebabı‘dır.
MÜZELER
Adana'nın ve bütün Çukurova'nın tarihi eserlerinin sergilendiği Müze, Cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1924 yılında kurulmuştur. Bu nedenle Türkiye'nin en eski on müzesinden birisidir.
Müzede 17.071 adet arkeolojik eser ve 26.547 adet sikke bulunmaktadır. Bahçe Müze girişinde Hitit dönemine ait Kapı Arslanı Silifke / Taşucu'ndan ve Uzuncaburç'tan getirilen iki adet Augustus heykeli ile zengin çelenkli lahitler, küpler, mancınık gülleri, yazıtlar, sunaklar ve çeşitli mimari parçalar sergilenmektedir.
Giriş Kat Taş eserler salonudur. Buradaki Troya savaşlarını yüksek kabartma biçiminde betimleyen mermer lahit Tarsus'tan getirilmiştir. "Akhilleus Lahti" adıyla bilinmektedir.
Ayrıca Seyhan Baraj gölünde kalan Augusta antik kentinden getirilen Medusalı Lahit ile Karataş / Magarsus antik kentinden getirilen insan boyutundaki bronz Karataş heykeli bu salonun en çok ilgi gören eserlerindendir.
TARIM
Adana, tarımın en önemli unsurlarından biri olan zengin su kaynakları ve iklimin uygunluğu bakımından doğal olarak zengin bir tarım potansiyeline sahiptir. Verimli Çukurova toprakları bugün tarımsal üretim potansiyeli bakımından Türkiye'de ilk sırada yer almaktadır
HAYVANCILIK
Tarım ile beraber hayvancılık da coğrafi koşulların imkan vermesiyle Adana ekonomisine ülke ekonomisinin ortalamasının üstünde katkı sağlamaktadır. Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılığın yanı sıra, Akdeniz'e kıyısı bulunan Adana'nın ilçeleri Yumurtalık ve Karataş'ta deniz mahsülleri üretimi de önemli bir yer tutmaktadır.
PORTAKAL ÇİÇEĞİ FESTİVALİ
Öncelikle Nisanda Adana'da hava harikadır. 25 derece civarlarında. Ne üşütüyor, ne terletiyor. Akşamları ince bir hırka almak yetiyor. Havalimanına iner inmez şenlik havası başlıyor. Kapıdan dışarı adım atınca davullar, zurnalar, kafasında portakal çiçeğinden taçlar takmış kadınlar sizi karşılıyor.
Sadece havalimanı olsa... Tüm şehir cıvıl cıvıl oluyor. Ziyapaşa Bulvarı'ndaki kafeler ağzına kadar dolu oluyor. Hemen hızlıca otele gidip valizleri bırakıp kendinizi sokağa atmak istiyorsunuz. Bu eğlenceden mahrum kalmak olmaz.